Soru Detayı: Sahabîlerden (r.anhüm), Efendimiz’in (sallallahu aleyhi vesellem) yanına gelip eşinden ayrılmak istediğini beyan ederek, boşanma talebinde bulunan olmuş mudur? Bu tür müracaatları Efendimiz tasdik etmiş midir? Yani Efendimizin “şöyle durumlarda hep boşamıştır” diyebileceğimiz boşanma talebi türleri var mıdır?
Allah Resulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) boşanmasına karar verdiği kişiler olmuştur. Bunlardan üç örnek:
Abdullah b. Ömer (r.a) anlatyıor:
- Nikâhımın altında bir kadın vardı. Kendisini seviyordum. Babam Ömer ise ondan hoşlanmıyordu. Bana, Onu boşa dedi. Ben kabul etmedim. Bunun üzerine babam, Allah Resulü’ne (s.a.s) varıp bunu kendisine anlattı. Peygamber de (s.a.s) (bana): Onu boşa, diye emretti. (Ebu Davud, Talak 10; Tirmizî Talak 36; İbn Mâce, Talak 36) (Detay için linke tıklayın)
Abdullah) bin Abbâs (r.a) anlatıyor:
- Cemile bint-i Selûl, Allah Resulü’ne gelerek; Yâ Resûlallah! Vallahi ben (kocam) Sabit’i (bin Kays) ne diyanetinin noksanlığı ne de huyundan suyundan dolayı kınıyor değilim. (Yâni ondan ayrılmak istememin sebebi bu değildir.) Fakat onun yanında kalırsam küfrü gerektiren bir duruma düşmekten korkuyorum. Ondan nefret etmemeye gücüm yetmiyor. (Bu cihetle ondan ayrılmak istiyorum) dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) kadına, Sâbit’in mehir olarak sana vaktiyle vermiş olduğu bostanını kendisine geri verir misin?” diye sordu. Kadın “Evet veririm” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Sabit bin Kays’a, bostanı Cemîle’den geri almasını ve bundan fazla bir şey almamasını, buna karşılık kadını boşamasını emretti. Kadın bostanı verdi, Sabit de talâkını verdi. Bir diğer rivayette, kadının kocasını beğenmeme sebebi olarak, Sabit’in kısa ve çirkin bir adam oluşu belirtiliyor. Kadının şu ifadeleri de rivayetler arasında mevcuttur: “Ya Resûlallah! Vallahi eğer Allah korkusu olmasaydı kocam Sabit yanıma girdiği zaman (çirkinliğinden dolayı) onun yüzüne tükürürdüm” (Buhari, Talak 12; İbn Mâce, Talak: 23)
Aişe validemiz (radıyallahu anhâ) anlatıyor:
- “Amra Bintu’l-Cevn, zifaf için yanına geldiği vakit Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’dan istiazede bulunmuştu. Aleyhissalâtu vesselâm da: “(Ey kadın!) Sen gerçekten sığınılacak birisine (Allah’a) sığındın!” buyurup kadını hemen boşadı. Üsame veya Enes’e emredip ona razıkiyye (denilen beyaz keten kumaştan mamul) üç kat elbise verdi.” (İbn Mace, 2027) Anlaşıldığı kadarıyla, Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem), kadının böyle uygun olmayan sözlerinden onun kendisine münasip olmadığı neticesini çıkarmış ve hakkını ihlal etmeden, mehrini vererek boşamıştır.
Bu hadislerden kadının, meydana gelen rahatsızlıklardan dolayı hemen boşanması gerektiği gibi hükümler çıkarılmaz elbette. Çünkü dinimizde boşanmanın kendine ait şartları, usulü ve adabı vardır ve yukarıda zikrettiğimiz üç olayda da boşanmak için gerekli sebep veya sebepler gerçekleşmiştir. Dolayısıyla sebepsiz yere ya da geçerli bir sebebi olmadan boşananların büyük vebali vardır. Bu yüzden, rivayetlerin zahiri şekline bakarak benzer olaylar yaşandığında hemen boşanma kararı verilmemelidir. Aksine, o rivayetlerdeki olayların tahlilini yapmak gerekir ki, bu tahliller âlimlerimiz tarafından yapılmış ve kitaplarımıza geçmiştir. Bunu, ilgili kitapların boşama bölümlerine havale ediyoruz.
Şu hadisi şerifleri de hatırlamakta fayda var:
Sevban (radıyallahu anh) rivayet ediyor:
“Ciddi bir sebep olmadan, kocasından hul’ (maddi bir karşılık verme) yoluyla boşanan kadın, cennetin kokusunu alamaz.” (Tirmizî, Talâk 11; Ebû Dâvud, Talâk 18)
Ebû Dâvud’un bir rivayetinde şöyle denmiştir: “Hangi kadın zevcesinden boşanma taleb ederse…” Ebû Hüreyre’nin Nesâî’de gelen bir rivayetinde: “Kocasından hul’ suretiyle boşanan kadınlar (günahça) münafıklar gibidir” buyrulmuştur.