Fizyonomi, dar anlamıyla yüz şekline bakarak kişinin karakterini belirlemeyi sağlayan bilim dalıdır. Yüzdeki çizgiler, çenenin şekli, burnun inceliği-kalınlığı, gözlerin birçok özelliği, alındaki hatlar, kulakların küçüklüğü-büyüklüğü fizyonomi ile ilgilenenler için önemlidir. Antik zamanlardan beri insanların ilgisini çeken bu bilim dalının günümüze de yansımaları vardır. Fizyonomi, popüler kültürde kendisine önemli bir yer edinmiştir. Bugün hâlâ bazı ülkelerde doktorlar hastalıkları teşhis ederken, şirketler personel alırken, insanlar sosyalleşirken, öğretmenler farklı karaktere sahip öğrencilere eğitim verirken, hatta tarihçiler tarihte adından söz ettirmiş önemli şahsiyetlerin kişilik özelliklerini ortaya çıkarmaya çalışırken bu bilim dalından faydalanmaktadır.[1] Şenol Aydın, KÜSBD, Ocak 2023 Cilt: 13, Sayı: 1
Fizyonomi ilminin verileri, bilimsel metotlarla ve istatistiksel bilgilerle desteklenen bir çalışma olup, gözlem ve araştırmalara dayanır. Ana Hatları itibariyle insan karakterlerini anlamaya ve tanımaya yöneliktir. Bu alanda tarih boyunca yazılan bir sürü eser olduğu gibi Cumhuriyet dönemi ve sonrası itibariyle yazılmış doktora tezleri ve araştırma makaleleri mevcuttur.
El falında ise bilimsel tecrübelerin ve istatistiklerin ışığında ortaya konan bir bilgi çerçevesinden söz edilemez. Bu işle uğraşan insanların gündelik tecrübelerine dayalı olarak elde görülen işaretlerin yorumlanmasından ibarettir. El falı bakan kişiler, genel itibariyle kalıplaşmış cümleler kullanarak insanların hayatları ve gelecekleri hakkında yorumda bulunurlar. Çok uzun süreler boyunca el falı bakan veya el çizgileri ile ilgilenen kişilerin bu alanda bir tecrübe kazandığı ve isabetli şeyler söyledikleri bir hakikat olsa da bu alanda insanların kendi hayatları ve gelecekleri ile ilgili merak duygularının istismar edilmesi her zaman yaşanılan durumdur. El falına bakanların her daim söylediği sözlerden biri de el çizgilerinin sürekli değiştiği hakkındadır. Sürekli değişen çizgiler üzerinden bir yorumlama yapma ise gayba taş atmaktan başka bir şey değildir.
Burada önemli olan husus şudur: Bilimsel olarak ve belli tecrübeler ışığında kişinin mizacı, karakteri gibi hususlarda yani “bugünüyle” ilgili bir şeyler söylemek mümkün olsa da, geleceğiyle ilgili çıkarımlar yapmak, Allah’ın kendisine mahsus kıldığı gayb bilgisi iddiasında bulunmak demektir. Falcılığın her türünü bu sebeple reddederiz. Gaybı Allah’tan başkası bilmez:
“Gaybı bilen (Allah), o gaybı kimseye (mutlak olarak) açmaz. Sadece, razı olup seçtiği bazı elçilerine bazı gayb bilgilerini bildirir.” (Cin sûresi, 72/26-27)
Ancak Allah’ın bazı gaybî bilgilere muttali kıldığı o zatlar yine de “gaybı bilme” iddiasında bulunmaz, gaybın bilgisini Allah’a hasrederler.
Kaldı ki kişinin bugünüyle ilgili söylenen şeyler de katiyen kesin bilgi olarak adlandırılamaz. Bunlar, doğruya da yanlışa da açık bir kısım çıkarım ve tahminlerden ibarettir.
Burada bir hususu zikretmekte fayda görüyoruz. Bediüzzaman hazretleri insanın simasında, cildinde, ellerinin içinde kaderle ilgili çizgilerin var olduğundan bahisle Mesnevi Nuriye isimli eserinde şöyle söylemiştir.
“Evet, kesret ve tekessürün müntehası ve neticesi olan insanın sahife-i vechinde, cephesinde, cildinde, ellerinin içlerinde kalem-i kaderle pek çok çizgiler, hatlar, nakışlar, nişanlar yazılmıştır. Malûmdur ki, insanın şu sahifelerinde yazılan o kelimeler, harfler, noktalar, harekeler, ruh-u insanîde bulunan mânâlara, mâneviyatlara delâlet ettikleri gibi, fıtratında kader tarafından yazılan mektuplara da işaretleri vardır. Arkadaş, insanın geçen sahifelerine kaderin yazdığı haşiye, tesadüf ve ittifakın dühulüne bir menfez bırakmamıştır.” (Mesnevi Nuriye s. 89)
Buradan anlıyoruz ki insanın ruhunda bulunan manalar, onun manevi yapısı, mizacı ve kaderin onun fıtratına aksettirdiği şeyler insanın yüzünde, cildinde, elinde ve cisminin farklı yerlerinde birer işaretçi olarak nakış nakış işlenmiştir. Bu işaretleri ferasetle okumak erbabının işi olduğu gibi, insanı bütün bir yapısını ele almadan ve bunu bir ilim ve marifet silsilesi yoluyla öğrenmeden kişinin yapısı, karakteri, mizacı, kişiliği ve kaderi hakkında bir takım yorumlarda bulunmak kahinlikten başka bir şey değildir.
Peygamber Efendimiz, “Mümin’in firasetinden sakınınız. Zira o baktığında Allah’ın nuruyla bakar” (Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’an, Tefsiru sûreti’l-Hicr) buyurmuştur. Böyle feraset sahibi müminlerin söyledikleri veyahut Fizyonomiyi bir ilim olarak uzun süre okumuş ve bu ilim dalı ilgili gerekli bilgi ve donanıma sahip olanların dışındakilere kulak asmamalı, medet umulmamalıdır.
Günümüzde yüz okuma olarak bilinen Fizyonomi ile el çizgilerini beraber analiz ederek birtakım sonuçlara ulaşmaya çalışanların varlığı da bir gerçektir. Uzun süren çalışmalar ve pratik tecrübeler sonucunda ilm-i keff olarak tabir edilen el çizgileri okuma işlemi bir ilim dalı olarak ortaya çıkarak, bir ilim olarak öğrenilip öğretilmeye başlanırsa durum değişkenlik gösterecektir. İstismara açık kapıların kapatıldığı, insanlığın yararına kullanılmaya başlandığı ve topluma fayda sağladığı açık hale geldiğinde bu tür ilimler toplum içinde gerekli yerini alacaktır. O güne kadar temkinli davranmak ve “Kim bir falcıya veya sihirbaza giderek ondan gayb hakkında bir şey sorar ve onun söylediğine inanırsa, Muhammed’e (s.a.s) indirilen dini inkâr etmiş olur” (İbn-i Mace, Tahâret / 122) hadisi şerifinin zikrettiği zümreye dahil olmaktan uzak kalma adına ihtiyatı elden bırakmamak elzemdir.
Dipnotlar
⇡1 | Şenol Aydın, KÜSBD, Ocak 2023 Cilt: 13, Sayı: 1 |
---|