Allah’ın bildirmesi ile insanlar, ‘gayb’ dediğimiz ve insan ilmine perdeli olan malumatları da bilebilmektedir.
İnsan ilminin muttali olamayacağı kadar uzak mazi ve istikbale ait hadiseler ”gayb‘ kabul edilmektedir. Gaybı da Allah’tan başka hiç kimse bilemez. Ancak bu ifadeyi çok iyi anlamak gerek. ‘Gaybı sadece Allah bilir’ demek Cenab-ı Hakk, gaybı kimseye bildirmez demek değildir.
Nitekim ayette bu husus açık ifade edilerek, istisna yapılmış ve şöyle ifade edilmiştir:
عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلٰى غَيْبِهٖٓ اَحَداًۙ اِلَّا مَنِ ارْتَضٰى مِنْ رَسُولٍ فَاِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهٖ رَصَداًۙ
‘Gaybı bilen O’dur. Gizli bilgisini kimseye göstermez. Ancak razı olduğu elçiye gösterir. O elçinin önüne ve arkasına gözetleyiciler koyar.’ (Cin, 72/26-27)
Peygamber böylece Allah adına konuştuğunu ispat etmiş olacak ve bu da onun hesabına mu’cize sayılacaktır.
Diğer taraftan seviye farkı çok değişik olmakla beraber, Cenab-ı Hakk bazı veli kullarının da gözlerini açar, onlara, başkalarının göremedikleri noktaları gösterir. Yani bazı kimseler fıtratlarında bu duyuya ait meleke mevcuttur. Hatta bazı medyumlar da böyle bir ruhî melekeye sahip olarak yaratılmışlardır. Onlar, da kendi cehd ve gayretleriyle, Cenab-ı Hakk’ın fıtratlarına yerleştirdiği bu melekeyi çalıştırır ve istikbale ait çok meseleleri hissedebilirler.
Ancak bunların hiçbiri, mutlak gaybı bilmek değildir. Mutlak Gaybı bilmek, Allah’a mahsustur. Peygamberlerin, velilerin ve medyumların bildikleri ise, mutlak gayba göre oldukça sınırlı ve mahduddur. Ve yine bu da ancak Allâmü’l-Guyûb’un bildirmesiyledir. Yoksa normal şartlarda ve beşeri ölçüler dahilinde, gaybı bilmek, maziyi ve istikbali, hadiseleriyle ihata etmek imkansızdır.
Kur’ân-ı Kerim, gaybe ait verdiği haberler ile beşerin dikkatlerini üzerine celbetmiş mû’ciz bir kitaptır. Ne bir velinin ne de herhangi bir medyumun gaybtan haber verme hususunda Kur’ân’la boy ölçüşmesi imkansızdır. Zira Kur’ân, Ezel ve Ebed Sultanı olan Cenâb-ı Hakk’ın kelâmıdır ve verdiği haberler de ezel ve ebed kaynaklıdır. Bu meyanda Peygamber Efendimiz (sav) de zaman zaman, ilm-i gaybe mazhar olmuştur. Ve mazhar olduğu bu lütuflar, O’nun nübüvvetinin birer mu’cizesi olarak addedilmiştir.
Kaynak: Varlığın Metafizik Boyutu, “Gaybı Bilmenin Mânâsı”