İçindekiler
Farz olan oruçlar; Ramazan orucu, Ramazan orucunun kazası ve Ramazan orucunun bozulması sebebiyle tutulan kefaret orucu, zıhar, yanlışlıkla ve kaza ile adam öldürme, hacda iken vaktinden önce tıraş olma(halk) ve yemin için tutulacak olan kefaret oruçlarıdır.
a. Ramazan Orucu
Ramazan ayında oruç tutmak farzdır. Farz oruç deyince Ramazan orucu kastedilir. Bu ay Ramazan orucuna tahsis edilmiştir.
Ramazan Orucunun Kazası
Kendisine oruç farz olan kimse, Ramazan ayında tutmadığı veya meşru bir ma’zeretinden dolayı bozduğu her günkü orucun karşılığı olarak, Ramazan ayının haricinde oruç tutarak Ramazan orucunun kazasını yerine getirmiş olur. Buna göre bir kimse yolculuktan, hastalığının artmasından (bu durum hastanın kendi kanaatiyle veya uzman Müslüman bir hekimin bildirmesiyle olur); kadınlar da hayız, nifas gibi bir mazeretten dolayı oruç tutmaz veya bozarlarsa, tutamadıkları gün sayısınca oruç tutmaları farzdır. Bunu Kur’ân’ın şu ayeti ifade etmektedir: “Sizden kim hasta veya seferde olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar.”(Bakara 2/184)
Ramazan orucu kazaya kalan kimse, bunu kaza etmeden bir sonraki Ramazana ayı gelirse, gelen Ramazan orucunu tutar daha sonra kazaya kalan orucunu tutar. Çünkü kaza için zaman geniştir.
Şafîîlere göre, bir Ramazana ait kaza orucunu, diğer Ramazan gelmeden önce tutmak gerekir. Önceki Ramazan orucu tutulmadan ikinci bir Ramazan gelirse, gelen Ramazan orucu tutulur, kazaya kalan oruçlar için hem kaza ve hem de her gün için bir fidye vermek gerekir. Çünkü kaza vaktinden çıkarılmıştır. Kazayı vaktinden sonraya bırakmak ise, yerine getirilmesi gereken bir ibadeti sonraya bırakmak gibidir.
Yolculuk veya hastalık sebebi ile Ramazan orucunu tutamamış olan bir kimse, kazaya kalan oruçların tamamını veya bir kısmını kaza edebilecek bir zaman bulmuş iken, bunları kaza etmeden ölüm hastalığına yakalanırsa, malının üçte birinden ödenmek üzere kazaya kalan her bir gün için bir fidye ödenmesini vasiyet etmelidir. Bu fidye fakirlere verilir. Aynı şekilde meşru bir özrü olmaksızın kasden Ramazan orucunu tutmayan kimsenin de ister kaza edecek vakit bulsun ister bulamasın, öldüğü zaman malının üçte birinden fidye verilmesini vasiyet etmesi vaciptir. Çünkü yapılması mümkün olan bir ibadeti terk etmiştir. Böyle bir kimse vasiyet etmediği takdirde, varislerin bu fidyeyi vermeleri üzerlerine vacip değildir. Ama isterlerse kendi mallarından bir bağış olarak verebilirler.
Ölen kimsenin vârisleri veya vârisi olmayanlar ölü adına oruç tutmak suretiyle kaza edemezler. Böyle beden ile yapılan ibadetlerde, başkasına vekalet edilemez. Ancak kendileri için tuttukları oruçların sevabını ölüye bağışlayabilirler.
İmam Şafiî’ye göre, ölü vasiyet etsin veya etmesin, onun geriye bıraktığı malın tamamından kazaya kalmış oruçlarının fidyesi verilir. Böyle bir ölü adına da velisi oruç tutabilir.
b. Kefaret Oruçları
Ramazan Orucunun Kefareti
Ramazan orucunu, kasden, bilerek veya herhangi bir özür olmaksızın bozmak, kaza ile birlikte iki ay peşi peşine kefaret orucu tutmayı da gerektirir. Bu husus değişik hadislerde bildirilmiştir:
Ebu Hureyre (r.a)’dan rivayet edilen bir hadiste şöyle buyurulmuştur:
Bir adam Resulullah’a gelerek: ‘Mahvoldum!’ dedi. Peygamber Efendimiz: ‘Seni mahveden şey nedir?’ buyurdu. Adam: ‘Ramazan’da hanımımla ilişkide bulundum.’ dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm): ‘Köle azad edecek kadar mal bulabilir misin?’ buyurdu. Adam: ‘Hayır’ dedi.
Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm): ‘Peş peşe iki ay oruç tutabilir misin?’ buyurdu. Adam: ‘Hayýr’ dedi. Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm): ‘Altmış fakiri doyuracak kadar mal bulabilir misin?’ buyurdu. Adam yine: ‘Hayır’ dedi. Sonra adam oturdu. Peygamber Efendimiz’e (aleyhissalatu vesselâm) bu esnada bir zenbil içinde hurma getirildi.
Peygamber Efendimiz bu hurmaları adama uzatarak, ‘Bunları sadaka olarak ver.’ buyurdu. Adam: ‘Bizden daha fakiri mi vardır?’ Medine’nin doğusu ve batısındaki siyah taşlık yerler arasında bizden daha muhtaç bir aile yoktur.” dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm) dişleri görününceye kadar gülümsedi ve şöyle buyurdu: ‘Git bunları ailene yedir.’( Buharî, savm, 30; Müslim, sıyam, 81; tirmizi, savm, 28.)
Ebu Hureyre’den (r.a) rivayet edilen bir başka hadis de şöyledir:
“Bir kimse Ramazan ayında orucunu bozmuştu. Peygamber Efendimiz (aleyhissalatuvesselâm) ona bir köle azat etmesini, buna gücü yetmiyorsa iki ay oruç tutmasını, bunu da yapamıyorsa altmış fakiri doyurmasını emretti.”(Tehanevi, İ’laü’s-Sünen, 9/121)
Konu ile ilgili bir diğer hadis de şu şekildedir: “Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Ramazan ayında orucunu bozan bir kimseye kefareti zıharı emretti.” Biraz sonra açıklanacağı üzere kefaret-i zıharda iki ay peş peşe oruç tutmak vardır. Şafiî mezhebine göre sadece cinsi münasebet yolu ile kasden bozulan Ramazan orucundan dolayı kefaret orucu gerekir.
Zıhâr Kefareti
“Zıhâr”, sırt anlamına gelen “zahr” kelimesinden türetilen bir kelimedir. Anlamı: “sırtlaşma, sırtını sırtına benzetme” demektir.
Istılahî manası ise bir kimsenin karısının vücudunun tamamını veya onun yarısı gibi bir kısmını veyahut da tümüne delâlet edecek bir uzvunu, kendisine ebedî olarak haram bulunan annesi ve kız kardeşi gibi bir kadının tamamına veya bakması haram olan bir uzvuna benzetmesi demektir.
Mesela, hanımına: “Sen bana anam gibisin, sen bana anamın arkası gibisin, senin boynun annemin arkası gibidir.” demesi gibi. Bu şekilde söz söyleyen mükellef bir Müslüman’a kefaret gerekir. Bu kefareti yerine getirmeden karısı ile ilişki kurması helâl değildir. Çünkü bu şekildeki bir ifade ile yalan konuşmuş ve helâl olan bir şeyi haram göstermiş olmaktadır. Zıharın kefareti peş peşe iki ay oruç tutmaktır. İşte bu şekilde kefaret-i zıhar olarak peş peşe iki ay oruç tutmak da farz olan oruçlardandır. Eğer bu şekilde oruç tutmaya güç yetirilemiyorsa altmış fakirin sabah-akşam doyurulması gerekir.
Yemin Kefareti
Yemin kefareti, yaptığı bir yemine bağlı kalmayıp onu bozan bir Müslüman’a gereken kefarettir. Böyle bir kimsenin gücü yetiyorsa, on fakiri akşam-sabah doyurması veya on fakiri vücudun tamamını örtecek şekilde giydirmesi gerekir. Bu itibarla sadece bir pantolon yeterli olmaz. Buna gücü yetmiyorsa üç gün arka arkaya oruç tutar. Bu şekilde yemin kefareti olarak tutulması gereken oruç da farz olan oruç grubundandır. Bu oruç, hayız sebebiyle dahi olsa bir kesintiye uğrasa, yeniden tutulması gerekir. Şafiîlere göre, bu orucu peş peşe tutmak şart değildir.
Traş Olma Kefareti
Traş kefareti, hac için ihrama girip de, bir özürden dolayı saçlarını vaktinden önce traş ettirenin tutacağı üç gün oruçtan ibarettir. Bu orucun arka arkaya tutulması şart değildir, ayrı ayrı günlerde de tutulabilir.
Adam Öldürme (Katl) Kefareti
Bir Müslümanı veya İslâm idaresi altında yaşamakta olan bir gayr-i müslimi (zimmîyi) kasıdlı olarak değil de, bir hata sonucu öldüren bir müslümana gereken kefarettir. Bu kişi, gücü varsa bir mü’min köle veya cariye azad eder. Buna gücü yoksa iki ay arka arkaya oruç tutar.
*Bir Müslümanın Yol Haritası, s. 438-441.