Hikmet.Net
  • Ana Sayfa
  • Kategoriler
  • Akide ve İnanç
  • Ticaret ve Finans
  • Helal Gıda
  • Çocuk Eğitimi
  • Dua UfkuYeni
  • Blog
  • Hakkımızda
  • İrtibat
  • Gizlilik Politikası
Hikmet.Net
Sorunuzu Sorun
  • Ana Sayfa
  • Kategoriler
  • Akide ve İnanç
  • Ticaret ve Finans
  • Helal Gıda
  • Çocuk Eğitimi
  • Dua UfkuYeni
  • Blog
Sorunuzu Sorun
Hikmet.Net
Hikmet.Net
  • Ana Sayfa
  • Kategoriler
  • Akide ve İnanç
  • Ticaret ve Finans
  • Helal Gıda
  • Çocuk Eğitimi
  • Dua UfkuYeni
  • Blog
Sorunuzu Sorun
© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır | hikmet.net
DUAİBADETSORU-CEVAPLAR

Allah’a Sığınma: İstiâze

Yazar: Mustafa Yılmaz 17 Eylül 2015
Yazar Mustafa Yılmaz Tarih: 17 Eylül 2015Güncelleme: 4 Kasım 2022
Paylaş: 1FacebookTwitterWhatsappTelegramEmail
1,8K

İçindekiler

    • Niçin ve Neden İstiâze?
    • İstiâze Allah’ın Emri ve Resûllerin Yoludur
    • Efendiler Efendisi’nin Bazı İstiâzeleri
  • Esmâ-i Hüsnâ ile İstiâze
    • Netice

Allah’a sığınma, O’na iltica etme, şeytanın azdırması ve saptırmasına karşı en önemli bir sığınak ve dinamiktir. Bu dinamiğin behemehâl kullanılması şarttır.

Bu dar hacimli yazıda istiâze kavramı üzerinde durulmaya çalışılacak ve istiâze dualarına bazı örnekler verilecektir.

“Eûzü” diyerek Allah’a yönelen bir kul Rabb’ine istiâze etmiş olur. İstiâze, Cenab-ı Hakk’a iltica etme, sığınma, O’nun himaye ve korumasını dileme gibi mânâlara gelmektedir. Dua ile istiâze arasında bir umum-husus farkı olduğu görülmektedir. Dua istiâzeden daha geniş bir kavramdır. Zîrâ duada hem hayır ve iyilik isteme hem de kötülüklerden Allah’a sığınma vardır. İstiazede ise bunlardan sadece ikincisi yani şerlerden ve endişe sebebi hususlardan Allah’a, onun inayet ve rahmetine iltica söz konusudur.

Niçin ve Neden İstiâze?

Âciz, zayıf, emel ve arzuları nihayetsiz, imkânları çok kısıtlı, ömrü boyunca şeytan, nefs-i emmâre ve bunlara ilâve olarak şehvet ve gazap gibi bir yönüyle düşman sayılabilecek kuvve(t)lerle mücadele etme durumunda olan insanın, hem hayır istikametindeki emellerini gerçekleştirmek hem de düşmanlarının tuzak ve komplolarından kurtulmak için, gücü ve merhameti sonsuz Rabb’ine iltica ve istiâze etmekten başka çaresi yoktur. Bu çarenin varlığını fark eden ve ona başvuran insan temel problemlerini halletmiş sayılır. Çünkü şeytan ve onun âdeta bir santral gibi kullandığı nefse karşı insanın en büyük zırhı istiâze yani Cenab-ı Allah’ın ulu dergâhına sığınmaktır.

