Hiç kimsenin Kadir gecesini kesin olarak tayin etmesi mümkün değildir. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) her ne kadar bazı gecelerin Kadir gecesi olabileceğini ifade etmiş olsa da kendisine unutturulduğunu ve bu gecenin aranıp bulunması gereken kıymetli bir gece olarak kaldığını söylemiştir.
Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Kadir gecesinin bütün sene içerisinde, Ramazan’da ve Ramazan’ın özellikle son on gününde, son on gün içinde de tek gecelerinde yani 21, 23, 25, 27 ve 29. gecelerinde aranmasını tavsiye etmiştir. (Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Ḳadr, 2-3; Müslim, Sıyâm, 205-220)
Bazı rivayetlerde ise bu gecenin, Ramazan’ın son 7 gecesi, 23 ya da 27. gecesi olduğu ifade edilmiştir. (Buhârî, Salatu’t-Teravih, 4) Her ne kadar sahabeden nakledilen rivayetlerde Kadir gecesinin Ramazan’ın 27. gecesi olduğu öne çıksa da (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 179-180, Sıyâm, 220-221; Ebû Dâvûd, Şehr’u Ramażân, 2, 6; Tirmizî, Savm, 72) diğer hadislerle birlikte değerlendirildiğinde bu hadisi diğerlerine tercih ettirecek bir sebep görülmemektedir. Dolayısıyla Kadir gecesinin diğer gecelerde olma ihtimali en az 27. gecede olma ihtimali kadar kuvvetlidir.
Ayrıca Kadir gecesinin sabahında güneşin dolunay gibi zayıf ve mat ışıklı doğması, yağmur yağması (Müslim, Salâtu’l-Musafirîn, 25) o gecenin ne çok sıcak ne çok soğuk olması (İbn Huzeyme, 3/330) gibi bazı alametlerinin olduğu da rivayetler arasındadır.
Aslında Kadir gecesinin vakti Fahr-i Kâinat Efendimize bildirilmiştir. Fakat haber vermek için çıktığında iki kişinin münakaşa ettiğini görür. Bunun üzerine:
“Kadir gecesini haber verecektim ama münakaşa edenlerle meşgul olurken Kadir Gecesi bana unutturuldu.” buyurur. (Buhârî, Leyletu’l-Kadr, 4)
Bu sözüyle O (sallallâhu aleyhi ve sellem) hem mü’minler arasındaki en ufak bir ihtilaf ve kavganın kendisini nasıl derinden yaraladığına hem de Kadir gecesinin gizli kalmasında bir hikmet-i ilâhiye bulunduğuna işaret etmiştir. Ayrıca burada küçük bir ihtilafın bazen büyük bir bereket kapısını kapatabileceğine de işaret vardır.
Her ne kadar ulemadan bazısı bu gecenin bereketine nail olabilmek için daha başka tayin yöntemleri ve alametler zikretmiş olsalar da Kuran ve Sünnet-i seniyye’nin düsturları bizim için esas dayanaktır. Zira bu şekilde müphem bırakılması bizlere her geceyi değerlendirme fırsatı sunmaktadır. Zaten bu şekilde bütün geceleri Kadir olarak değerlendirme gayreti içerisinde olmayan bir kimse Kadir gecesinin bereketinden tam olarak istifade edemez.
Evet, Hz. Cibril’in, meleklerle birlikte sabaha kadar yeryüzünü şenlendirdiği böyle bir geceyi yakalayabilmek için sadece 27. geceyi ihya etmek meseleyi çok daraltmak demektir. Bir kimse bütün bir sene bekleyip; sadece Ramazan-ı Şerif’in 27. gecesini ihya etmesi ve böylece Cenâb-ı Hakk’ın Kadir Gecesi’ni layık-ı vechiyle değerlendiren insanlara lütfettiği eltâf-ı ilâhiyeye mazhar olmayı beklemesi ucuzculuktan başka bir şey değildir. Ucuzcuların ise Kadir Gecesi’nden tam olarak istifade etmeleri çok zordur. Onun için İmam-ı A’zam şöyle demiştir:
“Kadir Gecesi sadece belli gecelerde değil, senenin üç yüz altmış küsur günü içindeki her bir gecede aranmalıdır. Siz üç yüz altmış küsur geceyi kemâl-i hassasiyetle ihya ederseniz, Allah Teâlâ da o samimi yüreğinize iltifatlarda bulunur.”
Netice olarak Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) tavsiyelerinden de anlaşılacağı üzere özellikle son on gün Kadir gecesi gibi değerlendirmeli. “Her geceyi Kadir, her kişiyi Hızır bil.” sözünün gereği olarak en azından bu geceleri dünyaya bütün bütün kapanarak ahiret yamaçlarına kendimizi salmalı ve Kadir gecesini arayanlar kervanına katılmalıyız.
***
Kadir gecesi nasıl değerlendirilebilir?