Pek çok zaman, yaşadığımız bir psikolojidir ümitsizlik. Yetersizliğimiz, şartların müsait olmaması, yapılacak işlerin büyüklüğü, işlenen günahlar, güzel amellere ve ibadetlere güç yetirememe gibi sebeplere bağlı olarak hemen herkes bazen ümitsizliğe düşer. Esasen inanmış bir insanda, ara sıra sarsıntı, can sıkıntısı olsa da ümitsizlik olmaz. Bu da imana bağlı bir husustur.
İnsan neden ümitsizliğe düşer? Neden intihar etmeyi bile düşünür? Biz burada sadece günahlardan kaynaklanan ümitsizliği irdelemeye çalışacağız.
1- Günah işleyen insan, işlediği günahı kendine yakıştıramaz. Allah’ın affetmeyeceğini düşünür.
Halbuki günahlardan arınmanın çareleri vardır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
- Allah’ın affedeceğine kesin inanmak ve tevbe etmektir. Çünkü Allah bizzat kendisi bütün günahları affedeceğini bildiriyor. Bazı ayetlere kulak kesilelim:
“Şu muhakkak ki Allah Kendisine şirk koşulmasını affetmez, ama bunun altındaki diğer günahları dilediği kimse hakkında affeder.” (Nisa Suresi, 4/48)
“O’dur ki kullarının tövbesini kabul eder, günahlarını affeder. Hem sizin bütün yaptıklarınızı da bilir.” (Şura Suresi, 42/25)
“Allah onların geçmişte yaptıkları en kötü işleri bile affeder.” (Zümer Suresi, 39/35)
“De ki: “Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, Gafur ve Rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı fazladır).” (Zümer Suresi, 39/53)
- İman tazelemek. Bunu da Allah’ın varlığını, birliğini kabul ettiğinizi düşünerek, bu düşüncelerimizi Allah’a arz ederek, günahın günah olduğunu, haramın haram olduğunu kabul ettiğimizi, bu hususlarda şüpheye düşmediğimizi gönlümüzden itiraf etmek, bol bol La İlahe İllallah Muhammedün Resulullah demek suretiyle yapmak mümkündür.
- Güzel ameller işlemek. Mesela namazın kötülükleri silici özelliği vardır. İbadetlerin yanında, yapılan her türlü iyilik de kötülükleri silmeye bir vesiledir. Bir ayet ve hadis aktaralım size:
“Gündüzün iki tarafında, gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl! Zira böyle güzel işler, insandan uzak olmayan günahları silip giderir. Bu, düşünen ve ibret alanlara bir nasihattır” (Hud Suresi, 11/114)
Peygamber Efendimiz ise şöyle buyurur: “Nerede bulunursan bulun, Allah’tan kork ve hep takva duygusu içinde ol! Bir günaha düşmüşsen, arkasından hemen bir iyilik yap ki, o günahı siliversin. İnsanlarla olan muamelelerinde de güzel ahlâktan hiç ayrılma!” (Tirmizî, Birr 55)
- Başımıza gelen musibetlere karşı sabretmek. Bu husus da günahları temizler. Çünkü her musibet ve sıkıntı, işlediğimiz günahlardan dolayı gelir. Allah (c.c.) şöyle buyurur: Başınıza gelen her musîbet, işlediğiniz günahlar (ihmal ve kusurlarınız) sebebiyledir, hatta Allah günahlarınızın çoğunu da affeder. (Şura Suresi, 42/30) Dolayısıyla başımıza gelen sıkıntılı haller, bizim için bir avantajdır. Çünkü bunlar, günahlarımızın cezasının ahirete bırakılmadığını gösterir. İşlediğimiz günahın sıkıntısını duymak da, temizleyicilik özelliği olan sıkıntılara dâhildir. Tabi sabretmek ve Allah’a isyan etmemek burada esastır.
- Allah yolunda hizmet etmek. Allah’ın adını, dinini, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in mübarek sünnetini insanlara anlatmak. Bu meseleyi yukarıdaki güzel ameller cümlesinden de sayabilirsiniz. Ama Allah’ın dinini anlatmanın dinimizde ayır bir yeri olduğundan ayrı bir madde olarak zikrettik.
2- İnsan, bazen işlediği günahın kendisini insanlara mahcub ettiğini düşünerek de ümitsizliğe düşebilir. Halbuki, Peygamberler hariç her insan günaha açık olarak yaratılmıştır. Hemen her insanın başına istenmedik hadiseler gelir. Hemen her şahıs, toplumda mahcub olacağı olaylarla karşı karşıya kalabilir. Burada yapılacak veya düşünülecek husus şudur:
Kendimizi Allah ve Resulü’nün ölçülerine göre değerlendirmek ve kendimize o ölçüler çerçevesinde çeki düzen vermek. Böyle yapıldığında, Allah kullarını da razı eder, bizi onlara da sevdirir. Zira, insanlar karşısında mahcub olan bir insan, o en sıkıntılı anlarında dahi Allah’a karşı saygılı davranıyorsa ve Allah’ın koyduğu prensiplere riayet ediyorsa, Allah onu hiçbir zaman mahcub etmez.. Burada şu mübarek ayetleri hatırlamakta fayda mülahaza ediyoruz:
“Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona sıkıntıdan çıkış kapıları açar. Onu hiç ummadığı yerlerden rızıklandırır. Allah’a dayanıp güvenene Allah kâfidir.” (Talâk Suresi, 65/3)
“Kim Allah’ı sayıp O’ na karşı gelmekten korunursa, Allah onun işinde bir kolaylık verir.” (Talâk Suresi, 65/4)
“Kim Allah’a karşı gelmekten korunursa Allah onun günahlarını örter, onun mükâfatını artırır, ecrini bol bol verir.” (Talâk Suresi, 65/5)
“Allah, herkesi sadece ona verdiği imkân nisbetinde yükümlü tutar. Allah, sıkıntının ardından kolaylık ihsan eder.” (Talâk Suresi, 65/7)
3- İnsan bazen de kendinden ümit keser. Kendisinin bir işe yaramadığını, elinden bir şey gelmediğini düşünür ve ümitsizliğe kapılır. Halbuki insana gücünün üstünde yük yüklenmemiştir ve insan ancak yapabileceği işlerden sorumludur. (Bakara Suresi, 2/286) Ayrıca, insan kendisinden ümit kesse bile Allah’tan ümit kesmemeli. Çünkü, Allah’ın rahmeti boldur ve O affedicidir. Allah’ın merhamet ve yardımından ümit kesmek, O’nun hakkında suizanda bulunmak manasına gelir. Halbuki Allah celle celaluhu şöyle buyurur: Resulullah (sav) buyurdular ki:
“Allah Teala hazretleri diyor ki: “Ben, kulumun hakkımdaki zannı gibiyim. O, beni andıkça ben onunla beraberim. O, beni içinden anarsa ben de onu içimden anarım. O, beni bir cemaat içinde anarsa, ben de onu daha hayırlı bir cemaat içinde anarım. O, şayet bana bir karış yaklaşacak olursa, ben ona bir zira yaklaşırım. Eğer o, bana bir zira yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kim bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim. Kim bana şirk koşmaksızın bir arz dolusu günahla gelse, ben de onu bir o kadar mağfiretle karşılarım.” (Buhari, Tevhid 16, 35; Müslim, Zikir 2)