Günümüzde maalesef pek çok insan inanmış dahi olsa âdeta şeytan yokmuş gibi davranmakta, bu yanlış düşünceleri de onları şeytan ve avenesinin tehlikeli desîse ve oyunlarına karşı her zaman açık hâle getirmektedir. Evet, komplocu, tahripçi ve yıkımcı şeytanın en tehlikeli desîselerinden biri insanın gözünü, yaptığı hata ve kusurlara karşı kapaması, o kusurları fark ettirmemesi; insan fark etmiş olsa bile şeytanın ona te’vil ettirmesidir. Bu komploya düşenler, şeytanın kendini inkâr ettirmek sûretiyle onlara bir çelme taktığının farkına varamamaktadırlar. Hâlbuki düşmanı olduğunun farkında olanlar sürekli teyakkuz hâlinde bulunurlar/bulunmalıdırlar. Tehlikeli zeminlerde fütursuzca dolaşanlarınsa acımasız avcıların tuzağına düşmesi pek tabiîdir. İşte savunma gayesiyle donanımındaki boşlukları kapama endişesi ve heyecanı taşımayan insan, nefsin ve şeytanın zehirli oklarına hedef olmakta ve çok defa da onların bir oyuncağı hâline gelivermektedir. Evet, şeytan vardır ve Kur’ân-ı Mübîn’in ifadesiyle insanoğlunun amansız ve inatçı düşmanıdır. İlk insan olan Hazreti Âdem’den bu yana hep ayakları kaydırmak için uğraşan, akla-hayale gelmedik türlü türlü tezyîn ve tesvîllerle Allah’ın kullarını şaşırtıp dalâlet vâdilerine sürüklemek için ant içmiş bir şeytan. “Şeytan işlemekte oldukları mâsiyet ve günahları onlara süslemiş, cazip göstermişti. (tezyîn)“(En’am sûresi, 6/43); “Kendilerine doğru yol iyice belli olduktan sonra, gerisin geri dinden çıkanlara muhakkak ki şeytan önce fit vermiş, sonra da onları uzun emellere düşürmüştür. (tesvîl)“(Muhammed sûresi, 47/25) mealindeki âyet-i kerîmeler bu hakikati açıkça ortaya koymaktadır. Yine, Allah Rasûlü (sallallahü aleyhi vesellem)’in ifadelerine bakıldığında da şeytanın, “insanoğlunun damarlarında tıpkı kanın çok rahat aktığı gibi akmakta“(Buharî, Ahkâm, 21) olduğu görülecek ve anlaşılacaktır.

İnsana düşen nefs-i emmaresinin yaptı(rdı)klarına karşı her zaman tavır almasıdır. Çünkü Kur’ân-ı Mübîn’in ifadesiyle, “Nefis her zaman kötülüğü emreder.“(Yusuf sûresi, 12/53) İnsan için nefsinden daha büyük bir düşman yoktur. Nefsini beğenenler hiçbir zaman onun kusurlarını göremezler. Ancak her zaman onu itham altında tutanlardır ki, nefislerinden kaynaklanan ayıpları görüp hissedebilirler. Cenâb-ı Allah da, mâsiyet çukurlarından taat zirvelerine taşımayı murad buyurduğu kullarına evvela nefsinin kusurlarını gösterir. Nefsinin ayıp ve kusurlarını gören insan tevbe ve istiğfarda bulunur, istiâze mülahazalarıyla Hakk’ın yüce dergâhına yüz sürer. Bunu yapabilen de şeytanın şerrinden ve nefs-i emmareye maskara olmaktan kurtulur.

İstiâze Allah’ın Emri ve Resûllerin Yoludur

Kur’ân-ı Kerîm’de, Hadîs-i Şerîflerde ve değişik dua mecmualarında pek çok istiâze duaları yer almaktadır. İstiâze dualarından muradımız, içinde “eûzü, neûzü; eıznî, eıznâ; ecirnî, ecirnâ/sığınıyorum, sığınıyoruz” gibi ifadelerin yer aldığı yakarışlardır.

Cenab-ı Allah Kur’ân-ı Kerîm’de, فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ “Kur’ân okuyacağın zaman, o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.”(Nahl sûresi, 16/98) buyurmaktadır. Bu emre binaen inananlar da Kur’ân-ı Azîm’i tilâvet edecekleri zaman O’nun hidayetinden tam istifade edebilme yolunda şeytanın desiselerinden etkilenmemek ve kalb ve ruhlarını tertemiz hâle getirmek için, أَعُوذُ بِاللهِ مِنْ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ “Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım” derler. Bu, lafzı itibariyle bir haber cümlesi olsa da mânâsı açısından bir dua cümlesidir, bir yakarıştır. “Allah’ım, şeytanın şerrinden beni koru!” mânâsına gelmektedir.

