Kadınların özel hallerinde ibadetten muaf tutulmalarında elbette birçok hikmet olabilir. Öncelikle kadının hassaslaştığı bu günlerde ibadetten muaf tutulması Cenâb-ı Allah’ın bir rahmeti ve lütfudur.
Hak Teâlâ Subhanehû, mülkün esas sahibi olduğu için mülkünde dilediği gibi tasarruf eder. Hak (celle celâluhû), bütün mahlûkatta olduğu gibi kadını belli bir fıtrat üzere yaratmış, belli hikmetlere bağlı olarak ona bazı özellikler vermiştir. Zâhiren bir eziyet gibi gözüken âdet hâlinin, kadının fizyolojisi açısından hayati bir öneminin olduğunu tıp sahasının uzmanları dile getirmektedir. İşte kadının hem ruhî hem de fizyolojik açıdan bir değişime uğradığı, hassasiyetlerinin arttığı böyle bir dönemde Hakîm Rabbimiz, üzerinde daha birçok külfeti taşıma mecburiyeti olan kadından ibadet mükellefiyetini ve meşakkatini bu zaman zarfında kaldırmıştır. Bu süre içinde kadın, namaz, oruç gibi farz ibadetlerden mesul sayılmaz. Ancak temizlik zamanlarında bu ibadetleri yerine getiriyorsa, âdet günlerinde de sanki ibadet ediyormuş gibi sevap alır. Bu günlerde kadının ibadetten uzak kalması onun ibadetlere karşı bir soğukluk duymasına sebebiyet verebileceği akla gelse de ibadetten uzak kalmak kadında ibadete karşı bir özlemi de beraberinde getirebilir. Bu meyanda fıkıh kitaplarımızda âdet hâlindeki kadının namaz vakitlerinde seccadesi üzerinde oturup Allah’a teveccüh etmesinin tesbih, tehlil gibi zikirleri yapmasının müstehap olduğu ve bu hususun kadında ibadete karşı oluşması muhtemel soğukluğun önüne geçeceği vurgulanmıştır. (İbn Âbidîn, Haşiyet-ü İbn Âbidîn, 2/266.)
Diğer taraftan âdet günlerinde kadının abdesti, akan sıvı ve kanla sık sık bozulacak, bu akıntıların oluşturduğu kirlilikten uzak kalmak ise hayli sıkıntı oluşturacak hatta bazı durumlarda mümkün bile olamayacaktır. Belki bir namaz kılarken, malum akıntıların gelmesi sebebiyle, kadının birkaç kez namazı bozulacak, tekrar gelen sıvının kesilmesinin beklenmesi ve yeniden abdest alarak namaza başlanması, zannedildiğinden fazla meşakkat doğurabilecektir. Ayrıca, genellikle özel hâllerinde kadınların “Premenstrual sendrom” diye isimlendirilen bir problem yaşadıkları günümüz araştırmacıları tarafından tespit edilmiştir. Normalden daha fazla sıkıntılı olma, bitkin düşme, üzüntülü ruh hâli, konsantrasyon bozukluğu, gerginlik ve unutkanlık gibi durumlar bu sendromun ruhî yansımaları olarak sayılmaktadır. Bu sendromun fizikî belirtileri olarak ise; baş ağrısı, karın şişkinliği, mide bulantısı, baş dönmesi veya baygınlık hâlleri gözlenmektedir.
Kabule şâyân bir namazın ruhu mesabesinde olan huşûa değişik açılardan mânia teşkil eden fizikî ve ruhî durumlarla, kadınların özel günlerinde karşılaşma ihtimallerinin yüksek olduğu düşünüldüğünde, bu özel günlerde kadınların namaz ibadetinden niçin muaf tutulmuş olduklarının hikmeti biraz daha berraklaşmaktadır. (Nihat Dalgın, “Özel Günlerinde Bayanın Namaz İbadeti”, Yeni Ümit, s. 85.)
Kaynak: Kadın ve Aile İlmihali