İnsanın, başkalarını kendisine tercih etmesi mânâsına gelen îsâr; ahlâkçılara göre, toplumun menfaat ve çıkarlarını şahsî çıkarlarından önce düşünmek; tasavvuf nokta-i nazarından da, en hâlisâne bir tefânî düşüncesiyle topyekün şahsîliklere karşı bütün bütün kapanıp, yaşama zevkleri yerine, yaşatma hazlarıyla var olmanın ünvanı kabul edilmiştir.
Îsârın tam karşıtı “şuhh”tan doğan cimrilik ve şahsî çıkar duygusudur ki, Hakk’tan, halktan ve cennetten uzak kalmanın sebebi sayılmıştır. Evet, “şuhh”tan “buhl” diyeceğimiz cimrilik; “îsâr” ruhundan da “cûd”, “sehâ” ve “ihsan” sözcükleriyle ifade edeceğimiz cömertlik, semâhat ve civanmertlik doğmuştur. Cûd, ferdin gönlünde herhangi bir rahatsızlık duymadan, sahip olduğu şeylerin hiç olmazsa bir kısmını infak edebilme ve başkaları için o kadar var olabilmenin adıdır.
Sehâ, infakı ve başkalarını tercihi önde götürme ve kendi mutluluğu içinde, hatta onun da önünde başkalarının mutluluğunu düşünebilme enginliğidir.
İhsan ise, ihtiyacı olduğu halde başkalarını kendine tercih edebilmedir ki:
“Onlar, mü’minlere verilen şeylerden nefislerinde herhangi bir kaygı duymaz ve muhtaç olsalar bile onları kendilerine tercih ederler” (Haşir, 59/9)
âyetiyle işaret edilmek istenen îsâr zirvesi de işte budur. Biz, buna, o has ve enfes tarifiyle ihsan da diyebiliriz.
Yukarıda kısaca değinmeye çalıştığımız cûd ve sehâ, aynı zamanda seviye ve derece farkını da ifade etmek üzere şöyle sıralanabilir:
- Hakk yolunda ve O’ndan ötürü îmân ve ehl-i îmân uğrunda candan geçilmesidir ki, civanmertliğin zirvesi sayılır.
- Riyâset ve makam mevzuunda her türlü fedâkârlıkta bulunmadır ki, birincisine nisbeten bir kadem daha geri kabul edilmiştir.
- Maddî refah ve mutlulukta başkalarını düşünme ki, öncekilere göre oldukça ucuz bir kahramanlıktır.
- Bedel ve karşılık beklentisine girmeden ilim ve fikir bezlinde bulunmak ki diğerleri kadar ağır olmasa gerektir.
- Sa’yin semeresini infak ki, zekât ve sadaka gibi sorumluluklarımız bu cümleden sayılabilir.
- Güler yüz, tatlı dil ve değişik hayırlara vesile olma ki, hemen herkesin muvaffak olabileceği bir hayır türüdür.
Bunlardan birincisi, cûd ve sehânın zirvesi, îsârın da esaslı bir derinliğidir ki, ona muvaffak olmak her babayiğidin kârı değildir. Bu babayiğitliği Baharistan sahibi şöyle seslendirir:
“Gümüş ve altınla cömertlikte bulunmak kolaydır; Hoştur o kimse ki, canıyla cömertlik eder.”
Kaynak: Bir Müslümanın Yol Haritası