İçindekiler
Flört mü, Nişanlılık mı? Evlilik Öncesi Süreç
Ta baştan sağlam esaslar üzerine kurulmuş ve maddî-mânevî saadetin dalgalanıp durduğu bir yuva, milletçe var olmanın en sağlam bir temel taşı ve faziletli fertler yetiştirmenin de mübarek bir mektebidir.[1]Ölçü ve Yoldaki Işıklar, “İzdivaç ve Yuva”
Evlilik, yüksek hedefleri olan ve ebediyete uzanan bir beraberlik olduğu için, ciddiyet ve dikkat ister. Şüphesiz başta gösterilecek dikkat, daha sonra ortaya çıkması muhtemel birçok problemin önüne geçecektir. Hem dinimiz, hem de onun gölgesinde gelişip şekillenen geleneklerimiz bu konuda bize yardımcı olacak ve bir kısmı dinen bağlayıcı olan hüküm ve uygulamalar taşımaktadır. Konu iki temel safhada ele alınabilir: Eş seçimi ve adayların birbirini tanımaları…
Burada daha çok adayların birbirlerini tanıma konusu üzerinde duracağız. Zîrâ bu konuda başta evlenecek gençler olmak üzere, mütedeyyin aileler dâhil, birçok kişide ciddi kafa karışıklığı bulunmaktadır. Modern hayat, evlenecek kişilerin birbirlerini yeterince tanımaları için flörtün dışında bir yolun olmadığını söylemekte ve maalesef toplumda bu yolun kaçınılmaz olduğu düşüncesini hâkim kılmaya çalışmaktadır. Oysa modernleşmenin ve ona bağlı gelişen dünyevîleşmenin, önümüze koyduğu hattâ dayattığı her uygulama olduğu gibi kabul edilecek olursa, hem din, hem de insanlık ciddi yaralar alacaktır. Flört yerine, dinimiz ve geleneklerimizin şekillendirdiği eş seçimi ve onun devamı olan nişanlılığın, evlenecek adayların birbirlerini tanıma metodu olarak öne çıkarılmasının isabetliliği, ahlâkîliği, yeterliliği ve önemi üzerinde durmaya çalışacağız. Kefaet yani denklik prensibinin eşlerin huzurlu bir yuva kurmalarındaki önemini de vurgulamak gerekir.
Eş Seçimi
Aile kurmada en önemli ve ilk adım şüphesiz eş seçimidir. Eş seçiminde geleneksel olarak uygulanmaya devam edilen adayların rızasına dayalı bir nevi görücü usulünün İslâm’a, örf ve adetlerimize daha uygun bir usul olduğunu da vurgulamak gerekir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) kendi evliliklerinde bu usulü uyguladığı gibi, kızlarını veya ashabını evlendirirken de bu usulü uygulamıştır. Yani akraba veya dostların önerisi ve adayların birbirlerini görüp rıza göstermesi metoduyla evlilikler gerçekleşmiştir. Akraba ve dostların önerisi, adayın dindarlık, karakter, güzellik, aile çevresi ve hattâ maddî durumu gibi konular göz önüne alınarak gerçekleşeceğinden, karar vermede ciddi şekilde yardımcı olacaktır. Geriye adayların, Sünnet’e uyarak birbirlerini görmesi kalmaktadır. Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) tavsiyesi olan bu görmeyi günümüzde, ölçüsü dairesinde görüşme şeklinde yorumlamanın hadîs-i şerîfin ruhuna aykırı olmadığı kanaatindeyiz.
Sahabeden evlenmek isteyen Muğire b. Şu’be’ye, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem):
Evleneceğin kişiye bak/gör, Zîrâ bakmak/görmek aranızdaki bağlılığı arttırır.” buyurmuştur. (Tirmizî, Nikâh, 5.)
Başka bir hadîs-i şerîfte şu ifadeler bulunuyor:
Allah bir şahsın kalbine bir kadına evlilik teklif etme düşüncesini koymuşsa, ona bakmasında bir sakınca yoktur.”(İbn Mace, Nikâh, 9)
Evliliğin geleceği, eşler arasındaki sevgi ve bağlılık için adaylar birbirlerini görmeli ve ölçüsü dairesinde bir iki defa görüşmelidirler. Ancak bu görüşmelerin bir-iki defayı aşmaması, ardından hemen akrabaların devreye girmesi ve asla flörte dönüşmemesi gerektiğini belirtmek gerekir. Bu tavsiye ve görüşmelerden sonra karar müspet olursa artık nişanlılık safhası başlar.
