Kadınların hayız ve nifas halleri, Cenab-ı Hakk’ın takdiriyle fıtrî olarak gerçekleşen durumlardır. Buna rıza göstermek, Cenab-ı Hakk’ın takdirine rıza göstermek demektir ki kulluğun gereği de budur. Bu, insanı takdir ve hükümlere boyun eğmekle Cenab-ı Hakk’a yaklaştırır. Bu nedenledir ki Hakk’ın takdir ve hükümleri karşısında hep rıza soluklayan nefis manasında “nefs-i râdiye” nefsin mertebelerinden birine ad olmuştur.
Bu nedenle, bir kadının âdet döngüsü Ramazan ayına denk geldiğinde mahzun olmamalı, rıza göstermelidir. Bunun da dinin bir emri olduğunu bilmeli ve ona göre hareket etmelidir. Her ne kadar oruç tutma, namaz kılma, Kur’an okuma gibi bazı ibadetleri yapamasa da mukabeleleri dinleyici olarak takip etme, dua etme, evrad ü ezkâr okuma, sadaka verme, iftar sofrasını başkalarına açma, tefekkür dünyasını harekete geçirecek eserler okuma ve daha pek çok ibadet ve hayır-hasenatta bulunabilir.
İlaç kullanarak âdetini ertelemek, kişinin kendi âdet döngüsüne müdahale etmesidir. Bunun âdet düzensizliği gibi tıbbî sakıncalara neden olması söz konusu olabileceği gibi yukarıda bahsedilen Hakk’ın takdir ve hükümlerine razı olmamayı da işmam etmesi söz konusudur. Bu nedenle, zarurî bir durum olmadıkça ilaç kullanarak âdeti geciktirmek doğru bir yaklaşım değildir.
Sonuç olarak, hayız/âdet hali fıtrî bir durumdur. Bu halin -zarurî bir durum söz konusu olmadıkça- korunması en doğrusudur. Âdet gören bir kadının Ramazan ayının atmosferinden uzak kaldığını düşünmek eksik bir değerlendirmedir. Asıl olan, Allah’ın rızasına uygun olarak hareket etmektir. Bu durumda kadının herhangi bir kaybı olmayacaktır.