Evlilikte denklik mühimdir. İslâm hukukunda buna (küfüv) tabiri kullanılmaktadır ki, tarafların terazinin iki gözü gibi birbirine eşit seviyede olmaları şeklinde düşünülebilir. Ancak böylesine denklik bilmem kaçta kaç çiftte bulunur? Mutlaka bir tarafta bir konuda ağırlık, diğer tarafta da başka konularda ağırlık söz konusu olmaktadır.
Bu hususta mühim olanı, tarafların dindarlıkta denklik sağlamaları, hayatın temel mefhumlarında aynı anlayış ve inanış içinde olmalarıdır.
Şayet dindarlıkta denklik yoksa, birinin haram deyip uzak kaldığına öteki, “Bunda ne var, çağın icabıdır.”diyerek tercih etme temayülünde ise burada durup düşünmek gerek. Zira bu temel konuda ayrılık ileride birçok konularda da ayrılıkların olacağına işarettir. Böylesine köklü ayrılıklar, tarafları mutlu ve bahtiyar olacakları bir hayata götürmez. Biri başörtüsünün farz olduğunu düşünüyor, öteki ise açıklığın çağın gereği olduğunu söylüyor, mesele yapılmaması icap ettiğini ileri sürüyorsa denklik yok, farklılık var demektir.
Bu gibi hayati konular baştan iyi konuşulup tartışılmalı, sonundaki pişmanlığın pahalıya mal olacağını baştan iyi bilmelidir.
Bazı gençler gençlik gereği hislerine mağlup oluyor, zamanı gelince onları da yaparım diyor, ileride istediğim gibi İslâmî giyime girecek, dinî hayata başlayacak, diyerek bir başlangıç yapıyorlar. Tabii hislerinin baskısı geçip gerçek hayat anlayışlarıyla birbirine muhatap olmaya başlayınca bir sıkıntı da başlıyor.
Bu defa da, “Ne yapacağız?” diye çare aramaya yöneliyorlar. Tabii iş işten geçtikten sonra.
Bana gelen sızlanmalardan anladığıma göre bazı gençlerimiz şampuan kurbanı. Bazıları da dar pantolon hayranı. Kimileri de makyaj ve boyanın mağlubu. Tabii yağmur yağıyor, boya dökülüyor, süs bozuluyor, gerçek çehre olanca netliğiyle meydana çıkıyor. Bu defa da “Vay sen böyle miydin?” gibilerden feryat başlıyor. Bundan sonrası iki tarafın da sızlanışı, feryat ve figanı şeklinde gelişiyor.
İşte bunun içindir ki, gençler tek başlarına karar vermemelidirler. Çünkü gençler hislerinin etkisinden kurtulamaz, denkliğin var olup olmadığını tespitte yanılabilirler.
Gerçi son söz yine kendilerinin olacaktır, bunda kimsenin şüphesi yoktur. Ama kendilerinin bilemeyecekleri, anlayamayacakları birtakım özellikleri tecrübe sahibi ana–babalar daha yakından tespit edip anlayabilirler. Öyle ise yaşlıları devreden çıkarmamalılar. Denklik var mı, yok mu, onların gözüyle de tespite çalışmalılar.
Zaten ana–babadan gizli evlilik hiçbir zaman tavsiye edilmez. İmam–ı Şafii’de, velilerin izni olmadan nikah yapılamaz. Hanefi’de ise, denklik olmadan nikah yapılmışsa ana–baba buna mani olabilir, müdahale hakkını kullanabilir.
Sonra Efendimiz (sav) de tavsiyede bulunmuş: “Nikahınınızı ilan edin, def çalarak da olsa etrafa duyurun.” buyurmuştur. Sözün özü, sonraki pişmanlık pahalıya patlamaktadır. Çünkü yaz bitince yapraklar dökülüyor, ağaçlar öz varlıklarıyla meydana çıkıyorlar. Meyvesiz ağaçlar ise sadece odun oluyorlar.
Ahmet Şahin