Tabiî şartlar altında cesetlerin çürümemesini izah etmek gerekecekse, önce ehramlardaki sırrı çözmek icap eder. Kaldı ki, bunun bir kanunu vardır ve ehramlarda kullanılan mühendislik hesaplamalarında bu kanundan istifade edilmiştir. Fakat, Ashab-ı Kehf’in durumu daha özeldir.
Cenab-ı Hakk, bu kanunu onlar için sebep yapmış ve cesetlerini mucizevî olarak korumuştur. Cenab-ı Hakk’ın mucizelerinde dahi icraatına perde olarak bir kısım sebepleri kullanması yine O’nun âdât-ı Sübhanisindendir. Meselâ, Efendimiz’in parmaklarından suyun akması hâdisesinde başta yine çok az miktarda bir su kullanılmıştı.
Mes’elenin bir de şu yönü var: Bugün Ashab-ı Kehf’in mağarası diye bilinen yerlerin büyük çoğunluğu yanlıştır. Dolayısıyla, buralarda yapılacak ciddi araştırmalarla daha emin neticelere ulaşılabilir.
Bütün bunlardan daha önemli bir nokta vardır ki, o da, bu hâdisenin doğrudan doğruya irade-i Hassa-i İlâhi’den sadır olmuş bir harika olmasıdır. (Fasıldan Fasıla I, “Ashab-ı Kehfin Cesetlerinin Çürümemesi”)