Soru Detayı: Gayr-i Müslim bir ülkede su veya elektriğin ücretsiz/kaçak kullanılmasının caiz olduğunu ve Türkiye’nin de daru’l-harp olduğunu savunan bazı kişiler bu yola başvuruyorlar. Bu konuda bir açıklama yapabilir misiniz?
Bu düşünce, belki İmam-ı Azam Ebû Hanife’nin bir fetvasının yanlış anlaşılması veya kullanılmasından doğuyor olabilir. O, “Dâru’l-harbde (müslümanlarla savaş durumunda olan bir ülkede) bulunan bir İslam ülkesi vatandaşı müslümanın, bu ülke kanunlarına göre caiz ve meşru olan, ama İslâm’a göre caiz olmayan bir yoldan (bir akit, bir işlem ve eylem ile) harbinin (o ülke vatandaşının) malını alması, mülkiyetine geçirmesi caizdir” diyor. Bu ictihada göre mesela kumar oynamak ve faiz almak İslam’da haramdır, ama dâru’l-harbde yasak değilse ve müslüman, bir harbi ile kumar oynadığında kazanacağını biliyorsa kumar oynar, harbiye faizle kredi verir ve bu yollardan elde ettiği gelir helal olur. Bu durum, savaş durumundaki bir ülkede ve kesin kazanılacak bir durumsa geçerlidir. Bunun yanında yapılan işin bu ülkede kurallara uyması ve meşru olması gerekir. Bu, İmam-ı Azam’ın kendi şartları içinde bir fetvasıdır ama İmam Ebu Yusuf ve diğer talebeleri bu görüşe katılmaz ve genel bir hüküm olarak “Müslüman’ın tabi olduğu kanun ve kurallar ülkeye göre değişmez, İslam ülkesinde haram olan akit ve davranışlar, izinle girilmiş harb ülkesinde de haramdır, Müslüman orada da faiz alarak kumar oynayarak harbînin malını alamaz...” derler.
Bugün ülkeler arasındaki ilişki durumları/şekilleri değişmiştir. Bir ülkenin diğerine savaş ilan edebilmesi için “üzerinde ittifak edilmiş” sebepler vardır ki bunu da “dışarıdan saldırı karşısında savunma” şeklinde özetlemek mümkündür. Bunun yanında günümüzde savaş halinde olan böyle iki ülkeden söz edilemez ve bu sebeple de “İslam ülkesi sayılmayan ülkelerde yaşayan insanların malları ve canları Müslümanlara helaldir” denilemez.
Bu noktadan hareketle yabancı bir ülke de olsa o ülkede bulunan Müslümanların, âmme hukukuna ve kul haklarına tecavüz olan kaçak elektrik ve su kullanımının caiz olduğunu söylemek mümkün gözükmemektedir.
Dârü’l-İslam Müslümanların yaşadığı topraklardır. Daru’l-Harb’e gelince o Dâru’l-Eman dediğimiz, pasaportla rahatça girilip gezilebilecek bir memleket değildir. Darü’l Harp, Müslümanlarla her an harb edebilecek, orduları bize karşı hazır ve aynı zamanda hudutlar çizilmiş, pasaportla bile içlerinde gezilemeyecek, ticari emniyetin olmadığı, ancak muvakkat anlaşmalarla bizim onların içinde gezebilmemize ruhsatın verildiği yerdir. Türkiye için darulharp demek mümkün değildir. Kaldı ki darulharpte de Müslüman gayri meşru işlere girişemez. O müslümandır ve her yerde kendi karakterinin gereğini sergiler. İmam-ı Azam’ı doğru anlamak ve doğru yorumlamak gerekir.