Bir kişiye haccın farz olabilmesi için, o kişinin, haccın vücup ve eda şartlarına haiz olması gerekir. Vücup şartı, bir kişiye haccın farz olmasını gerektiren şartlardır. Eda şartı ise, hac kişiye farz olduktan sonra, onun yerine getirilmesi için gereken şartlara denir. Haccın vücup şartları; kişinin Müslüman, bâliğ, akıllı ve hür olması, haccın farz olduğunu bilmesi (dar-ı harpte olanlar için), yeterli vakti bulunması ve hac için gerekli mali imkanlara sahip olmasıdır. Eda şartlarına gelince, bunlar da; vücut sıhhati, dış engellerden uzak olma (hapis gibi) ve yol emniyetidir.
Bu saydığımız şartları taşıma konusunda kadın ve erkek aynı konumdadır. Yani bu şartlardan herhangi birini taşımayan kişiden hac mükellefiyeti de düşer. Ancak kadınlara haccın farz olması için, onların, erkeklerden farklı olarak taşımaları gereken iki şart daha vardır. Birisi, hac için en az yolculuk mesafesi kadar yol gitmek zorunda kalan kadının yanında ya kocası ya da kendisiyle evlenmesinin ebediyen haram olduğu bir mahreminin bulunmasıdır. Kadın ister genç ister ihtiyar olsun hüküm değişmez. Diğer şart ise, kocası ölmüş veya kocasından boşanmış kadınla ilgilidir ki, böyle bir kadının iddetinin bitmiş olması gerekir.
Biz bu yazımızda kadının tek başına hacca gitmesinin hükmünü ele alacağız. Bu konuda mezhep imamları arasında farklı görüşler vardır.
Hanefi mezhebi, -yukarıda da belirttiğimiz gibi- kadına haccın farz olabilmesi için, kocasının veya bir mahreminin (bu mahremlik, kan, süt veya evlilik yoluyla olabilir) kendisiyle hacca gitmeyi kabul etmesi gerekir demişlerdir. Ve yine bu mahreminin de güvenilir ve akıl-bâliğ olması ve Mecusi veya fâsık bir kişi olmaması gerekir. Buna göre kocası olmayan ve kendisiyle beraber haccedebileceği bir mahrem bulamayan kadına haccın farz olmayacağını söylemişlerdir. Ancak bunun, haccın vücup veya eda şartı olması konusunda ihtilaf vaki olmuştur. Bu ihtilafın semeresi ise şu şekilde ortaya çıkar. Bunu eda şartı olarak görenlerin kavline göre; mahrem kimsenin kendisiyle birlikte hacca gitmekten imtina etmesi halinde, kadın onun nafakasını ve binek masrafını karşılamak zorunda olduğu gibi, kendisiyle birlikte hacca gidecek bir mahrem bulamayan ve kocası da olmayan bir kadın da, vefat etmeden önce, hacca gitmesi için kendi yerine bir vekil gönderilmesini vasiyet etmesi gerekir. Ve yine bunu haccın eda şartı sayan bazı fıkıhçılar, kendisiyle birlikte hacca gideceği bir mahrem bulamayan kadının evlenmesini vacip görmüşlerdir.
Kadının yanında kocasının veya kendisine ebediyen haram olan erkek bir mahreminin bulunmasını haccın vücup şartı sayanların kavline göre ise, bahsettiğimiz şekilde bir vasiyet kadına gerekli olmayacağı gibi, böyle bir kadına evlenme zorunluluğu da getirilemez. Çünkü kadın bu şartları kendisinde toplamak zorunda değildir.
Hanbelîler de, kadına haccın farz olabilmesi için, kendisiyle birlikte haccedecek bir mahreminin ya da kocasının bulunmasını şart görürler. Hanefiler ve Hanbeliler bu görüşlerine delil olarak şu hadisleri getirmişlerdir:
“Allah’a ve ahiret gününe inanan hiçbir kadın, yanında mahremi yokken sefer müddeti yola çıkması helal değildir.” (Buhari, Savm 53; Müslim, Hac 413-414)
“Kadının, yanında kocası veya mahremi olmadıkça üç günden uzun yola çıkması helal olmaz” (Buhari, Taksir 4; Ebu Davud, Menasik 2)
“Bir kadın, yanında kocası bulunmadıkça hac yapmasın” (Şevkâni, Neylü’l-Evtar, c.6, s.491)
Yine Abdullah b. Abbas’ın (r.a) rivayet ettiği başka bir hadisi şerifte de, Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir erkek, bir kadınla yanlarında mahrem biri bulunmadıkça yalnız kalmasın. Kadın, yanında mahremi bulunmadıkça yolculuk yapmasın.” Bir adam kalktı ve: “Ey Allah’ın Rasulü! Karım hac yolculuğuna çıktı, ben ise falanca gazveye yazıldım der” der. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s): “Git ve karınla birlikte hac yap” buyurur. ( Buhari, Nikah 111)
Kadının mahremsiz hacca gidemeyeceğini söyleyen fıkıhçıların, buna gerekçe olarak gösterdikleri bir diğer husus da, fitne korkusu ve kadının muhafazasıdır. Çünkü yanında mahremi veya kocası bulunan kadın, kendisine gelebilecek zararlardan emniyette olur.
Ancak Şafi ve Maliki mezhebine göre, kadının yanında kocasının veya mahreminin olması şart değildir. Onlar bu görüşlerine delil olarak şu ayeti kerimeyi göstermişlerdir:
“Beytullah’ı haccetmek, ona yol bulabilen insanlar üzerine Allah’ın bir hakkıdır.” (Nisa Suresi, 3/97) Onlara göre bu ayetin hükmü umumîdir. Yani ayeti kerimede, mahremi olan ya da olmayan diye bir ayrım yapılmamıştır.
Buna göre Şafi mezhebinde bir kadın, yanında iki güvenilir kadın bulunduğunda hacca gidebilir. Şafi mezhebine göre umre vacip olduğundan, aynı şekilde bir kadın bir kereye mahsus olmak üzere bu şekilde umreye de gidebilir. Maliki mezhebine göre ise bir kadın, güvenilir bir kadınlar topluluğu veya erkekler topluluğu ile ya da kadın-erkek karışık bulunan bir topluluk ile hacca gidebilir. Yani bu iki mezhep, kadının güvende olmasını esas almış ve bu güvenlik ortamının oluşması halinde, diğer şartlar da tamsa, kadın için haccın farz olacağını söylemişlerdir.
Ancak bir sefer hac ve umreye gitmiş olan bir kadının, yanında mahremi veya kocası bulunmadıkça artık hiçbir mezhebe göre hacca veya umreye gitmesi caiz değildir. Yani Şafii ve Malikilerle diğer iki mezhep arasındaki bu görüş ayrılığı, sadece farzı ifa için yapılan yolculuk için geçerlidir. Bir insana ikinci hac yapması ise, farz değildir.