İslâm dininin benimsenip tasdik edilmesi anlamına gelen kelime-i şehadet, kişinin İslâm’a girmesinin ilk merhalesini teşkil eder. Kişi bununla Müslüman olduğunu ilan etmiş olur. Böylece o, İslâm ümmetinden sayılır ve Müslümanlara tanınan bütün hakları elde eder, İslam dininin getirdiği sorumlulukları da yüklenmiş olur.
Kelime-i şehadet içerisinde, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (asm), Allah’ın kulu ve elçisi olduğunu tasdik eden kimse, Hz. Muhammed’in getirdiği ilahî mesaj olan Kuran-ı Kerim’i ve dolayısıyla Kuran’ı Kerim’in içerisinde zikredilen bütün peygamberleri ve inanması zorunlu olan diğer inanç esaslarını da bu sözün taşıdığı mana ile tasdik etmiş olur.
Bir Müslümanın Müslümanlığını ikrar ve ilan etmesi için vaz edilmiş olan bu söz, bu manada bütün iman esaslarını, bunun içerisinde bütün peygamberleri de ihtiva eden öz, özlü bir sözdür.
İslam’a yeni girecek insanlar özelinde düşündüğümüzde ise, böyle bir kimsenin imanını ikrar ederken söyleyeceği kelime-i şehadetin, daha ilk merhalede bütün iman esaslarını ihtiva etmesi belki ona zor gelecektir. Bu yüzden kısa ve öz bir sözle bu maksat yerine getirilmiş olur.
Bütün bu zikredilenlerin ışığında kelime-i şehadet öyle bir söz olmalı ki hem söylenmesi kolay hem de içerdiği hakikat itibariyle bütün iman esaslarını bir arada bulundurmalıdır.
İşte bu iman esaslarının hakikatini ihtiva eden en kısa, aynı zamanda en kapsamlı söz:
“Ben şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki Hz. Muhammed (asm) onun kulu ve resulüdür.