Allahu Teala, “Biz her ümmete kurban ibadeti koyduk ki, Allah’ın kendilerine erzak olarak verdiği hayvanları keserken Allah’ın adını ansınlar.” (Hac, 22/34) ayetiyle kurban ibadeti yerine getirilirken, yüce adının zikredilmesini, yeryüzünde mevcut bütün hayvanların Kendi mülkü olup, sırf rahmet eseri olarak insanların istifadesine verilmiş olduğunun bilinmesini ve o şuurla bu ibadetin yapılmasını emredilmektedir.
Kurban, Allah’ın rızasını kazanma yolunda bir kahramanlık, fedakârlık, hasbîlik ve teslimiyetin ifadesidir. Bu teslimiyet ve hasbilik, Hz. İbrahim ve İsmail ile zirveleşerek sembolleşmiştir.
Kurban, Allah’a teslimiyet ruhunu geliştirir. Böylelikle insan hakikî kulluk tavrını takınır, şükür vazifesini yerine getirmeye çalışır; Allah’a yaklaşır, kurban onun kurbiyetine bir vesile teşkil etmiş olur.
Kurban; toplumda kardeşlik, yardımlaşma, fedakârlık ve dayanışma ruhunu mayalar ve geliştirir. Toplumda adaletin gelişmesine yardım eder. Toplum katmanları arasındaki uçurumların aşılmasına ve değişik seviyelerdeki ferdlerin birbirlerinin halini tanıyıp ilgilenmelerine ve kaynaşmalarına ciddî katkıda bulunur.
Kurban, fakirin de varlıklı kullar vasıtasıyla Allah’a şükretmesine vesile olur. Fakir insan, kurban sayesinde dünya nimetlerinin yeryüzündeki dağılımı konusunda karamsarlık ve düşmanlıktan kendisini kurtarır ve içinde yaşadığı toplum tarafından görülüp- gözetildiğini hisseder.
Kurbanın, insan sağlığının önemli bir unsuru olan dengeli ve sağlıklı beslenmeye katkısı da dikkat çekicidir. Çünkü normal zamanlarda et yeme imkânı bulamayan fakirler, kurban münasebetiyle bunu elde ederler. Hatta dünyanın uzak yerlerindeki muhtaç insanlara bile et gönderilir.
Kurban günlerindeki tüketim hesaplanarak hayvan yetiştirildiğinden, kurban hayvancılığın gelişmesine de katkıda bulunmaktadır.