Buradan ayrıca şöyle bir ders çıkarılabilir. İnsan Kur’ân-ı Kerîm’i tilâvet etmek istediği zaman şeytanî her türlü mülâhazadan arınmalı, O’nu tertemiz bir gönülle okumalıdır. Ayrıca, Kur’ân elinde olan bir insanı bile tezyîn ve tesvîlleri ile kandırabilen şeytan sâir iş ve durumlarında hayli hayli kandırabilir demektir. Dolayısıyla her zaman şeytana ve oyunlarına karşı teyakkuz hâlinde bulunmak gerekir.

Cenab-ı Allah’ın, kullarını istiâzeye çağırdığı Mü’minûn sûre-i celîlesinin 97 ve 98. ayet-i kerîmelerinde de, وَقُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ “Sen de ki: Ya Rabbî! Şeytanların vesveselerinden, onların yanımda bulunmalarından Sana sığınırım!” buyrulur. Yine, “de ki: Sabahın Rabb’ine sığınırım, yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfleyip büyü yapan büyücü kadınların şerrinden ve haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden” ve “de ki: İnsanların Rabb’ine, insanların yegâne Hükümdarına, insanların İlahına sığınırım. O sinsi şeytanın şerrinden. O ki insanların kalplerine vesvese verir. O şeytan, cinlerden de olur, insanlardan da” meallerindeki, Allah Rasûlü’nün namazlarında okuduğundan başka sabah-akşam ayrıca üçer defa okumuş olduğu Felak ve Nâs sûreleri konumuza örnek ve delil olarak zikredilebilir. Bilindiği üzere bu iki sûreye birden “Muavvizeteyn” denilmiştir ki, bunlarla Allah’a sığınılır demektir.

Nitekim yine Kur’ân-ı Hakîm’de görüldüğü üzere, Hazreti Musa (aleyhisselâm), أَعُوذُ بِاللهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım.”(Bakara sûresi, 2/67); Hazreti Nuh (aleyhisselâm), أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْم “Bilmediğim bir şeyi Sen’den istemekten yine Sana sığınıyorum Rabbim.”(Hud sûresi, 11/47) ve Hazreti Yusuf (aleyhisselam), مَعَاذَ اللهِ “Allah’a sığınırım.”(Yusuf sûresi, 12/23) ifadeleriyle istiâzede bulunmuşlardır.

Az önce zikredilen Müminûn Sûresi’nin 97 ve 98. âyetleri de Allah Resûlü’nün (aleyhi ekmelüt­tehâyâ) bir istiazesidir. Efendiler Efendisi’nin lâl ü güher ifadelerinde istiâzeye çokça rastlanmaktadır. Elbette hepsini buraya dercetmek mümkün değildir. Biz Server-i Kâinat Efendimiz’in sabah-akşam okumuş olduğu birkaç istiâze duasını buraya almakla iktifa edeceğiz.

Efendiler Efendisi’nin Bazı İstiâzeleri

Muhakkak ki, Fahr-i Kâinat Efendimiz her hususta olduğu gibi dua ve istiâze hususunda da bizler için en güzel örnektir. Cenab-ı Hak’tan nelerin ve nasıl istenmesi gerektiğini en iyi O bildiği gibi, hangi hususlardan ne şekilde istiâze edilmesinin daha münasip olduğunu da O bilir. Bu mülâhazalarla biz dualarımızda Cenâb-ı Hak’tan, umumî mânâda Peygamber Efendimiz’in dilediği hayırları diler, istiâze ettiği şerlerden de istiâze ederiz. Bununla beraber Nebiy-yi Ekrem Efendimiz’in hususî olarak Allah Teâlâ’ya sığındığı bazı istiâze cümlelerini de buraya kaydetmekte yarar görüyoruz.

أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّاتِ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ

“Mahlûkatının şerrinden Allah’ın tastamam kelimelerine sığınırım.” (Müslim, Zikir, 54-55; Tirmizî, Deavât, 40; İbn Mâce, Tıb, 46; Dârimî, İsti’zan, 48.)

أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّاتِ الَّتِي لاَ يُجَاوِزُهُنَّ بَرٌّ وَلاَ فَاجِرٌ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ وَذَرَأَ وَبَرَأَ وَمِنْ شَرِّ مَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمِنْ شَرِّ مَا يَعْرُجُ فِيهَا وَمِنْ شَرِّ مَا ذَرَأَ فِي اْلأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمِنْ شَرِّ فِتَنِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمِنْ شَرِّ كُلِّ طَارِقٍ إِلاَّ طَارِقًا يَطْرُقُ بِخَيْرٍ يَا رَحْمٰنُ

“Yarattıklarının, gökten inen ve oraya yükselen, yerde biten ve yerden çıkan şeylerin şerrinden, gece ve gündüzün fitnelerinden, -hayırla gelenler müstesna- meydana gelen hâdiselerin şerrinden, ne bir iyinin ne de bir kötünün kendilerini aşamayacağı, Rahmân olan Allah’ın tastamam kelimelerine ve O’nun vech-i kerîmine sığınırım.”(Müsned, 3/421)

اَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّةِ مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ وَهَامَّةٍ وَمِنْ كُلِّ عَيْنٍ لاَمَّةٍ

“Her türlü şeytandan, şom kazadan ve kem gözlerden Allah’ın tastamam kelimelerine sığınırım.” (Buharî, Enbiyâ, 10; Ebû Dâvud, Sünne, 20; Tirmizî, Tıb, 18) Buradaki kelimelerden murad Kur’ân-ı Hakîm olabilir. Tastamam olması da, o kelimelerin fayda ve şifa verici olmaları ya da herhangi bir eksiklikten uzak bulunmalarıdır. Elbette, doğrusunu Allah bilir.

اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْهَمِّ وَالْحَزَنِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ وَالْكَسَلِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الْجُبْنِ وَالْبُخْلِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ غَلَبَةِ الدَّيْنِ وَقَهْرِ الرِّجَالِ

“Allah’ım, tasa ve hüzünden Sana sığınırım. Âcizlik ve tembellikten Sana sığınırım. Korkaklık ve cimrilikten Sana sığınırım. Borç altında ezilmekten ve düşmanların kahrından da yine Sana sığınırım.“(Buharî, Deavât, 36)

اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ نَفْسِي وَمِنْ شَرِّ كُلِّ دَابَّةٍ أَنْتَ اٰٗخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا  إِنَّ رَبِّي عَلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ

“Allah’ım, nefsimin ve perçemlerinden tuttuğun her canlının şerrinden Sana sığınırım.” (Müsnedü’l-Hâris, 2/953) Şüphesiz ki Rabb’im dosdoğru yol üzerindedir.(Hûd sûresi, 11/56)

اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْكُفْرِ وَالْفَقْرِ، اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ لاَ إِلٰهَ إِلاَّ أَنْتَ

“Allah’ım, Sana sığınırım küfürden ve fakirlikten. Allah’ım, Sana sığınırım kabir azabından. Sen’den başka ilâh yoktur.“(Ebu Davud, Edep, 110)

اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْكَسَلِ وَالْهَرَمِ وَسُوءِ الْكِبَرِ وَفِتْنَةِ الدُّنْيَا وَعَذَابِ اْلاٰخِرَةِ

“Allah’ım, tembellikten, kocamaktan, ihtiyarlığın dertlerinden, dünyanın fitnesinden ve Âhiret azabından Sana sığınırım.“(Müslim, Zikir ve Dua, 74-76)

Allah Resûlü (aleyhi efdalüssalavât ve ekmelüt­ta­hiy­yât) Efendimiz gerek namazlarının akabinde, gerekse sâir zamanlarda daha başka hususlardan da Allah’a sığınmış, ashabına dolayısıyla ümmetine de sığınmalarını tavsiye etmiştir. Efendimiz’in hadîs-i şerîflerine bakıldığı zaman ezcümle O’nun, Allah’ın gazabından, Cehennem ve kabir fitne ve azabından, zenginlik ve fakirlikle imtihan olmaktan, Deccal fitnesinden, şekavetten, düşmanlara maskara olmaktan, belâlara maruz kalmaktan, hastalıklardan, erzel-i ömür tabiriyle ifade buyurdukları ele ayağa düşmekten, bunamaktan, dünya imtihanlarından, haşyet duymayan kalbden, kabul olmayan duadan, doymayan nefisten, yaşarmayan gözden, fayda vermeyen ilimden, şikak, nifak ve sû-i ahlaktan, hubs u habâis şeklinde söyledikleri erkek ve dişi şeytanlardan ve onların her türlü desiselerinden Allah’a iltica ettiği görülmektedir. İşte namazlarımızdan sonra bizim,

