Üzerinde kefâret borcu olan bir kimse, bu 2 aylık orucu, hiç ara vermeden peş peşe tutmak zorundadır. Dolayısıyla araya, Ramazan ayı veya kendisinde oruç tutmanın haram olduğu günlerin girmemesi lâzımdır. Aksi takdirde kefâret orucunu tutmaya yeniden başlamak gerekir.
Yolculuk, Ramazan orucunun edâsını tehire ruhsat olmakla beraber; kefâret orucu tutmakta olan kimse, yolculukta da bu orucu devam ettirmek zorundadır.
Hayız, nifas hâline giren kadının tuttuğu kefâret orucu bozulmaz. Bu günleri geçirdikten sonra, kefâret orucunu kaldığı yerden tutmaya devam eder.
Kefâret; orucu tutmamanın değil, tutulan orucu kasten bozmanın cezasıdır. Bu bakımdan, Ramazan-ı şerîf’te oruç tutmaya hiç niyet etmeyen bir kimse, tutmadığı bu oruçları sonradan sadece kazâ eder. Kendisine ayrıca kefâret gerekmez. Yalnız böyle bir şey günahtır. Hatta sebepsiz olarak oruç tutmamak büyük günahlardan sayılmıştır. Tevbe edilmesi gerekir. (Kaynak: Bir Müslümanın Yol Haritası)