İslâm’da Yüce Yaratıcı’ya karşı vazifelerini de yerine getiren bir insanın çalışması ibadet kabul edilmiştir. Dolayısıyla, işçinin emeği kutsaldır, değerlidir. Peygamber Efendimiz: “Hiç kimse kendi elinin emeğinden daha temiz bir kazanç elde edemez.” buyurmuş ve bu konuda Allah’ın elçisi olmasına rağmen kendi alın teriyle geçimini sağlayan Hazreti Davud’u hüsn-ü misal göstermiş (İbn Mâce, Ticârât,1), çocuklarının rızkını sağlamak, anne ve babasının ihtiyaçlarını karşılamak veya kendi ekmeğini kazanmak için evinden çıkan bir insanın evine döneceği âna kadar Allah yolunda olduğunu söylemiştir. Ayrıca kimseye muhtaç olmamak ve anne-babasını, çoluk-çocuğunu da başkalarına el açtırmamak için işe giden bir insanın her adımda ibadet sevabı alacağını müjdelemiştir.
Bir gün, Allah Resûlü, sahabe efendilerimizden Hazreti Muaz ile musafaha edince buyurdu ki: “Muaz, ellerin nasırlaşmış!” O şöyle cevap verdi: “Evet, ya Resûlullah, kazma elimde, toprakla meşgul oluyor ve bu sayede çoluk çocuğumun nafakasını kazanıyorum.” Fahr-i Kâinat Efendimiz, -edep ve haysiyetiyle çalışan bütün işçilerin alnını öpercesine- Hazreti Muaz’ı öpüp buyurur ki: “Bu eli Cehennem yakmaz.”
Bir başka gün de, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Medine’de ashabı ile birlikte otururken genç yaşta dilenen bir fakir çıkagelir. Fakir, kendisinin ve ailesinin aç olduğunu söyler ve yardım ister. Allah Resûlü tarafından genç adamın evine gönderilen Hazreti Ali, adamın evinde çocuklar üzerine örtülmüş bir kilim ve bir tencereden başka bir şey olmadığını görür. Bunun üzerine, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Hazreti Ali’ye o kilim ve tencereyi pazarda satarak parasıyla ip almasını buyurur. Hazreti Ali söyleneni yapar. Peygamber Efendimiz ipi fakir adama uzatarak, “Bunu al, dağlara git, odun toplayıp satarak para kazanmaya çalış. Kırk gün evine hiç uğrama. Bu süre zarfında evin bütün ihtiyaçlarını biz göreceğiz!” buyurur. Adam kırk gün sonra kazandığı paralarla Resûlullah’ın huzuruna gelir. Allah Resûlü, ona Medine’de bir ticarethane açtırır ve adam böylece geçimini sağlamaya başlar. Bu hadise üzerine Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
“… Sizden birinizin urganını omuzuna alarak dağdan odun toplaması, sonra da onu sırtlanarak pazara götürüp satmak suretiyle geçinmesi, herhangi bir kimseye gidip de ondan bir şey istemesinden daha hayırlıdır.” (Buhârî, Buyû, 15)
Çalışmaya önem verdiği gibi, Allah Resulü, işçilerin haklarının korunması, ücretlerinin eksiksiz ve zamanında verilmesi, onlara güzel davranılması hususlarında da pek çok tavsiyede bulunmuştur. Bir hadislerinde: “Allah Teâlâ, çalıştırdığı işçiden azami verim aldığı halde, onun ücretini tam ödemeyenin öteki hayatta hasmı olacaktır!” buyurmuştur. (Buhârî, İcâre, 10).
Bir kudsî hadiste de şu ilahî tehdidi seslendirmiştir:
“Üç kimse, kıyamet gününde beni karşısında bulacaktır: Benim adımı kullanarak haksızlık eden; hür bir insanı satıp parasını yiyen; bir işçiyi çalıştırıp da ona ücretini vermeyen!” (Buhârî, İcâre, 12, 15).
Kaynak: Muhittin Akgül, 99 Soruda Efendimiz