اَللّهُمَّ أَجِرْنَا

سُبْحَانَكَ يَا اَللهُ تَعَالَيْتَ يَا رَحْمٰنُ أَجِرْنَا مِنَ النَّارِ

سُبْحَانَكَ آهِيًا شَرَاهِيًّا تَعَالَيْتَ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ اْلأَمَانَ اْلأَمَانَ أَجِرْنَا من النار

gibi dua ve tesbihatlarla “Allah’ım bizi koru…” diyerek yakarışa geçmemiz ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz’in sığındığı şeylerden Allah’a sığınmamız evvel emirde O’nun sünnet-i seniyyesine ittiba içindir. Yine Cevşen-i Kebir’de her bir hizbin sonunda okuduğumuz

سُبْحَانَكَ يَا لَا إِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ الْأَمَانَ الْأَمَانَ خَلِّصْنَا مِنَ النَّارِ، أَجِرْنَا مِنَ النَّارِ، نَجِّنَا مِنَ النَّارِ

“Sübhansın ya Rab! Sen’den başka yoktur ilâh. Eman diliyoruz Sen’den, koru bizi Cehennem’inden!” duası da Allah Resûlü’nün (aleyhissalâtü vesselam) mübarek diliyle yapılmış bir istiâzedir. Aslında Cevşen’in bizzat kendisi bir istiâzedir.

Esmâ-i Hüsnâ ile İstiâze

Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin bu son hususla alâkalı şu mütalaası ne kadar dikkat çekicidir:

“Çok esmâya mazhar ve çok vazifelerle mükellef ve çok düşmanlara müptelâ olan insan, münâcâtında, istiâzesinde çok isimleri zikreder. Nasıl ki, nev-i insanın medâr-ı fahri ve elhak en hakikî insan-ı kâmil olan Muhammed-i Arabî (aleyhissalâtü vesselâm), Cevşen-i Kebîr nâmındaki münâcâtında bin bir ismiyle dua ediyor, ateşten istiâze ediyor. İşte şu sırdandır ki sûre-i قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ. مَلِكِ النَّاسِ. إِلٰهِ النَّاسِ. مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ ‘de üç unvan ile istiâzeyi emrediyor.” (Sözler, sh. 356)

Hak Teâlâ’nın kulları olarak bizler aslında bu dersi yani Cenâb-ı Allah’a değişik isimleriyle istiâzede bulunup sığınma ders ve edebini Cevşen’den ve Allah dostlarının dualarından öğrendiğimiz gibi, onlardan daha önce Felak ve Nâs sûre-i celîlelerinden öğreniyoruz. Şöyle ki, Cenâb-ı Allah kullarına bu iki sûrede رَبِّ الْفَلَقِ، رَبِّ النَّاسِ، مَلِكِ النَّاسِ، إِلَهِ النَّاسِ diyerek istiâzede bulunmalarını Resûlü vasıtasıyla emretmektedir. Görüldüğü üzere burada Rab, Melik ve İlâh isimleri zikredilmektedir.

Bu iki sûreyi okuyan mü’min, insî ve cinnî düşmanlardan, onlardan gelebilecek kötülüklerden, hastalık ve musibetlerden, değişik fiyasko ve başarısızlıklardan Allah’a sığınırken, O Kudreti Sonsuz’un, evvelâ bütün insanları topraktan yaratan, terbiye ederek tekemmül ettiren, onlara akıl ve iz’an veren, insanlık vazifelerini duyurarak bütün mahlûkat içinde mümtaz bir hâle getiren ve Rubûbiyet mefhumunu öğreterek Kendi varlığını sezdirip hak ve hayır uğrunda çalışma yolunu gösteren bir Rabb-i Ecell-i A’lâ olduğunu mülâhazaya alır.

