Nafaka; beslenme, giyim-kuşam ve barınma ihtiyaçları ile bunlara tâbi olan şeylerdir.[1]1 Mehmet Erdoğan, Fıkıh ve Hukûk Terimleri Sözlüğü, s. 443. Bir âyet-i kerîmede: لِيُنْفِقْ ذُو سَعَةٍ مِنْ سَعَتِهِ وَمَنْ قُدِرَ عَلَيْهِ رِزْقُهُ فَلْيُنْفِقْ مِمَّاۤ اٰتَاهُ اللّٰهُ “İmkânı geniş olan, imkânına göre nafakayı bol versin. Nasibi sınırlı olan ise Allah’ın kendisine verdiği imkân ölçüsünde nafaka versin.” (Talâk Sûresi, 65/7) buyrulurken, başka bir âyet-i kerîmede ise nafaka mükellefiyeti şu ifadelerle dile getirilmiştir: وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ “Annelerin, münasip şekilde yiyeceğini giyeceğini sağlamak, babanın görevidir.” (Bakara Sûresi, 2/233).
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ise bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: وَلَهُنَّ عَلَيْكُمْ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ “Hanımlarınızın sizin üzerinizde durumlarına uygun olarak yiyecek ve giyecek hakları vardır.” (Ebû Dâvud, menâsik 56; İbn Mâce, menâsik 84.) Konuyla ilgili diğer bir rivayette ise şöyle buyrulur: كَفٰى بِالْمَرْءِ إثْمَاً أنْ يَحْبِسَ عَمَّنْ يَمْلِكُ قُوتَهُ “Bir kişinin tasarrufunda olanların rızkını hapsetmesi ona günah olarak yeter.” (Müslim, zekât 40.)
Nafaka, üç sebepten dolayı bir kişi üzerine vacip olur: Evlilik, akrabalık ve mülkiyet. Âlimlerimiz, kadın ister zengin isterse fakir olsun[2]2 Ömer Nasuhi Bilmen, Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, 2/446. kadının nafakasının kocasına vacip olduğu hususunda ittifak etmişlerdir.[3]3 Mevsuatu’l-Fıkhiyyeti’l-Kuveytiyye, “Nafaka” mad., 41/34. Kocaya nafakanın vacip olması için kadının âkıl-bâliğ olması, ilişkiye güç yetirmesi ve koca talep ettiğinde şer’î bir özür haricinde kendisini kocasına teslim etmesi şarttır. Kocanın nafakayı karşılaması hususunda ise âkıl-bâliğ olma şartı yoktur. Küçük yaştaki kocaya, şartlar gerçekleştiğinde nafakayı sağlaması vacip olur.[4]4 Mevsuatu’l-Fıkhiyyeti’l-Kuveytiyye, “Nafaka” mad., 41/38.
Erkek, kendi kazancına ve gücüne göre kadının barınma, giyim-kuşam ve yeme-içme masraflarını ve bunlara bağlı giderleri karşılamalıdır. Erkeğin hanımına kendi giyindiği ölçüde giydirmesi, yediğinden yedirmesi gerekir. Oturmaya elverişli bir evin temin edilmesi kocanın görevi olduğu gibi bu evin döşenmesi de ona aittir. Ancak bazı yörelerde örf, kadına da eve belli bir miktar çeyiz getirme mecburiyeti getirmiştir. Özellikle Hanefî mezhebine göre kadının dinen ve hukuken buna mecbur olmadığını ifade etmek gerekir. Bu temel masrafların yanında diğer masraflar hususunda eşlerin kazançları, sosyal durumları nazar-ı itibara alınarak hareket edilmelidir.[5](5 Diyanet İslâm İlmihali, 2/220. Özellikle ihtiyaçların sınırsızlaştığı günümüz dünyasında iktisatla hareket edilmelidir. Koca, üzerine düşen nafaka yükümlülüğünü yerine getirmeli ve eve israfa varmayan harcamalarının sadaka olduğu şuuruyla hareket etmeli; kadınlar da kocalarına iktisat hususunda yardımcı olup özellikle dışarıda, akrabalarında veya komşularında gördükleri her şeyi kocalarından istememelidirler.
