“Kebâir” kelimesi büyük günahlar demektir, onun müfredi (tekili) ise “kebîre”dir; dolayısıyla, ehl-i kebâir, büyük günah işlemiş kimseler manasına gelmektedir. Azim bir cinayet olduğu Kitap, Sünnet veya icma ile vurgulanan, hakkında hadd cezası takdir edilen ve onu yapanın ahirette de cezalandırılacağı bildirilen cürümlere “büyük günah” denilmektedir.
Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, değişik vesilelerle büyük günahlara dikkat çekmiş; muhataplarının hususi hallerine göre, bazen üç, bazen beş, bazen de yedi kebâiri sıralayarak, bunlara karşı ümmet-i Muhammed’i ikaz buyurmuştur. Rehber-i Ekmel Efendimiz, bir kısım günahlar için “ekberü’l-kebâir” ifadesini kullanmış, onların “büyük günahların en büyüğü” olduğunu belirtmiştir. Bir defasında, “Büyük günahların en büyüğünü size bildireyim mi?” dedikten sonra; “Allah’a ortak koşmak, ana-babaya âsî olmak” diyerek ancak ilk ikisini sayabilmiş; bu cürümlerin çirkinlikleri karşısındaki teessüründen dolayı ayakta duramayacak hale gelip oturmuş ve sözlerine şöyle devam etmiştir: “Elâ ve kavluzzûr!.. Elâ ve şehadetüzzûr!..” Allah Rasûlü, “Bakın sizi uyarıyorum, dikkat edin, aklınızı başınıza alın, toparlanın ve kendinize gelin; o helak edici günahlardan biri de yalan yere şehadettir; aman yalan şehadette bulunmayın!..” mealindeki bu sözü o kadar tekrar etmiştir ki, O’nun ızdırabını gören Ashâb-ı Kirâm, “Keşke sükût etse!..” demekten kendilerini alamamışlardır. (Buhârî, şehâdât 10, istitâbe 1, isti’zân 35; Müslim, îmân 143.)
Fahr-i Kâinat Efendimiz’in (aleyhi ekmelüttehaya) değişik zaman ve zeminlerde büyük günahları üç, beş, yedi gibi sayılarla sınırlandırışından dolayıdır ki, selef-i sâlihîn, kebâirin adedi mevzuunda farklı görüşler serdetmişlerdir. Âlimlerin ekseriyeti, hadislerde sayılan maddelerin hasr (sınırlama) ifade etmediğini söylemiş; “büyük günah” tarifinden hareketle, dinin esas kaynaklarında hakkında kınama ve cezalandırma ikazı vâki olan günahların tamamını bu kategoride değerlendirmişlerdir. Mesela, İmam Zehebî, yetmiş altı tane kebireden bahsetmiştir. Allah’a şirk koşmak, ana-babaya isyan etmek, haksız yere adam öldürmek, iffetli insanlara iftira atmak, fuhuş yapmak, mücahede günü cepheden kaçmak, sihirle meşgul olmak, yetimin malını yemek, kumar oynamak, sarhoş eden ve uyuşturan maddeler kullanmak, yalan yere şehadette bulunmak ve dine zarar verecek bid’atlara taraftar olmak gibi cürümler belli başlı büyük günahlardan bazılarıdır.
Ehl-i Sünnet itikadına göre; mutlak şirk haricinde büyük günah işleyen kimseler dinden çıkmış olmazlar ve Cehennem’de ebediyyen kalmazlar. Büyük günahlarından tevbe etmeden ölseler bile, iman ile ahirete gitmeleri halinde, Allah Teâlâ dilerse fazl-ı keremiyle onları da yarlığar, dilerse de adâletiyle muvakkat Cehennem azabına atar.
Kaynak: Kalp İbresi, “Şefaat Ya Resûlallah!”