İslâm hukuku’nda, evlilik yasağı, miras, nafaka, hısımlık, iddet gibi birçok dinî ahkâm nesebe bağlı olduğu için nesebin tespiti büyük önem arzetmektedir. Nesebin sabit olması için ise evlilik şart koşulmuş ve zina yoluyla meydana gelen evliliklerde çocuğun nesebi anneye bağlanmıştır. İşte bu noktada bir kadının hamilelik süresinin en kısa ve en uzun sınırının tespit edilmesi ayrı bir önem arz etmektedir çünkü bir kadın boşandıktan sonra bir çocuk dünyaya getirdiğinde, bu çocuğun boşandığı kocasından olup olmadığının tespiti veya yeni bir evlilik yapan kadının evlilikten sonra doğan çocuğunun kimden olduğunun belirlenmesi ancak bununla gerçekleşecektir.
Âlimlerimizin ittifakıyla hamileliğin en az süresi altı aydır. Buna göre bir kişiyle evlenen kadın, henüz evliliğin üzerinden altı ay geçmeden önce bir çocuk doğurursa, bu çocuğun evli bulunduğu erkekten olmadığı ortaya çıkar çünkü henüz hamileliğin en az müddeti olan altı ay geçmemiştir. Rivayet edildiğine göre Hz. Osman döneminde bir adam bir kadınla evlenmiş ve bu evliliğin üzerinden altı ay geçtikten sonra kadın bir çocuk dünyaya getirmişti. Hz. Osman, kadının bu kadar kısa bir süre içinde çocuk doğurmasını onun evlilik öncesi zina irtikâp etmesine bir delil sayarak, kadını recm etmeye niyetlenmişti. Bunun üzerine İbn Abbas Kur’ân-ı Kerîm’den getirdiği delille hamileliğin en kısa süresinin altı ay olduğunu söylemiş ve Hz. Osman da recmden vazgeçmiştir.
İbn Abbas’ın delil olarak getirdiği âyetler şunlardır:
وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلَاثُونَ شَهْراً
“Çocuğun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer.”[1];
وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ أَوْلَادَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ
“Anneler, çocuklarını iki tam yıl emzirsinler.”[2] Birinci âyet-i kerîmede hamilelik ve emzirme süresinin toplamının otuz ay olduğu ifade edilirken, ikinci âyet-i kerîme emzirme süresinin iki yıl olduğunu beyan ediyor. Bu durumda hamilelik süresinin en az altı ay olması gerektiği ortaya çıkıyor.[3]
Hamileliğin en uzun süresine gelince, bunun hakkında naslarda kesin bir delil yoktur. Bu mesele ictihada dayandığı için fukaha hamileliğin azami süresini belirlemede ihtilaf etmişlerdir. İctihadların dayanağı daha çok, müctehidlerin tecrübeleri ve örftür. Bununla birlikte Hanefîler Hz. Âişe’den nakledilen “Çocuk, annesinin karnında iki yıldan fazla kalmaz” kavline dayanarak hamileliğin en uzun süresinin iki yıl olduğunu söylemişlerdir.[5] Bu konuda kesin bir nass olmamasından yola çıkan bazı modern araştırmacılar da hamileliğin azami süresinin dokuz ay, bir yıl olduğu gibi görüşler ileri sürmüşler ve bu konuda tıp biliminin tespitlerinin esas alınması gerektiğini belirtmişlerdir.
Netice itibariyle; hamileliğin en kısa müddeti altı aydır. En uzun süresi ise örfe, tecrübeye göre hüküm alsa da rivayete binaen Hanefîlere göre iki yıldır. Bununla beraber bu konuda Allah’ın tıp ilmine bahşettiği bugünkü nimetlerden de yararlanmak gerekir.
[1] Ahkâf Sûresi, 46/15.
[2] Bakara Sûresi, 2/233.
[3] Mevsûatü’l-Fıkhiyyeti’l-Kuveytiyye, 18/143.
[4] Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, s. 302.