Nişan
Evlilikte nişanlılık safhası hem dine hem de geleneklere dayanmaktadır. Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Aişe Validemiz’le nişanlılığı bu uygulamanın aynı zamanda bir Sünnet olduğunu da göstermektedir.
Nişandan önce yapılan sözlülük de, her ne kadar dinî literatürde pek yer almıyorsa da, artık ülkemizde yaygınlık kazanan bir uygulamadır. Aslında bu uygulama nişana verilen değer ve merasim zenginliğinden kaynaklanmaktadır. Önce usulüne göre kız istenir ve fazla zaman geçirmeden nişan merasimi yapılır. Bazı bölgelerde sözlülük pek uygulanmaz, tarafların akrabaları uygun bir şekilde gerekli görüşmeyi yapar, işi belli bir olgunluğa getirirler. Ama asıl ilân ve merasim nişan töreniyle olur. Bazı yerlerde bu törenin neredeyse evlilik kadar abartıldığı da olur. Sözlülük döneminin çok kısa tutulması, istenmeyen bazı nahoş durumların ortaya çıkmasına ve dedikoduların yayılmasına engel olması açısında önemlidir. Sözlülük, tabir yerinde ise kızı (dolayısıyla erkeği) yöresel ifadesiyle kınalamak olduğundan kısa zamanda nişan yapılması gerekir.
Evlilik ciddi bir iş olduğundan, tarafların birbirlerini tanımaları da ciddi olmalıdır. Taraflar ve aileleri birbirlerini en ciddi şekilde sözlülük ve kısa zamanda onu izleyen nişanlılıkla tanıma yoluna gitmeli; onun dışında kalan ve birçok sakıncaları bulunan flört ve benzeri gayr-i ciddi yollara kapı açmamalıdırlar.
Flörte Dönüşen Nişanlılık
Nişanlılık dönemiyle ilgili dikkat çekilmesi gereken bazı hususlar bulunmaktadır. Nişanlılık ne erkek ve kız, ne de diğer akrabalar arasındaki mahremiyeti kaldırmaz. Nikâh kıyılıncaya kadar mahremiyet açısından yabancı sayılırlar. Durum böyle olunca da nişanlıların el ele tutuşup yalnız başlarına gezmeleri, hattâ daha ileri gidip sarılıp öpüşmeleri caiz olmadığı gibi halvet-i sahihaya meydan verecek şekilde kapalı mekânlarda bulunmaları da caiz değildir. Hem nişanlıların hem de ailelerinin mahremiyet kurallarına uymadan görüşmeleri de dinen sakıncalıdır. Mesela kızın annesi ‘damadım diyerek’ erkeğin yanında annesi gibi davranmamalıdır, Zîrâ o dinen daha yabancıdır.
Diğer bir konu da gençlerin günaha girmeden birbiriyle dolaşabilmeleri için dinî nikâh kıyılmasıdır. Nişanlılık dönemi nikâhı denilebilecek bu uygulama neredeyse din kılıfına sokulmuş flört hâline gelmiştir. Yani helâl flört… Hattâ bundan da daha tehlikelidir. Zîrâ nikâhın varlığı gençlerin daha ölçüsüz davranmalarına sebep olmakta ve maalesef geri dönüşü imkânsız mahzurlu neticeler doğurmaktadır. Nikâhın düğünle birlikte hatta resmî nikâhtan sonra kıyılması daha uygundur. Hangi niyetle ve hangi safhada olursa olsun, kıyılan nikâh tarafları karı-koca yapar ve maddî-manevî bütün hak ve sorumlulukları gerçekleştirir. Dolayısıyla nişanlılar ve akrabaları bu dönemde dikkatli olmalı, birbirlerini tanıma konusunu abartmamalı ve bu bahane ile ortaya çıkabilecek nefis ve Şeytan’ın hilelerine dikkat ederek ahlâkî kuralları ihlâl etmemelidirler.
Şimdi de bir nebze flört üzerinde durmak istiyoruz. Maalesef bazı mütedeyyin aileler bile çocuklarının flört yaparak evlenmelerini hoş karşılamakta ve bu uygulama gittikçe yaygınlık kazanmaktadır.
