Teyemmüm abdest ve gusül yerine geçen bir bedel ve istisnaî bir hükümdür. Ancak belli bir özür bulunması halinde geçerlidir. Bu özürler de iki grupta toplanabilir:
- Abdest veya gusle yetecek miktarda suyun bulunmaması.
- Suyu kullanmayı engelleyen fiilî bir durumun veya suyu kullanmamak için dinen geçerli bir mazeretin/engelin bulunması ki buna suyun hükmen olmaması denir.
Bu vaziyette olan kişinin teyemmüm yapabilmesi için, önce durumuna göre, civarda su araştırması yapması gereklidir. Şöyle ki: Susuz kalan kimse, şehir veya şehir gibi bir yerde ise, teyemmümden önce mutlaka su aramalıdır. Çünkü, böyle bir yerde araştırılırsa su bulunması kuvvetle muhtemeldir. Yolculuk esnasında ise, suyun bir millik (1609 m.) bir mesafe içinde olması mümkün ve suyu aramaya gittiği takdirde de mal ve can emniyeti mevcud ise, suyu araması gerekir. Daha uzaktaki suyu aramak mecburiyeti yoktur. Bu durumda su, yok sayılır.
Su bulunur da, kişi onunla yıkandığı takdirde hastalanmaktan, hastalığının artmasından veya uzamasından tecrübesi neticesi olarak korkarsa veya yetkili Müslüman bir doktor su kullanmasını zararlı sayarsa, yine teyemmüm eder; çünkü hükmen su yok demektir. Malikîlere göre, mesleğinde uzman Müslüman bir doktor bulunmazsa, teyemmüm konusunda Müslüman olmayan fakat sahasında uzman olan bir doktorun sözü yeterlidir.
Şu durumlarda da hükmen su bulunmamış sayılır:
- Yakında bulunan bir suyun kullanılması halinde, cana, mala, şeref ve emanete ait bir tehlikenin, bulunması.
- Bulunan suyun abdest veya gusle yetmemesi.
- Bulunan su, abdest veya gusle harcandığı takdirde, kendisinin veya arkadaşının veya beraberindeki hayvanın susuzluktan helak olacağını kuvvetli bir ihtimal ile bilmesi.
- Su bulunduğu halde onu elde edebilecek aletlerin olmaması mesela kuyudan su çekebilmek için ip ve kova gibi aletlerin bulunmaması.
- Bulunan su ancak pisliği gidermeye kâfi gelip de bundan fazla su bulunmaması.
- Mevcut olan su ile abdest alındığı veya gusledildiği takdirde, bayram ve cenaze namazlarının tamamen kaçırılacağından korkulması. Ancak bahsi geçen bu namazların bir kısmına yetişilebileceği tahmin ediliyor veya cenazenin velisi olup da, kendisini bekleyeceklerini biliyorsa bu durumda teyemmüm etmek caiz değildir.
Ancak Cuma ve diğer vakit namazları gibi kazası mümkün olan (bedeli bulunan) namazları kaçırma korkusu ile teyemmüm etmek caiz değildir. Çünkü bunlara yetişilemezse, mesela cuma namazı yerine öğle namazı kılınır, vakit namazlarına yetişilemezse, bunlar kaza edilir.
Yukarıda geçtiği üzere teyemmüm ederken niyet bulunmalıdır. Teyemmüm edecek kimse, elini teyemmüm edecek toprağa korken veya eline dokunan toprak ile yüzünü meshe başlarken, bu işi abdestsizlikten temizlenmek, namaz kılmak veya abdestsiz yapılması caiz olmayan bir ibadette bulunmak maksadı ile yapmalıdır. Böyle bir niyet olmaksızın alınan bir teyemmüm ile namaz kılınmaz. Zira sadece teyemmümü niyet etmek yeterli değildir. Dolayısıyla su bulamayan abdestsiz bir kimse, Kur’an’ı eline almak veya bir mescide girmek niyeti ile teyemmüm etse, bu teyemmümle namaz kılamaz.
