İnsanın ister İlahî duygularla, isterse dünyevî bir şeyden dolayı ağlaması, onun abdestine halel getirmez. Zira mücerret ağlamanın abdesti bozacağına dair her hangi bir hüküm yoktur. Ancak ağlama, namazda olduğunda soruda ifade edilen konu devreye girebilir. İnsan, namazda İlahî düşüncelerden dolayı ağlarsa, bunun ne namaza ne de abdeste bir zararı yoktur. Aslında bu kalp hayatı adına istenilen bir durumdur. Allah Resulü (s.a.s), sahabenin ifadelerine göre, namazlarında kaynayan bulgur kazanı gibiydi. O, adeta içinde boyunduruklar dönüyor gibi hıçkırıyor ve gözyaşı döküyordu. Hz. Ömer’in hıçkırıklarının arka saflardan duyulduğu anlatılmaktadır. Hz Yakub’un ise
“Ben acımı ve üzüntümü sadece Allah’a şikayet ediyorum ve Allah’tan sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum.” (Yusuf, 12/86)
mealindeki ayeti okuduğunda hıçkırıklarını tutamadığı ve cemaatin de aynı duygularla dolduğu nakledilmektedir.
Evet, kalp sadakatin mahallidir ve o bunlarla nefes alır. Merhum Süleyman Çelebi, bu iki noktayı uç uca getirerek ”Gözü-yaşı hakkı için aşıkların / bağrı-başı hakk için sadıkların” demekle, sadıkın bağrının başına, aşıkın da gözünün yaşına dikkat çekmektedir. Demek ki bunlar, insanın Rabbe yükselmesinde önemli birer vesile telakki edilmektedir. Allah (c.c) da kendisine ulaşabilmek için vesileler araştırmayı emretmektedir.
“Ey iman edenler, Allah’tan korkun; sizi O’na yaklaştıracak vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki, kurtuluşa eresiniz” (Mâide,5/35)
Efendimiz(s.a.v) ise, ağlayan gözün cehennem ateşini görmeyeceğini bildirmektedir. (Zuhayli, 1/614.)
Namazı bozan ağlama, dünyevi bir tedirginlik, rahatsızlık veya hatırlama neticesinde meydan gelen ağlamadır.