Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) duada ellerini tutuş şekliyle ilgili birbirinden farklı rivayetler varid olmuştur. Bu da bize gösteriyor ki, Allah Resulü (s.a.s) bütün dualarında ellerini aynı şekilde tutmuyordu. Bununla birlikte duada sünnet olan elleri yukarı kaldırarak dua etmek ve duayı bitirdikten sonrada elleri yüze sürmektir. Bununla ilgili İbn Abbas’ın (r.a) rivayet ettiği bir hadis-i şerif şu şekildedir: “Allah’a dua edince avuçlarının içini açarak dua et, ellerinin sırtlarıyla dua etme. Duayı bitirince avuçlarını yüzüne sür.” (Ebû Dâvud, salât 358). Tirmizi’de geçen bir diğer hadis-i şerifte de Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurur: “Rabbiniz hayiydir, kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten hayâ eder.” (Tirmizî, daavât 118) Hz. Ömer (r.a) de, Efendimiz’in (s.a.s) ellerini kaldırdığı zaman yüzüne sürmedikçe, onları indirmediğini rivayet etmiştir (Tirmizî, Daavât 11).
Konuyla ilgili rivayet edilen hadis-i şeriflere ve bu konudaki fıkıh alimlerimizin mütalaalarına baktığımızda, şekil açısından duada asıl olanın elleri az da olsa birbirinden ayırmak, elleri avuç içleri yukarıya gelecek şekilde tutmak ve onları göğüs hizasına kadar kaldırmak olduğunu görüyoruz. Nitekim Fetâvây-ı Hindiye’de dua şekli anlatılırken şu ifadelere yer verilir: “Duada en efdâl olan, avuç içlerini açıp, aralarını az da olsa ayırmaktır. Elin birisi diğerinin üzerine konulmaz… Dua ederken, elleri göğüs hizasına kadar kaldırmak müstehaptır.”
Ellerin bu şekilde tutulması ve sonrasında yüze sürülmesinin hikmetiyle ilgili olarak şunlar söylenebilir. Öncelikle elleri yukarı kaldırıp açmak, psikolojik olarak da birinden bir şey istemeyi çağrıştırır. Dolayısıyla Cenab-ı Hakk’a karşı ellerin yukarı kaldırılması, Onun dualarımızı işitip icabet etmesini dilemek manasını hatıra getirir. Duadan sonra ellerin yüze sürülmesine gelince, bununla ilgili olarak şöyle bir izah getirilmiştir: “Dua sırasında ilahi rahmet açılan ellere inmiştir. Bunun, insanın en şerefli uzvu olan yüzüne ulaştırılması icap eder.”
Fakat hemen ifade etmeliyiz ki, her ne kadar konuyla ilgili hadis-i şeriflerden Efendimizin (s.a.s) dualarını daha çok yukarıda anlatıldığı şekilde yaptığı anlaşılsa da, hadis kitaplarında Onun duada ellerini bitiştirdiğine, koltuk altları görünecek kadar yukarı kaldırdığına ve hatta bazen ellerini ters çevirdiğine dair de rivayetler vardır. Mesela Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde geçen bir rivayet şöyledir: “Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü vesselam, Allah’tan bir şeyin olmasını istediği zaman ellerinin içini yukarıya yöneltirdi. Ancak bir şeyden sakınacağı zaman ise ellerinin içini aşağıya çevirirdi.” (Ahmed b. Hanbel, 4/56). Bu hadis-i şerife göre bazı ahvalde elleri aşağı çevirmenin de meşruiyeti anlaşılmış oluyor. Nitekim Şafiî mezhebine göre korku hallerinde veya korkulacak bir mesele hakkında dua ederken elleri ters çevirmek sünnettir. Hanefiler ise sadece yağmur duasında elleri ters çevirmenin sünnet olduğunu söylemişlerdir.
Buhari’de geçen Enes b. Malik’in rivayeti de, Allah Resulü’nün (s.a.s) her zaman duada ellerini aynı şekilde tutmadığını gösteriyor. Hadis-i şerif şu şekildedir: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselâm) dua ederken ellerini öyle kaldırdı ki, koltuk altlarının beyazlığını gördüm.” (Buhârî, İstiska 21) Hz. Ebu Bekir’in anlattığına göre, Efendimiz (s.a.s) Bedir savaşına çıkmadan önce de, duada ellerini öyle kaldırıp Allah’a dua dua yalvarıyordu ki, sırtından cübbesi yere düşüyor ve Hz. Ebu Bekir onu alıp tekrar Efendimizin (s.a.s) sırtına koyuyordu. Aynı şekilde Efendimiz (s.a.s) Veda haccını eda ederken Arafat’ta yaptığı duada da ihramı düşecek şekilde ellerini yukarı kaldırıyordu.
Buna göre Allah Resûlü (s.a.s) Bedir’de düşmana karşı yaptığı duada, Arafat’ta yaptığı duada veya yağmur duasında ya da belaların defi adına Allah’a münacatta bulunduğu esnada ellerini çok kaldırıyor ve belki de istediği şeyi Allah’a arz etmekte ısrar ediyordu. Aslında Efendimiz (s.a.s) bu tavrıyla Cenab-ı Hakk’a karşı ciddiyet isteyen makamlarda, o ciddiyete uygun bir talepte bulunuyordu.
Sehl b. Sa’d’ın Ebu Davud’da geçen bir rivayetinde ise Efendimiz’in (s.a.s) baş ve orta parmaklarını kapayıp şahadet parmağını açarak dua ettiği yer almaktadır (Ebû Dâvud, Salât 230). Bu rivayetten yola çıkan Hanefiler şöyle demişlerdir: “Şayet özür vakti ise veya şiddetli soğuk varsa, dua eden şahıs şehâdet parmağını kaldırır. İşte bu da el açma yerine geçer.”
Allah Resulü’nün (s.a.s) bir başka dua etme tarzı da şu şekildeydi. O (s.a.s), yatmadan önce ellerini birleştiriyor, ihlâs ve muavvizeteyn surelerini okuduktan sonra ellerine üflüyor ve sonra da elleriyle ulaşabildiği bütün vücudunu sıvazlıyordu. Bu hareketi üç defa tekrarlıyordu. (Buhari, Tıb 29)
Bütün bu ifadelerimizden anlaşıldığına göre, Peygamber Efendimiz (s.a.s) farklı zaman ve hallerde dua ederken ellerini çeşitli şekillerde tutmuştur. Genel itibariyle o ellerini birbirinden açarak göğüs hizasında tutsa da, bazen ellerini, omuz seviyesine kadar kaldırmış, bazen ellerini birbirine bitiştirerek göğsüne doğru getirmiş, bazen de ellerini ters çevirmişti. Demek ki, makamın iktizasına göre bazen duada ellerin şekli değişiyordu.
Şunu da ifade etmeliyiz ki, duada ellerin tutulması teferruata ait bir meseledir. Dolayısıyla böyle bir meselede başkalarının tenkidini yapmak, onlarla münakaşaya girmek doğru değildir. Zaten duada esas olan ihlâs ve samimiyettir. Ellerin açılmasıyla beraber mühim olan kalbin Allah’a açılmasıdır. Bundan dolayı biz bu konudaki hadisleri göz önüne alarak Allah Resulü’nün (s.a.s) yolundan gitmeye çalışmalı, ancak başkalarını da kınama ve tenkide gitmemeliyiz.