İkinci olarak, Kendisine sığındığı Yüce Zât’ın, insanların hepsini hükmü altında tutan, ilim ve hikmetinin muktezasınca onları hayır ve kemâle yönlendiren, dilediğini mülk verip şah yapan, dilediğini de padişahlıktan atan, dilediğini azîz, dilediğini zelîl etmek kudretine mâlik bulunan Melikler Meliki, Padişahlar Padişahı, Hükümdarlar Hükümdarı bir Melik olduğunu düşünür.

Üçüncü olarak da, sığındığı kapının, kullarının Kendisine her dâim ibadette bulundukları bir Hak Ma’bûd’un, yaratma, icat etme, varlık sahasına çıkarma ve o sahadan çıkarma, sevap ile mükâfatlandırma, azap ile cezalandırma gibi küllî tasarruflara, önüne geçilemez kudrete mâlik, samediyet, celâl ve ikram sahibi bir İlah’ın kapısı olduğunu düşünür. (Hak Dini Kur’ân Dili, Felak sûresi tefsiri.)

İşte Cenab-ı Hakk’a değişik isimleriyle istiâzede bulunan bir insan, bu üç ismi okurken içine girdiği düşüncelerin benzerlerini mânâ ve muhtevalarına göre diğer esmâ-i hüsna için de mülahazaya alabilir. Özetle diyebiliriz ki, Cenab-ı Allah’ın birbirinden güzel isimleri olan esmâ-i hüsna, istiâze açısından da büyük ehemmiyet ve kıymete sahiptir.

Netice

Mü’min, havl ve kuvvetin yegâne sahibi Rabb’ine istiâze etmeden ne masiyetlere düşmekten kurtulabilir, ne de lâyıkıyla kulluğunu yerine getirebilir. Ne şeytanın oyunlarından azade kalabilir, ne de nefs-i emmareye mağlup düşmekten korunabilir. Bundan dolayı, Kur’ân-ı Kerîm, Hadîs-i Şerîfler ve dua mecmualarında yer alan istiâze dualarına sık sık müracaat etmeli ve gönlünün sesiyle her zaman Rabb’inin koruyup kollamasına olan ihtiyacını dile getirmelidir. İnananlar için en güzel örnek olan rusül-ü kiram efendilerimizin (alâ nebiyyina ve aleyhimüsselam) ve Allah dostlarının (rıdvanullahi aleyhim ecmaîn) yolu budur.

İstiâzeSığınma
Paylaş: 1 FacebookTwitterWhatsappTelegramEmail
Mustafa Yılmaz

Önceki Yazı
İslâm’ın Genetik ve Embriyolojik Çalışmalara Yaklaşımı
Sonraki Yazı
Teşrik tekbiri nedir, nasıl getirilir?

Benzer Yazılar

Belaların en şiddetlisinin Nebilere ve sonra derecesine göre kimselere geldiği ifade ediliyor. Bu...

Katılım bankalarından fon alım satımı caiz mi?

Kanser hastalarının kullanması için saç bağışlamak caiz midir? Kullanan kişinin başını örtmemesi...

Saf balmumu yemek haram mıdır?

Evim Şirketlerinden (Tasarruf Finansman Sistemi) Üzerinden Ev, Araç Almakta Dinen Bir Mahzur...

Hilye-i Şerif nedir? Sünnet kaynaklı mıdır? Tarihimizde önemi nedir?

Bu Hafta En Çok Okunanlar

  • Müzik ve Çalgı Aletleri Üzerine

  • Anne-babası razı olmayan kişinin haccı geçerli midir?

  • Bermuda Şeytan Üçgeni hakkında bilgi verir misiniz?

  • Üç Ayları Değerlendirme

  • Mest üzerine mesh nasıl yapılır?

En Son Eklenenler

  • Belaların en şiddetlisinin Nebilere ve sonra derecesine göre kimselere geldiği ifade ediliyor. Bu durumda “salih bir müslüman olmak” korkutucu olmaz mı?

  • Katılım bankalarından fon alım satımı caiz mi?

  • Kanser hastalarının kullanması için saç bağışlamak caiz midir? Kullanan kişinin başını örtmemesi durumu değiştirir mi?

