İçindekiler
KISA CEVAP:
Hayvansal maya, hayvanların şirden denilen organları kullanılarak elde edilen bir maya olduğu için, bu mayanın helâl olmasında hayvanin şer’i usullere riayet edilerek boğazlanmasının şart olup olmadığı, sahabe döneminden başlamak üzere günümüze kadar tartışılagelen bir mevzudur.
Tabii ki mayanın hükmü hakkındaki bu ihtilâf, içine katıldığı peynirler hakkında da devam etmiş ve konuyla ilgili şimdiye kadar farklı hükümler verilmiştir. Bu sebeple konunun hükmü, hadisler, sahabe ve tabiîn kavilleri ve fukaha yaklaşımları çerçevesinde tahlil edilmeye çalışılmıştır. Detaylarını detaylı cevap kısmına bırakarak özetle şunu söylemek mümkündür:
- Günümüzün ilmî çalışmaları göstermiştir ki maya hayvanın şirdeninde yer alan maddelerden değil, şirdenin bizzat kendisinden elde edilen bir sıvıdır. Onu bir yönüyle midenin (şirdenin) öz suyu olarak da görebiliriz. Zira mayayı meydana getiren kimozin ve pepsin enzimleri, şirdenin bizzat kendisinde bulunmaktadır. Bu itibarla mayayı, hayvanın sütüne kıyas etmek çok isabetli görünmemektedir. Bilakis o, hayvanın bir parçasıdır. Bu ölçüler içinde mayaya baktığımızda onun, elde edildiği hayvanın et, yağ ve diğer organlarıyla aynı hükme tâbi olduğunu söyleyebiliriz. Şu hâlde denebilir ki maya, İslâmi usullere göre kesilmiş bir hayvandan alındığında helâl, murdar bir hayvandan alındığında ise haram olacaktır.
DETAYLI CEVAP:
Hayvansal maya, hayvanların şirden denilen organları kullanılarak elde edilen bir maya olduğu için, bu mayanın helâl olmasında hayvanin şer’i usullere riayet edilerek boğazlanmasının şart olup olmadığı, sahabe döneminden başlamak üzere günümüze kadar tartışılagelen bir mevzudur.
Tabii ki mayanın hükmü hakkındaki bu ihtilâf, içine katıldığı peynirler hakkında da devam etmiş ve konuyla ilgili şimdiye kadar farklı hükümler verilmiştir. Bu sebeple konunun hükmü, hadisler, sahabe ve tabiîn kavilleri ve fukaha yaklaşımları çerçevesinde tahlil edilmeye çalışılacaktır.
1- Maya Çeşitleri ve Şirden Mayasının Üretimi
Günümüzde mikrobiyel, genetik ve bitkisel mayaların yanı sıra peynir yapımında kullanılan mayalardan bir diğeri de hayvansal mayadır. İlk üç maya çeşidinin üretilmesi için modern tekniklerin kullanılması gerektiği için bunlar, son zamanlarda imal edilmeye başlanılan mayalar olmasına karşılık, hayvansal mayanın tarihi çok daha eskilere gitmektedir. Şirden mayasından elde edilen peynirler, diğer mayalardan elde edilen peynirlere göre daha kaliteli ve daha dayanıklıdır. Bununla birlikte üretim maliyetleri daha düşük olduğu için piyasadaki peynirlerin büyük çoğunluğu mikrobiyel mayayla elde edilmektedir.
Hayvansal maya, süt emmekte olan oğlak, kuzu ve buzağı midesinin dördüncü bölümünden özütleme yoluyla elde edilir. Bu hayvanların mideleri dört bölümden oluşur: İşkembe, börkenek, kırkbayır ve şirden. Şirden, hayvan midesinin son bölümü olup, ince bağırsağın da başlangıç kısmıdır.
Hayvansal mayanın üretildiği yer, şirden olduğundan bu mayaya şirden mayası da denilmektedir. Sütün katılaşarak peynir olmasını sağlayan kısım, şirdende bulunan pepsin ve özellikle kimozin enzimleridir. Hayvanın büyümesi ve katı yem yemeye başlamasıyla birlikte peynir yapımında kullanılan enzimler de azalmaktadır.
İki farklı maya imalathanesinde bizim de gözlemlediğimiz üzere şirdenden maya üretim aşaması kısaca şu şekilde gerçekleşmektedir:
Öncelikle kesimi yapılan kuzu, oğlak veya buzağıların şirdenleri bağlı bulundukları mide ve bağırsaklardan kesilerek ayrılır ve bir yerde toplanır. Eğer varsa bunların içindeki pislikler boşaltılır. Daha sonra bu şirdenlerin bir ucu iple bağlanarak diğer deliğinden hava verilir. İçi havayla doldurulan ve küçük bir balon hâlini alan şirdenin diğer ucu da bağlanarak bu sekilde kurumaya bırakılır. (Hayvandan alınır alınmaz dondurularak, kurutma işlemine tâbi tutulmadan doğrudan üretim prosesine sokularak da maya üretilmektedir.) Şirdenin şişirilmesinin sebebi, onun daha çabuk kurumasını sağlamaktır. Daha sonra kuruyan şirdenler, ince ince kıyılarak önceden hazırlanan ve içinde tuz ve borik asit içeren çözeltinin içine batırılarak onların enzimlerini bu suya salması sağlanır. Ardından bu şekilde elde edilen maya, posasından ayrılarak ve basınçlı filtrelerden geçirilerek iyice saflaştırılır ve böylece kullanılmaya hazır hâle gelir.