Gusül (boy abdesti) alması gereken bir kimse mescide girme mecburiyetinde ise teyemmüm ederek mescide girebilir fakat aldığı bu teyemmüm ile namaz kılamaz.
Ezan okumak, ikamet yapmak, kabirleri ziyaret etmek, ölüyü gömmek, selâma karşılık vermek veya hayırlı bir iş yapmak niyeti ile yapılan teyemmümlerle de namaz kılınamaz.
Teyemmüm, her yönden temiz olan toprak cinsinden bir şeyle yapılabilir. Pislik dokunmamış olan toprak, kum, çakıl, alçı gibi toprak cinsinden olan şeylerle teyemmüm yapılır. Yine taş cinsinden olan mermer, kiremit, tuğla, yakut, zümrüt, zebercet, çinko ve mercanla veya nemli olsun, yanık olsun toprakla veya çoğu toprak karışımı olan maddelerle, kaya tuzu ile, çamurla sıvanmış duvarla da teyemmüm edilebilir. Bunların üzerinde toz bulunması şart değildir. İmam Azam’a göre, vaktin çıkmasından korkulur ve çamurun toprağı da sudan fazla olursa bu durumda çamur ile teyemmüm edilebilir. İmam Ebû Yusuf’a göre kurumadıkça çamurla teyemmüm edilmez.
Odunların ve otların yanması ile meydana gelen küllerle, demir, altın, gümüş gibi eriyip şekil değiştiren ve yumuşayan madenlerle, inci, cam, kumaş ve elbiselerle, hayvan postekileri ile teyemmüm yapılmaz. Çünkü bunlar toprak cinsinden sayılmazlar. Ancak bunların üzerinde belli bir şekilde toz bulunursa, bu durumda üzerlerinde teyemmüm edilebilir.
İmam Ebû Yusuf ile İmam Şafiî’ye göre, teyemmüm yalnız toprakla yapılır, İmam Malik’e göre, toprak ve kumla teyemmüm caiz olduğu gibi otlarla, ağaçlarla ve karla da caiz olur. İmam Ahmed İbni Hanbel’e göre, teyemmüm yalnız yanmamış olan ve başkasından gasbedilmemiş olan tozlu bir haldeki temiz bir toprakla yapılır. Kum ve diğer şeylerle yapılmaz.
Teyemmüm yapılabilmesi için, temizliği engelleyen durum son bulmuş olmalıdır. Vücudun herhangi bir yerinden çıkan kan daha kesilmeden abdest alınamayacağı gibi teyemmüm de yapılamaz.
Meshe engel olan deri üzerindeki kurumuş hamur ve balık pulu gibi şeyler giderilmiş olmalıdır. Aksi halde, mesih yüz ve kollar üzerinde bulunan engeller üzerine yapılmış olur.
Teyemmüm, iki elin iç taraflarını iki kez toprak cinsinden temiz bir şey üzerine koymakla yapılmalıdır. Bununla beraber niyet eden kimseye başkası teyemmüm ettirebilir.
Teyemmüm iki elin veya bunların yerini tutacak olan bir şeyin tümü veya çoğunluk kısmı ile yapılır. Bunun için iki parmakla teyemmüm caiz olmaz. Fakat bir el ile yüz ve diğer bir elle de kol meshedilebilir. Bu halde, bir elle tekrar toprağa vurulup diğer kol da meshedilir.
Eli çolak olup su kullanamayan kimse, yardımcısı yoksa, yüzünü ve kollarını yere sürmek sureti ile teyemmüm edebilir. Elleri ve kolları kesilmiş olan kimse de, yalnız yüzünü yere sürmek suretiyle teyemmüm edebilir. Eğer bu durumdaki bir kişinin yüzünde, teyemmüme mani bir yara varsa, teyemmüm etmeksizin namaz kılabilir.
Yüz ile kollar tamamen meshedilmelidir. Yüz kısmı sayılan yerin her tarafı meshedilir. Yüzük ve bilezik gibi şeyler de çıkartılır veya yerlerinden oynatılır.
Kaynak: Bir Müslümanın Yol Haritası
**
İlave bilgi için: