Öşür, topraktan çıkan ürünün vergisidir. Arazi nehir veya yağmur suyu ile sulanıyorsa, elde edilen mahsulün 1/10’u zekat olarak verilir. Ama dolap, kuyu suyu gibi şahsî emek isteyen su ile sulanıyorsa, bu takdirde ödenecek zekâtın miktarı, ürünün 1/20’sidir. İmam-ı Şafiî hazretlerinin bu husustaki farklı mütalâası vardır ki, buna göre, arazinin bir kısmı yağmur, bir kısmı dolap suyu ile sulanıyorsa, ürünün 1/15’i zekat olarak ödenir.
Öşür, bütün İslâm devletlerinde hemen hemen her zaman verilirdi. Yalnız, Osmanlılar bir ara ‘sultaniye’ veya ‘arazi-i miriyye’ diye devlete ait bir toprak statüsü oluşturdular. Dolayısıyla devlet, kendi topraklarında elde edilen üründen öşür almadı. Fakat bilâhare yapılan arazi reformları, neticesinde statü değişti ve araziler şahıslara temlik edilip, tapuları verildi, tescilleri yapıldı. Bu statü değişikliğine rağmen, bir kısım kitaplarda halâ “o devirde öşür verilmiyordu, yine verilmez. Çünkü arazi, arazi-i miriyyedir” denmektedir. Halbuki, şimdi ortada ne emir, ne ümera, ne de sultan var. Bunlar yok ki, arazi de “arazi-i sultaniyye” veya “miriyye” olsun. Türkiye’deki hal-i hazır uygulamaya göre herkesin arazisi kendi mülküdür ve dolayısıyla öşür bilittifak farzdır. Rica ederim, sizler arazinizi devlete bedava verir misiniz? İstimlak edip, değeri verilmediğinde mahkemeye müracaat etmez misiniz? Öyleyse, Türkiye’de bugünkü toprak statüsü içinde elde edilen üründen öşür vermek farzdır. (Kaynak: Fasıldan Fasıla I, “Öşür ve Arazi Hukuk Üzerine”)