Değerli kardeşimiz,
İmam-ı Malik ve İmam-ı Ahmed’e göre kurban vacip değil, sünnettir. Dolayısıyla bir mükellef kurban keserse sevap kazanır, ancak kesmezse günahkâr olmaz. Hanefi fukahası ise, “Kurbanın vacib olmasını gerektiren şartları taşıyan mükellef, kurban kesmezse günahkâr olur.” hükmünde görüş birliği halindedirler. Zira, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, “İmkânı olup da kurban kesmeyen bizim namazgâhımıza yaklaşmasın!” buyurmuştur. (İbni Mâce, Edâhi, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/32) Namazgâhımıza yaklaşmasın ifadesi gerçekten ağır bir ifadedir. Bir vacip emrin terkiyle, elbette ki ahirette sorgu-suale maruz kalınacak ve bir amelsizlik durumu ortaya çıkacaktır. Dünyada namazgâhında görmek istemediği bir mü’mini, acaba ahirette etrafında görmek ister mi Allah Rasulü (s.a.s.)?
Kurban sadece hacılara değil, Müslüman olan herkese şamildir. Fark sadece bazı müçtehidlerin kurbanı vacip görmeyip müekked sünnet saymalarındadır. “Biz her ümmete kurban ibadeti koyduk ki Allah’ın kendilerine erzak olarak verdiği hayvanları keserken Allah’ın adını ansınlar. Şunu unutmayın ki hepinizin ilahı bir tek ilahtır. Öyleyse yalnız O’na teslim olun. Sen ey Resulüm: O alçak gönüllü, samimi ve ihlâslı olanları müjdele!” (Hac Suresi, 22/34).
“Kurban, sünnettir” diyerek kurban kesmemenin dinî açıdan değerlendirilmesi nedir? Burada fıkhî bir isimlendirmeyi, yani “sünnet” kavramını hafife alma gibi bir anlayıştan ötürü kurbanı terk durumu söz konusu ise, evvela bir sünneti hafife almanın yine fıkıhtan hükmünü hatırlamakta fayda var ki, o da endişeye sevk edecek derecede ciddi olan “küfre düşürme” durumudur. Fakat “Kurban sünnettir” deyip de kesmemek, böyle bir hafifseme sebebiyle değil de, sırf normal diğer sünnetler gibi telakki edilmesinden kaynaklanan bir vicdanî rahatlık ve dinî mükellefiyet yükünün hafifliği ise, burada da üzerinde ayrıca durulması gereken çok mühim bir “doğru bilgi” ihtiyacı vardır. Zira sünnet denildiğinde onun da kendine göre dereceleri vardır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, kurbanın vacip kılındığı hicretin ikinci senesinden itibaren kurban kesmeyi hayatında hiç aksatmamış Raşit Halifeler de Peygamberimiz gibi yapmışlardır. Bu konuda günden bölümündeki kurbanla alakalı yazmış olduğumuz makalelere bakılabilir.
Selametle kalınız.