Evet, konuya fetva takva açısından bakarak yiyen ve yemeyenlere bir yorum getirilebilir. Şöyle ki: Soruda anlatılan etlerin kasaptan alımına baktığımızda, takva basamağına çıkmış kimse, sözü edilen etleri almaktan kaçınırsa, kendi takvasıdır denir, tenkit edilemez, hatta tebrike de layık görülebilir.
Ancak, takva basamağındaki bu kimse, başkalarını da kendi takvasına zorlamamalı, ille de kendi gibi kasaptan et almamaya mecbur tutmamalıdır ki, takvası tafraya (gösterişe) dönüşmesin, bir fitne ve geçimsizlik meydana gelmesin. Çünkü tercih ettiği takvası mecburi değil ihtiyaridir!.. Takvada olanların özelliğine bu kadarcık işaretten sonra gelelim fetvada olanların kasaptan aldıkları etin helal olduğu görüşlerine…
Fetvada, eşyada asıl olan helal olmasıdır. Haramlık ancak sağlam bir delil ile sabit olur. Söylenti ve şüphe ile haramlık sabit olmaz. Öyle ise kasaptan alınan etler yenir. Bir şüphe söz konusu olmaz. Çünkü şokla kesime, kan karışımı yemle beslenen hayvanın etine fetvada haram denmemiştir. Şöyle ki: İslam’da işkence ile, acı çektirerek kesim caiz değildir. Hadiste geçen güzel kesim, acıyı en aza indirerek yapılan kesimdir. Şokla kesim acıyı en aza indiren kesimse neden şüphe ile bakalım, caiz değildir diyelim?.. Nitekim çeşitli fetva kurumları da caiz demiş, şokla kesilen etin helal olduğuna fetva vermişlerdir.
Şokla bayıltılan hayvanın kalp atışı sürüyor, kan dolaşımı devam ediyor da, kesim bu sırada yapılıyorsa, ölüm bu kesimle oluyor demektir ki bir şüphe ve endişeye gerek yoktur. Şayet hayvan şokla bayıltılarak öldürülüyor, kesim de ölümden sonra yapılıyorsa elbette bu eti yemek caiz olmaz. Çünkü ölü hayvan kesilmiştir. Ancak böyle bir kesim olmadığı anlaşılmaktadır… Hatta bazı şokların hayvanı hiç öldürmeyip sadece bayılttığı, geç kalınca da hayvanın şoktan çıkarak kalkıp gittiği görülmüştür. Bazılarının da hayvanı öldürebileceği, kesimde (geç kalınırsa) ölmüş hayvanın kesilebileceği ifade edilmiştir. Demek ki ağır şoklarda hayvan ölmeden acele ile kesmek şarttır.
Pis yemle beslenme olayına gelince: Geçmişte yazılmış fıkıh kitaplarında, anası ölen kuzunun domuz sütüyle beslenmesi halinde bile kuzunun etinin yeneceği, domuz sütünün bedende değişime uğrayacağı kaydı vardır. Arada sırada pis şeyleri yiyen hayvanın da etinin yeneceği hükmü mevcuttur. Devamlı pislik yiyenin ise, kesimden önce bir müddet hapsedilerek yediği pis şeylerin kokusunun etten atılmasını temin etme tavsiyesi mevcuttur.
Buna rağmen bu hayvan da bekletilmeden kesilirse etin haram değil sadece mekruh olacağına hükmedilmiştir. İmam-ı Malik Hazretleri’ne göre ise, mekruh bile değildir.”… Pis olan nesnelerden yapılmış yemlerle beslenen hayvanların etleri, sütleri ve yumurtaları haram olmadığı gibi, mekruh da değildir!..“
Bütün bunlardan sonra gelelim sözün özüne:
Soruda geçen etleri kasaplardan alıp yiyen fetva bakımından yer, yemeyen de kendi takvası açısından yemez. Yiyen yemeyene itiraz etmediği gibi, yemeyen de yiyene itiraz etmez. İslam’ın sunduğu fetva, takva farklarıdır bunlar, diyerek özgürlük ve hoşgörü ortamını olanca güzelliğiyle birlikte yaşarlar, bir fitne (sataşma-geçimsizlik) meydana getirmezler.
Getirirlerse ne olur? Efendimizin (sav) ihtar ve ikazıyla karşılaşırlar: “Fitne uykudadır, uyandırana Allah lanet eder!..”
Evet, kasaptan sözü edilen etleri alanlara ve almayanlara fetva, takva açısından böyle bakıyorum. İştirak da edebilirsiniz, itiraz da. Sizin de fetva, takva dereceli bakış haklarınız vardır elbette!..