Flört
Flört, evlenme niyetiyle bir kız ve erkeğin hissî münasebetler kurması ve bu münasebeti aşırıya gitmeden uzun süreli bir beraberlik içerisinde sürdürmesi şeklinde tarif edilmektedir. Böyle masumane bir şekilde tarifi yapıldığından, yukarıda dediğimiz gibi, bazı mütedeyyin aileler tarafından bile hoş karşılanmaktadır. Ama maalesef durum böyle değildir. Flörtün hem dinî, hem psikolojik, hem de sosyal birçok zararı bulunmaktadır. Meselâ;
-
- Yanlarında mahremleri olmadan, nikâh düşen kız ve erkeğin baş başa kalması caiz olmadığı gibi, yanlarında mahremleri bulunsa bile, el ele tutuşup gezmesi de caiz değildir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor: “Yanında mahremi olmadan bir kadın bir erkekle baş başa kalmasın.” (Buharî, Nikâh, 111.); “Bir erkekle bir kadın baş başa kalırsa üçüncüleri şeytandır.” (Müsned, 1/176). Evlenme niyetiyle yapılacak görüşme; görme ve usulüne uygun bazı meseleleri konuşmadan ibarettir. Bu ifadeler ışığında meseleye bakıldığında, hem erkek, hem de kız için flörtün dinen sakıncalı, hattâ haram olduğu hemen anlaşılır.
- Flört eden iki gencin yanında mutlaka Şeytan hazır bulunacaksa, münasebetlerini ölçülü sürdürmeleri kolay değildir. Mânen iki taraf da zararda olmakla beraber, dünyevî açıdan daha çok kız zararlı çıkmaktadır. Psikologlar şu tespitlerde bulunurlar: “Flörtle eş arayan kadın için süre ne kadar uzun olursa, kadının muhatabını o kadar iyi tanıyacağına ve o nispette doğru karar vereceğine inanılır. Zîrâ, kötü niyetliler hâriç, kadının genellikle başlıca gâyesi evliliktir. Ancak flört süresi ne kadar uzarsa, erkek karşı cinsten o kadar sıkılacaktır.
- Flört yaparak adayların birbirlerini daha iyi tanıyacakları, dolayısıyla daha sağlıklı ve mutlu bir evlilik yapacakları düşüncesi de yanlıştır. Flört ederek evlenen kişilerin çok kısa bir zaman sonra boşandıkları, boşanmasalar bile, mutlu olmadıkları yapılan anketlerle tespit edilmiştir. Bunun böyle olması normaldir, zîrâ haram işleye işleye yapılan yani haram üzerine bina edilen bir evlilikte huzur olmayacağı gibi, gerçek huy ve karakterlerini gizleyerek yapılan flörtle de muhatap tanınamaz. “Bunca beraberliğe rağmen seni tanıyamamışım…!” şeklindeki sözler bunun acı bir itirafıdır. Tanıyamaz çünkü gerçek huylar hiç ortaya çıkmamış ve ‘köprüden geçinceye kadar…’ mantığı uygulanmış; evlenip köprüden geçince her şey ayan beyan olmuş; ama bu sefer de iş işten geçmiştir. Ya boşanma, ya da mutsuz bir hayat…
Bazen de işin tersi cereyan ediyor ve flört döneminde bazı gerçek huylar görmezlikten gelinebiliyor. Özellikle evliliğe kilitlenmiş kadın, flört döneminde, erkeğin şiddete meylini, aldatma riskini, kötü alışkanlıklarını, ailesini aşağılama gibi huy ve davranışlarını onu kaçırmamak için görmezlikten gelir, isabetli değerlendiremez ve daha sonra da pişman olur. Bir bilim adamı flörtle alakalı şu ifadeleri kullanıyor:
“Flört ilişkisine deneyim ya da deneyimsizlik açısından yaklaşmak çok sağlıklı değildir. Çünkü flörtte maske vardır. Ergenler ve yetişkinler çoğu zaman beklentiye göre tavır alabilir. Flörtün artık bir yaşam tarzı olarak ifade alanı bulduğu modern batı toplumlarında boşanmaların fazla oluşu ve gittikçe artma eğilimi göstermesi flörtün evlilik için deneyim sağladığı tezini çürüten en önemli pratiklerden biridir. Flört bazılarının iddia ettiği gibi masum bir duygusal deneyim değildir.”[2]Maruf Bezene, http://www.aktuelpsikoloji.com/haber.php?haber_id=6680
Ayrıca, bekârken çok kimseyle görüşen, çok kimseyle eğlenen erkek ve kızda, evlendikten sonra da çok kimseyle görüşme arzusu devam eder. Bir kişiye bağlı kalmak, zamanla onu sıkmaya başlar ve değişiklik arayışına girer. Bu da evliliği dinamitler…
Evliliğin ciddiyetine ve tabiatına bakıldığında nişanlılığın flörte göre çok daha üstün ve sakıncasız olduğu görülmektedir. Zîrâ nişanlılık,
-
- meşrudur, hattâ Sünnet’tir,
- ciddidir,
- ölçülüdür,
- akrabaların ve çevrenin gözü önünde cereyan etmektedir,
- sadece evlenecekler değil, bütün akrabalar birbirlerini yakından tanıma fırsatı bulmaktadır,
- bu safhada nikâh kıyılmasa iki taraf açısından da riskleri azdır,
- taraflar mahremleriyle beraber daha rahat görüşürler,
- taraflar ciddi bir evlilik niyetiyle nişan yaptıklarından gerçek duygu ve huylarını daha rahat ortaya koyarlar,
- her gün duyduğumuz kız yüzünden kavgalar, cinayetler ve intiharlar olmamaktadır,
- işin ciddiyeti ve akrabaların da işin içinde olması kötü niyetlerin önüne geçmektedir,
- sosyal, psikolojik ve dinî netice ve mükellefiyetleri olan bir süreç olduğundan, gönül eğlendirmeye kapalıdır, vs.
