Resûl-i Ekrem Efendimiz: “Her iyi ve günahkâr kimsenin arkasında namazınızı kılın” buyumuş, bize bu mevzuda en nihâî ölçüyü vermiştir. Demek ki, imamın bazı günah ve hatalarını bilsek, yahut tahmin etsek bile arkasında namaz kılmaktan vaz geçip dedikodusunu yapmamız uygun olmaz. İslâm büyükleri imamın kusur ve hatalarını öne sürüp de arkasından dedikodu yapmayı uygun bulmamış, Yezid ve Velid gibi bir sürü fısk-ı fücûrun sahiplerinin arkasında bile namazlarını kılmış, ıslahları için gayret göstermişlerdir.
Bu yüzden fıkıh kitaplarında, fâsık imamın arkasında namaz kılınacağı yolunda hükümler vaz edilmiştir.
Ancak, hal ve tavırlarını beğenmediğimiz imamı bırakıp beğendiğimiz imama gidebiliriz. Bu bir tercih meselesidir. Resûl-i Ekrem Efendimiz takvâ imamın arkasında kılınan namazı Peygamber arkasında kılınan namaza benzetmiş, imamın takvâsının tercihe şâyân olduğuna işarette bulunmuştur.
Ancak bu, beğenmediğimiz imamın gıybetini yapmaya, hakkında söylentiler çıkarmaya cevaz vermez. İmamı ikâz ve faydalı olmak başka şey. Söylentilere sebep olacak bir fitne meydana getirmek de bir başka şey. Fitneden korkmak lâzımdır. Çünkü fitneye sebep olana lânet vardır.
Bununla beraber cemaati kaçıran imamı ikâz eden hadisler de vardır. Birinin meâli şöyledir:
- “Kendisinden nefret ettirdiği insanlara imamlık yapmakta ısrar eden kimseye Allah lânet eder!“
Cemaatini sevmeyen, kendisini onlara sevdirmeyen imama bundan daha ağır ikâz ve ihtar olur mu? İmam, cemaati küstüremez, kendisi de cemaatine küsemez, küçük görüp basite alamaz. Onların görüş ve düşüncelerine saygı duyacak, haklı olanlarını benimseyecek, olmayanlarını da yumuşak bir dille izah edip, doğrusunu gösterecektir. İrşad makamının gereği budur.
Şüphesiz ki cemaat da böyle imamın dedikodusunu yapamaz, söylentilere sebep olamaz. Olursa fitneci damgasını yemekten kurtulamaz.
Kaynak: Ahmet Şahin