Seleme İbnu’l-Ekva’ (radıyallahu anh) anlatıyor:
“Resûlullah’ın (aleyhissalâtu vesselâm) yanında bir adam sol eliyle yemek yemişti. Peygamberimiz “Sağ elinle ye!” buyurdu… Adam: “Yiyemiyorum!” dedi. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm Efendimiz: “Yiyemez ol! Dedi ve yanındakilere “Onu böyle demeye kibri sevk etti!” buyurdu. Bundan sonra elini ağzınakaldıramadı.” (Müslim, Eşribe 107)
Bu meseleyi araştırdığımız Buhari, Müslim gibi hadis kitaplarında bu kişi için Arapça “racul”, yani adam ifadesi kullanıldığını görmekteyiz. Görüldüğü üzere rivayet, bu kişinin adam şeklinde geçmesi onun aklı kesmeyen küçük bir çocuk değil de on beş, on altı yaşında Efendimiz’i bilen, İbn-i Sayyâd gibi, Nebiler Nebisi’ne hakarette bulunan -af buyurun- küstah bir çocuk olabileceğini göstermektedir.
İbn-i Sayyâd Peygamberimiz’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) biliyordu. Medine sokaklarından birinde karşılaştığında Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ona soruyor: “Sen nesin, ben neyim?” Efendimize küstah bir şekilde “Sen ümmîlerin peygamberisin” diye cevap veriyor ki, bu açıkça hakarettir. Daha sonra bu şahıs kendisinin de peygamber olduğunu söylemiştir. (Buharî, Cenaiz 80, Edeb 97; Müslim, Fiten 85, 95) Yani Efendimizin beddua ettiği bu kişi üç dört yaşında aklı kesmeyen bir çocuk değil on-on beş yaşlarında aklı kesen ve emiri verenin de peygamber olduğuna bilen birisiydi. Bunu söylerken de çocuk tavrıyla değil bilerek, inat ederek, kibirlenerek söylemiştir ki zaten hadiste de bu belirtilmiştir.
Diğer yandan Hz Enes, Efendimiz’in (sas) evlatlığı olarak kalmış ve birçok kez çocukluğundan kaynaklanan fıtrattan dolayı hatalar yapmasına rağmen Efendimiz’in (sas) kendisine en küçük bir kötü söz söylemediğini belirtmiştir. Buradan anlaşılmaktadır ki Efendimiz (sas) beddua ettiği bu kişiyi tanımakta ve bu sözü hangi niyetle söylediğini bilmektedir. Bu kişi, Efendimiz’in (sas) peygamber olduğunu ve O’nun emirlerinin kesinlik ifade ettiğini bilmesine rağmen, gerçekten güç yetiremeyeceğinden değil de kibrinden inadından dolayı bu tavırda bulunması bu bedduaya kendisini müstehak kılmıştır.
Burada bu vesileyle, biz Müslümanlara, Efendimiz’in (sas) emirleri karşısında ne kadar dikkatli olmamız gerektiği de anlatılmış bulunmaktadır. Bu olayı bir de bu şekilde anlamak gerekir.