Nişanlılık sadece tarafların birbirlerini deneme dönemi değil, evliliğin başlangıcı olmakla birlikte bu dönemdeki detaylı tanışmalar neticesi gerekirse geri dönmeye de müsait bir süreçtir. Tarafların birbirlerine kapalı kalan, ama kabullenilmesi zor olan bazı gizli durum, huy ve alışkanlıkları da bu dönemde ortaya çıkacağından, usulüne uygun yapılıp devam ettirilen bir nişanlılık döneminden geri dönülebilir. Şayet nişanlılık dönemi normal ölçülerle devam etmişse, taraflar fazla yara almadan ayrılmış olacaklardır. Ama nikâh kıymak ve evli gibi davranmak şeklindeki yanlış uygulamalar yapılmışsa, taraflar psikolojik, sosyal ve ekonomik açıdan yara alacaklardır. Kısacası nişanlılık hem geniş dairede tanıma, hem de evliliğe hazırlık dönemidir.
Nişanlılığın psikolojik, sosyolojik, örf ve adet, ahlâkî, dinî ve hukukî boyutları iç içedir. Elbette, aynı zamanda sosyal bir müessese de olan nişanlanmayla ilgili gelenek ve göreneklerden hangilerinin fıkıh kapsamına girdiği ve İslâm’a aykırı olup olmadığı iyi analiz edilmelidir.[3]Sosyal ve fıkhî açıdan konu ile ilgili geniş bilgi için bkz. Ahmet Güneş, Dinimizde ve Örfümüzde Nişanlanma, Yeni Ümit Dergisi, 2009, s.83, yıl: 22, ss. 34-40.
Netice
Günümüzde, mütedeyyin olanlar dâhil birçok aile, çocuklarının kendi başlarına tanışıp flört ettikleri kişilerle evlenmelerinin gelecekteki aile hayatları adına daha sağlıklı olacağını düşünmekte ve sosyal, psikolojik ve dinî mahzurlarına rağmen flörte göz yummaktadır. Oysa hem bu tür münasebetlere uzun yıllardır göz yuman Batı ülkelerindeki ailenin durumu, hem yapılan istatistikler, hem de din, örf ve adetlerimiz flörtün evlenmede uygun bir metot olmadığını ortaya koymaktadır. Bunun yerine sözlülük ve nişanlılık din, örf ve geleneklerimize daha uygun ve yukarıda belirtildiği gibi daha ciddi, seviyeli, suiistimale kapalı ve sorumluluk yükleyici olduğu için tercih edilmeli ve aile kurumu daha bu ilk adımda sağlam temellere oturtulmalıdır.
Dipnotlar
⇡1 | Ölçü ve Yoldaki Işıklar, “İzdivaç ve Yuva” |
---|---|
⇡2 | Maruf Bezene, http://www.aktuelpsikoloji.com/haber.php?haber_id=6680 |
⇡3 | Sosyal ve fıkhî açıdan konu ile ilgili geniş bilgi için bkz. Ahmet Güneş, Dinimizde ve Örfümüzde Nişanlanma, Yeni Ümit Dergisi, 2009, s.83, yıl: 22, ss. 34-40. |