Erkek çocuğun nafaka alabilmesi için fakir, hür ve ergenliğe ulaşmamış olması gerekir. Buna göre zengin olan veya kazanç sağlamayı engelleyici arızalar olmadan ergenliğe eren bir erkek çocuğun nafakası babası üzerine vacip olmaz. Zenginse her halükarda nafakası kendi malından karşılanır. Ancak erkek çocuk, ilim tahsilinde bulunuyorsa ve fakirse nafakası, babası üzerine vacip olur.
Kız çocuklarının nafakaya hak kazanması için hür ve fakir olmaları şarttır. Kızlarda büluğ ve kazanç şartı yoktur. Kız çocuğu büluğa erdiğinde çalışmaya zorlanamaz.[6]6 Ömer Nasuhi Bilmen, Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, 2/446. Ancak zengin olan kız çocuklarının nafakaları kendi mallarından karşılanır. Eğer zengin değilse kız çocuğunun evleninceye kadar nafakaları babasına aittir. Annesi, zengin olsa bile çocuklarının nafakasını karşılamaya zorlanamaz.[7]7 Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm İlmihali, s. 844.
Anne, baba, dede ve ninelerin nafakası hususunda ise bu kişilerin fakir olma şartı vardır. Bu kişilerde kazanç sağlamaya kadir olma şartı aranmaz. Bir kimsenin anne ve babasından sadece birisinin nafakasını sağlamaya gücü yetiyorsa, önce annesinin nafakasını vermelidir.[8]8 Ömer Nasuhi Bilmen, Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, 2/446. Bir erkek yoksul olsa bile anne, baba ve eşine bakmakla yükümlüdür. Anne babası zenginse bakma yükümlülüğü yoktur. Eşinin ise zengin olsun fakir olsun nafakasını karşılamak zorundadır.
Yakın akrabaların nafakaya hak kazanmaları için kadınlarının fakir olmaları, erkeklerin ise hem fakir hem de küçük olmaları yani ergenliğe ermemiş olma şartı bulunmaktadır. Bu akrabalardan kazanmaya gücü yeten erkekler fakir olsalar bile nafaka talebinde bulunamazlar. Eğer bu erkekler, ilim tahsili yapıyorlarsa ve fakirlerse ancak bu takdirde kendilerine nafaka hakkı doğmaktadır. Akraba kadınların da öğretmenlik gibi bir mesleği veya kazanç sağlayabilecekleri bir zanaatı varsa bu kadınlar da nafaka talebinde bulunamazlar.[9] 9 Ömer Nasuhi Bilmen, Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, 2/446.
Kaynak: Kadın ve Aile İlmihali
Dipnotlar
⇡1 | 1 Mehmet Erdoğan, Fıkıh ve Hukûk Terimleri Sözlüğü, s. 443. |
---|---|
⇡2 | 2 Ömer Nasuhi Bilmen, Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, 2/446. |
⇡3 | 3 Mevsuatu’l-Fıkhiyyeti’l-Kuveytiyye, “Nafaka” mad., 41/34. |
⇡4 | 4 Mevsuatu’l-Fıkhiyyeti’l-Kuveytiyye, “Nafaka” mad., 41/38. |
⇡5 | (5 Diyanet İslâm İlmihali, 2/220. |
⇡6 | 6 Ömer Nasuhi Bilmen, Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, 2/446. |
⇡7 | 7 Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm İlmihali, s. 844. |
⇡8 | 8 Ömer Nasuhi Bilmen, Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, 2/446. |
⇡9 | 9 Ömer Nasuhi Bilmen, Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, 2/446. |