Değerli kardeşimiz,
Farz namazlara tabi olarak kılınan sünnetler, müekked (kuvvetli) ve gayr-i müekked (kuvvetli olmayan) sünnetler olarak ikiye ayrılır. Sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri ile yatsı namazının son sünneti, müekked sünnetlerdendir.
Kuvvetli sünnet manasına gelen bu tür sünnetleri, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) devamlı yapmış ve pek az terk etmiştir. Hatta kaçırdığı zamanlar bunların bir kısmını –normalde sünnetler kaza edilmediği halde– kaza etmiştir. İkindi namazının sünneti ile yatsı namazının ilk sünneti ise gayr-i müekked sünnetlerdir. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) bu sünnetleri bazen yapıp bazen de terk etmiştir.
Bir insan farz namazlarını tam kılıyorsa, Allah’a karşı namaz borcunu yerine getirmiş olur. Ancak bizim Rabbimize karşı büyük bir kulluk borcumuz, kulluk görevimiz vardır. Kulluk yani Allah’a iyi bir kul olmanın gerekliliklerinden biri ise O’na çokça kullukta bulunmaktır.
Ayrıca meseleye sadece borç zaviyesinden de yaklaşmamalı. Zira müekked-gayri müekked sünnetlerin terki günah olmasa da Allah Resûlü’nün özen gösterdiği ve yaptığı bu ibadetlerin getirisinden mahrumiyet kulluk adına büyük bir kayıptır. Hele bir de Allah’ın sevgisine mazhar olmanın, Allah Resûlü’nü örnek almaktan ve O’na ittiba etmekten geçtiği (Ahzâb, 33/21; Âli İmran3/31) düşünülürse, imkânları zorlamak ve elden geldiğince terk etmenin değil kılmanın yollarını aramak gerekir.
Şu da az bilinen önemli bir noktadır:
Sünnetlerin zaman zaman aksatılması manasına terki günah olmasa da, ulemadan bazıları, bir kimsenin müekked bir sünneti tamamen hayatından çıkarması manasına terk etmesinin günah olduğunu söylemişlerdir. (İbn Nüceym, el-Bahru’r-râik, 2/52; Kuveyt Fıkıh Ansiklopedisi, 1/250; el-Cezîrî, Dört Mezhebe Göre Fıkıh, 1/254.)
Öte yandan, başta müekked-gayri müekked sünnetler olmak üzere nafile ibadetler, “cebren li’n-noksan” yani farzlardaki eksiği gediği kapama vazifesi de görmektedirler. Ahirette, amellerin hesabının görüleceği yerde, farz borçlarından eksik kalanların sünnetlerle, nafilelerle tamamlanacağını, Allah Resûlü’nün hadislerinden biliyoruz:
إِنَّ أَوَّلَ مَا يُحَاسَبُ بِهِ الْعَبْدُ الْمُسْلِمُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ الصَّلَاةُ الْمَكْتُوبَةُ، فَإِنْ أَتَمَّهَا، وَإِلَّا قِيلَ: انْظُرُوا هَلْ لَهُ مِنْ تَطَوُّعٍ
❊فَإِنْ كَانَ لَهُ تَطَوُّعٌ أُكْمِلَتِ الْفَرِيضَةُ مِنْ تَطَوُّعِهِ، ثُمَّ يُفْعَلُ بِسَائِرِ الْأَعْمَالِ الْمَفْرُوضَةِ مِثْلُ ذَلِكَ❊
“Müslüman kulun, Kıyamet günü ilk hesaba çekileceği şey farz namazdır. Eğer bunu tam yerine getirmişse ne güzel. Aksi takdirde meleklere, ‘Bakınız onun nafile namazları var mı?’ denilir. Eğer nafilesi varsa, farz namazlarının eksikleri nafileleriyle tamamlanır. Sonra diğer farz ameller için de bunun gibi yapılır.” (İbn Mâce, ikâme, 202).
Bir kudsi hadiste de Efendimiz (aleyhissalâtü vesselam), Rabbimizin şöyle buyurduğunu nakleder:
❊ُمَا تَقَرَّبَ إٍلَيَّ عَبْدِي بِمِثْلِ أَدَاءِ مَا افْتَرَضْتُهُ عَلَيْهِ، وَلَا يَزَالُ عَبْدِي يَتَقَرَّبُ إِلَيَّ بِالنَّوَافِلِ حَتَّى أُحِبَّه
“Kulum bana en çok, ona farz kıldığım vazifeleri yerine getirerek yaklaşabilir. Buna nafileleri de katarsa benim sevgime nail olur.” (Buhârî, rikak 38)
Buna göre bize düşen, farzları tam yerine getirmekle beraber ahiret hayatımız için çok önemli olan ve farzlardaki eksik-gediğimizi kapatacak, eksik farzların yerine konulacak ve bizi Rabbimizin yakınlığına, sevgisine mazhar kılacak nafilelere de hayatımızda önemli bir yer vermektir, hayatımızı buna göre planlamaktır. Ancak bununla beraber zor ve sıkışık durumda kalındığında sadece farzları kılmakla yetinilebilir.
Bir de yanlış bilinen bir noktaya dikkat çekmeli: Gayri müekked sünnetler, Allah Resûlü’nün (sallallahu aleyhi vesellem) bazen yapıp bazen yapmadığı ibadetler olarak tanımlandığından dolayı bazı Müslümanlar, bunları yaptıklarında da yapmadıklarında da sevap kazanacaklarını düşünmektedirler. Bir ibadeti yapmamak insana sevap kazandırmaz. Yaptığı zaman sevap kazanır ancak yapmadığında buna terettüp eden herhangi bir ecir ve sevap olmaz. Dolayısıyla gayri müekked de olsa sünnetleri yaptıkça insan sevap kazanır. Dünyasını ibadetle mamur edip iç huzuru kazandığı gibi ahiret hayatı adına da yatırım yapmış olur.
Son olarak şunu da belirtmekte fayda var: Başta sünnetler olmak üzere nafile ibadetleri elden geldiğince aksatmamak kendimiz için bir hedef olmalı, ancak başkalarının yapıp yapmadıklarıyla çok ilgilenmemeli, suizan ve gıybet gibi çirkin günahlara yol vermemeli. Sünnetlerin aksatılması günah olmasa da suizan ve dedikodu günahtır ve bizim için birer manevi kayıptır. Yapılacak şey örnek olmak, uygun bir ortamda ve güzel bir üslûpla kıymetini anlatmaktır.
Selametle kalın.