Kadınlar emin bir bölgede mahremleriyle veya sadece kadınların olduğu ortamda denize girebilirler. Müslüman bir kadının Müslüman bir kadına veya mahrem olan akrabalarına karşı olan avret yeri, fitne olmaması ve son sınır olması itibarıyla göbek ile diz kapağı arasıdır. Müslüman bir kadının Müslüman olmayan bir kadına nisbetle avreti, Hanefî ile Şâfiî mezheplerine göre el ve yüzü müstesna bütün vücududur. Hanbelî ve Mâlikî mezheplerinde ise diz ile göbek arasıdır. Dolayısıyla Müslüman bir kadın, Müslüman olmayan bir kadının yanında yüzmek durumundaysa Hanefî ve Şâfiî mezhebine göre el ve yüzü hariç bütün vücudunu kapatacaktır.
Kadınların erkeklerin olduğu bir yerde denize girmeleri, bütün vücutlarını örtseler dahi câiz değildir çünkü her ne kadar tesettür sağlanmış olsa da tesettürden beklenen hedefler tam yerine gelmiş olmaz. Normal şartlarda yaşanan erkek ile kadın arasındaki ilgi duyma ve bakma meselesi, denizde ya da havuzda daha da artacaktır. Bu da manevî hayat açısından çok tehlikelidir. Bir kadın, ben bu tehlikelerden kendimi uzak tutuyorum diyerek bu konuda rahat davranamaz zira kadınla erkek bir değildir. Bir kadın haşamayla suya girdiğinde etrafıyla hiç ilgilenmeyebilir ama bu durum erkekler için bir imtihandır ve fitneye sebebiyet verir. Aynı zamanda manevî duyguları da olumsuz yönde etkiler, belki de o duyguların ölümüne sebebiyet verir.
İşin bir diğer yönü de şudur: Dininde hassas olan hiçbir kadın, tesettürlü vaziyette de olsa zaten erkeklerle aynı ortamda suya girmeyi düşünmez zira öyle bir ortamda rahat edemez, vücut hatlarının belli olmasından ve ayrıca töhmet altında kalmaktan çekinir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): اِتَّقُوا مَوَاضِعَ التُّهَمِ “Töhmet altında kalacağınız yerlerden kaçının.” (Suyûtî, Câmiu’l-Ehâdîs, 1/336.) buyurmuştur. Öyleyse dinini yaşamaya çalışan kadınlar yüzmek istediklerinde, mutlaka kadınlara ayrılmış bölümlerde yüzmeli, kendi aralarında yüzerken de yine tesettürlerine dikkat etmeli, biz bizeyiz deyip açılıp saçılmamalıdırlar.
Kaynak: Kadın ve Aile İlmihali