İçindekiler
Oruçlu, kötülüklerin bütününe karşı kapılarını sonuna kadar kapatmalı, onlara geçit vermemelidir. Bunun için de şu hususlara dikkat etmelidir:
A. Gözü Muhafaza Etmek
Göz, Allah’ın insana verdiği en kıymetli azalardan biridir. Görmesini, tefekkür etmesini, dış dünya ile olan alâkasını sağlayan şey insanın gözüdür. Kafaya ve kalbe giden şeyler gözlerden süzülerek giderler. Âdeta onların ilk kapısıdır göz. İnsan, hususiyle de oruçlu olduğu zaman gözünü zehirli ok hükmünde olan haramlardan, kalbi meşgul edebilecek mâlâyani şeylerden muhafaza etmelidir.
Allah Resulü, gözle girilecek günahlara şu şekilde dikkatleri çekmiştir:
“Harama bakmak, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Kim Allah’tan korktuğu için onu terk ederse, Allah (c.c.) o kuluna, kalbinde tatlılığını hissedebileceği bir iman ihsan eder.” (Hâkim, Müstedrek, 4/314)
B. Dili Muhafaza Etmek
Oruç aynı zamanda dilini yalandan, gıybetten, haram şeyleri konuşmaktan, başkalarının eksiklerini söylemekten, kavga ve gürültüden koruyup zapturapt altına almalıdır. Bunun yanında Kur’ân’la, evrad u ezkarla meşgul olmalı, uhrevî âlemi hatırlatacak, tefekküre sebep olacak eserleri okumalıdır.
O, kavga-gürültü çıkarmayacak, sövene mukabelede bulunmayacak, cahilâne tutum ve davranışlar içine girmeyecektir. Kendisine bu mevzuda herhangi bir sataşma olursa, oruçlu olduğunu, mukabele etmeyeceğini söylemelidir. Zira Resûlu-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
“Oruç, mü’min için bir kalkandır. Binaenaleyh sizden biriniz oruçlu iken kötü şeyler konuşmasın, cahilane hareket etmesin. Eğer bir kimse kendisine sataşacak olursa ‘Ben oruçluyum.’ desin.” (Buharî, savm, 2; Müslim, sıyam, 161)
Oruçlu olduğu halde bir sürü dedikoduya dalan, diline hâkim olmayan, sadece midesine bir şey koymamakla iktifa eden, oruçtan hâsıl olacak mükâfattan mahrum kalır. Kâr olarak yanına sadece susuzluk ve açlık kalmış olur. Bunu Allah Rasûlü (aleyhissalatu vesselâm) şu beyanlarıyla ifade etmişlerdir:
“Oruçlu bir kimse yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terk etmezse, yeme-içmeyi bırakıp aç durmasına Allah’ın ihtiyacı ve o orucun da Allah nezdinde hiçbir kıymeti yoktur.” (Buhârî, Savm, 8, Ebû Dâvûd, Savm, 25)
Başka bir yerde de şöyle buyururlar:
“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan kendisine kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz! Geceleri nice namaz kılanlar vardır ki, namazlarından kendilerine kalan yalnız uykusuzluktur.” (İbn Mace, sıyam 21)
C. Kulağı Muhafaza Etmek
Allah’ın insanlara değerli bir emanet olarak verdiği kulağın da, yalan, gıybet, dedikodu gibi çirkin şeylere karşı kapalı tutulması, onların konuşulduğu yerlerden uzaklaşılması, mü’min için yapılması gerekli olan bir davranıştır. Çünkü konuşulması çirkin olan bir şeyin dinlenilmesi de o kadar çirkindir. Kur’ân şu kudsî beyanıyla, yalan dinlemeyi, ona kulak kesilmeyi çok çirkin görmüştür: “Onlar devamlı yalan dinler ve haram yerler.” (Maide 5/42.)
D. Diğer Organları Muhafaza Etmek
İnsanın, hususiyle de oruçlunun bütün azalarını günahlardan koruması ve bunları koruma adına âdeta mayınlı bir tarlada geziyormuş gibi dikkatli olması gerekir. Kısacası o, elini, ayağını, dilini, kulağını şeytandan gelecek oklara karşı korumalı ve onlardan müteessir olmamaya çalışmalıdır.
İslâm büyükleri de orucu, üç mertebeye ayırmışlardır. Bunlar:
- Avamın orucu: Bu oruç, mide ve tenasül uzvunu şehvetlerden sakındırmadır. Yani, yemek, içmek ve cinsî münasebette bulunmaktan kendini korumaktır.
- Havassın orucu: Kulak, göz, dil, el, ayak ve sair azaları günahlardan muhafaza etmektir.
- Ahassü’l-havassın orucu: Kalbi, dini maksat ve dünyevî düşüncelerden men edip Allah’tan başkasını kalpten tamamen uzaklaştırmaktır. Böyle bir oruç, Allah’tan ve kıyamet gününden başkasını düşünmekle bozulmuş olur. Din için kasdolunmayan dünyayı düşünmek de bu orucu bozar. (Bu seviyedeki insanlara göre) (Gazali, İhya, 1/350)
Kaynak: Bir Müslümanın Yol Haritası