  • Saf balmumu yemek haram mıdır?

  • Evim Şirketlerinden (Tasarruf Finansman Sistemi) Üzerinden Ev, Araç Almakta Dinen Bir Mahzur Var Mıdır?

E-Bülten

Güncel Soru-Cevaplarımızdan haberdar olmak için Bültenimize Abone Olun!

Editörün Seçimi

Belaların en şiddetlisinin Nebilere ve sonra derecesine göre kimselere...

15 Ekim 2025

Katılım bankalarından fon alım satımı caiz mi?

14 Ekim 2025

Kanser hastalarının kullanması için saç bağışlamak caiz midir?...

13 Ekim 2025

Saf balmumu yemek haram mıdır?

12 Ekim 2025

Evim Şirketlerinden (Tasarruf Finansman Sistemi) Üzerinden Ev, Araç...

3 Ekim 2025

Güncel Soru-Cevaplarımızdan haberdar olmak için Bültenimize Abone Olun!

hikmet_beyaz_logo
Soru Sor
Facebook Twitter Instagram Youtube Telegram

Linkler

    • Bizimle Çalışın
    • Bize Ulaşın
    • Amacımız
    • Yayın Politikası
    • Telif Hakları
    • Gizlilik Politikası

İşbirliğiyle...

Kategoriler

SORU-CEVAPLAR İBADET AKİDE VE İNANÇ KADIN VE AİLE NAMAZ HELAL-HARAMLAR ORUÇ AHLAK ZEKAT- FİTRE- SADAKA TİCARET VE FİNANS DUA UFKU TEMİZLİK HAC- UMRE KURBAN Gündem Yazıları ÇOCUK MUHTELİF AHİRET YİYECEK İÇECEKLER SİYER METAFİZİK KURAN-I KERİM

© Telif Hakkı 2024, Tüm Hakları Saklıdır  | hikmet.net

  • Hakkımızda
  • İrtibat
  • Gizlilik Politikası
Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz.
Gizlilik PolitikasıTamam
Manage consent

Privacy Overview

This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may affect your browsing experience.
Necessary
Her Zaman Etkin
Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. These cookies ensure basic functionalities and security features of the website, anonymously.
ÇerezSüreAçıklama
cookielawinfo-checkbox-analytics11 monthsThis cookie is set by GDPR Cookie Consent plugin. The cookie is used to store the user consent for the cookies in the category "Analytics".
cookielawinfo-checkbox-functional11 monthsThe cookie is set by GDPR cookie consent to record the user consent for the cookies in the category "Functional".
cookielawinfo-checkbox-necessary11 monthsThis cookie is set by GDPR Cookie Consent plugin. The cookies is used to store the user consent for the cookies in the category "Necessary".
cookielawinfo-checkbox-others11 monthsThis cookie is set by GDPR Cookie Consent plugin. The cookie is used to store the user consent for the cookies in the category "Other.
cookielawinfo-checkbox-performance11 monthsThis cookie is set by GDPR Cookie Consent plugin. The cookie is used to store the user consent for the cookies in the category "Performance".
viewed_cookie_policy11 monthsThe cookie is set by the GDPR Cookie Consent plugin and is used to store whether or not user has consented to the use of cookies. It does not store any personal data.
Functional
Functional cookies help to perform certain functionalities like sharing the content of the website on social media platforms, collect feedbacks, and other third-party features.
Performance
Performance cookies are used to understand and analyze the key performance indexes of the website which helps in delivering a better user experience for the visitors.
Analytics
Analytical cookies are used to understand how visitors interact with the website. These cookies help provide information on metrics the number of visitors, bounce rate, traffic source, etc.
Advertisement
Advertisement cookies are used to provide visitors with relevant ads and marketing campaigns. These cookies track visitors across websites and collect information to provide customized ads.
Others
Other uncategorized cookies are those that are being analyzed and have not been classified into a category as yet.
KAYDET & ONAYLA
Hikmet.Net
  • Ana Sayfa
  • Kategoriler
  • Akide ve İnanç
  • Ticaret ve Finans
  • Helal Gıda
  • Çocuk Eğitimi
  • Dua UfkuYeni
  • Blog