Kurban ibadetiyle ilgili kimileri tarafından yapılan, kimileri tarafından tenkit edilen bir uygulama, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) adına kurban kestirme uygulamasıdır. Öncelikle burada karıştırılmaması gereken husus şudur ki; tüm ibadetler gibi kurban da Allah için, Allah adına yapılır, başkası adına yapılamaz. Başka mülahazalar, ibadetteki ihlası öldürür, ibadeti batıl kılmaya kadar varır. “Efendimiz adına” derken ifade benzerliği olsa da aslında bu manaya muhalif bir şey kastedilmemektedir. Kurban yine Allah için kesilmekte ama kişi, kestiği kurbanın sevabını Peygamber Efendimiz’e hediye etmekte, bu kurban vesilesiyle Cenab-ı Hak’tan, Efendimiz’e olan lütuflarını artırmasını dilemektedir; uygulamanın mahiyeti bundan ibarettir.
İşte bu manada kişinin gerek Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) gerekse başkası adına, gerek hayattaki birisi gerekse şu an yaşamayan birisi adına kurban kestirmesi caizdir ve bizzat Efendimiz’in bir uygulamasına dayanmaktadır. Allah Resûlü, kurban bayramında iki koç kurban etmiş ve birisini kendisi ve ailesi adına, diğerini ise Allah’ın birliğine inanan ümmeti adına kurban ettiğini söylemiştir.[1]İbn Mâce, edâhî 1; Ebû Yusuf, el-Âsâr s. 61; Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat 3/319.
Başka bir rivayette, ikinci kurbanı, ümmetinden kurban kesemeyenler adına kestiği dile getirilmektedir.[2]Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat 6/300
Hazreti Ali (radıyallahu anh) de, Allah Resûlü’nün (sallallahu aleyhi vesellem) kendisine, O’nun (sallallahu aleyhi vesellem) adına kurban kesmesini öğütlediğini, ömrünün sonuna kadar da bunu bırakmamaya niyetli olduğunu söylemiştir (Ahmed b. Hanbel, Müsned 2/420).
Bu rivayetlerden anlaşıldığına göre, başkaları adına, özellikle Efendimiz adına kurban kesmek caizdir, hatta müstehaptır.
Burada karıştırılan bir nokta şudur: Bazı imam ve fakihlerden, hayatta veya ölmüş birisi adına kurban kesilmesinin caiz olmadığına (en azından bazı şartlarla caiz olduğuna) dair bir görüş nakledilmektedir. Bu görüş; kesilen kurbanın, kendisi için kesilen kişinin kurbanı kabul edilmesi, dolayısıyla eğer kurban borcu varsa bu borcu düşürmesiyle ilgilidir. Evet, kurban borcunun düşmesi için, kişinin eğer yaşıyorsa vekâlet vermiş olması, şayet vefat ettiyse vefat etmeden önce bunu vasiyet etmiş olması gereklidir. Zira kurban bir ibadettir ve ibadet kimin üzerine vacip ise onun irade, niyet ve kastı gereklidir. (Sünnet’te bunun istisnası sayılabilecek bazı durumlar da vardır.)
Halbuki şu ince nokta dikkatten kaçmaktadır: Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) adına kurban kesildiğinde, aslında bu kurbanın sahibi, yine kurbanı kesen kişidir. Bu kişi yalnızca kurbanının sevabını Efendimiz’e hediye etmekte, kestiği bu kurbanı vesile ederek Cenab-ı Hak’tan, Efendimiz’e olan rahmetini, lütfunu, keremini artırmasını istemektedir. Kurbanını, duasının kabulüne vesile ve şefaatçi kılmaktadır. Yani kurban yine kesen/kestiren kişinin kurbanıdır; kurban sahibi odur. Dolayısıyla bu konu, fukahanın cevaz vermediği konudan farklıdır. Bunda herhangi bir mahzur olması şöyle dursun, bu konuda bizzat Efendimiz’in (sallallahu aleyhi vesellem) uygulama ve tavsiyeleri mevcuttur. Bu da meseleyi en azından caiz kılar. Müstehap veya sünnet kabul edilmesi bile mümkündür.
Böyle kesilen bazı kurbanlıkların üzerine yer yer, kurban sahibi olarak Efendimiz’in (sallallahu aleyhi vesellem) isminin yazıldığını görmekteyiz. Bu masum bir teknik hatadır; kurbanın sıhhatine zarar vermez. Hatta kurban sahibi belki isminin bilinmesini istemiyor, hayrını gizli tutmak istiyordur, bu uygulama bunu da sağlamış olur. Kurbanı kesenin, kurban sahibinin ismini bilmesi de zikretmesi de kurbanın bir şartı değildir; kurbanın, sahibinin vekaletiyle kesiliyor olması yeterlidir.
Özetle; Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) adına kurban kestirmek caizdir, dinen herhangi bir sakıncası yoktur. Bunun Sünnet’te delili vardır.
Dipnotlar