2- Konuyla ilgili Rivayetler
Kuzu, oğlak ve buzağıdan elde edilen mayanın ve bu mayayla üretilen peynirin hükmü hakkında Kütüb-i Sitte’de sadece iki rivayete rastladık. Bununla birlikte Beyhaki’nin Sünen’i, İbn Ebi Şeybe ve Abdürrezzak’ın Musannefleri ve Taberânî’nin Mu’cemi’nde konuyla ilgili merfu, mevkuf ve maktu pek çok rivayet, sahabe kavli ve tabiîn fetvası yer almaktadır. Bu rivayetlerin birçoğu ifade ettiği hüküm ve mânâ açısından ortak olduğundan, bunların tamamını aktarmak yerine bir kısmını vermekle iktifa edeceğiz.
Meyte hükmünde bulunan hayvandan alınan mayanın temiz ve helâl olduğunu ifade eden hadisler ve sahabe kavilleri şu şekildedir:[1]Bkz. Tavîle, Fikhu’l-et’ime, s. 170-171; Ahmed Refîs, el-Et’imetü’l-musannati’l-hadise, s. 354-355. Selman-ı Farisi şöyle demiştir: Rasûlullah’a (s.a.s) yağ, peynir ve hayvan derilerinden yapılan elbiseleri giymenin hükmü sorulduğunda O, şöyle buyurmuştur: “Helal Allah’ın kitabında helal kıldığı şeylerdir. Hükmünü belirtmediği şeyler ise affedilmiştir.”(Tirmizi, “libâs”, 6; ibn Mâce, “et’ime”, 60).[2]Tirmizi, bu hadisin “garib” olduğunu ve merfu olarak bilinen bundan başka rivayet zincirinin bulunmadığını ifade etmiştir. Tirmizi’nin naklettiğine göre Buhari de bu … Okumaya devam et
İbn Ömer de şöyle demiştir: “Allah Resûlü’ne (s.a.s) Tebük Seferi’nde bir parça peynir getirildi. Bunun üzerine O, bir bıçak istedi, sonra da Besmele çekerek bıçakla peyniri kesti.” (Ebu Dâvud, “et’ime”, 38).[3]Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 482; Abdürrezzâk, Musannef, IV, 542 (8795); İbn Ebi Şeybe, Musannef, XII, 379 (24913); Taberâni, el-Mu’cemù’1-kebir, XI, 303; Beyhaki, … Okumaya devam et Ayrıca Hz. Aişe, Ümmü Seleme, Hz. Ömer, Hz. Ali ve Selman-ı Fârisi (r.anhüm) gibi bazı sahabelere peynirin hükmü sorulduğunda, onlar da bıçakla kesip besmele çekilerek onun yenilebileceğini söylemişlerdir.[4]İlgili hadisler için bkz. İbn Ebi Şeybe, Musannef, XII, 366-377; Abdürrezzak, Musannef, IV, 538 (8782); Beyhaki, es-Sünen’ül-kübrâ, X, 6-7 (20178; 20179; 20186); Taberâni, … Okumaya devam et Mecusilerin yapmış oldukları veya meyteden alınan mayayla yapılan ya da kimin yaptığı belli olmayan peynirlerin yenilebileceğine dair kendisinden en fazla rivayetin geldiği sahabe de Hz. Ömer’dir.
Öte yandan Atâ, Mecusilerin peynirini yemede bir beis olmadığını ifade etmiş;[5]Abdurrezzak, Musannef, VI, 109 (10156). İbrahim en-Nehaî, Mecusilerin ekmek ve peynir gibi yiyecekleriyle karşılaşan Müslümanların araştırmadan bunlar yediklerini haber vermiş,[6]İbn Ebi Şeybe, Musannef, XII, 367 (24858). Ebu’l-Âliye’ye peynirin hükmü sorulduğunda, “Şüphesiz ki süt ölmez.” şeklinde cevap vermiş,[7]Abdurrezzak, Musannef, IV, 539 (8784). Şâ’bi peynirin besmele çekilerek yenilebileceğini söylemiş,[8]Abdurrezzak, Musannef, IV, 540 (8788). Hasan b. Ali de kendisine peynirin hükmü sorulduğunda söyle cevap vermiştir: “Peyniri yemede bir beis yoktur. Bıçağı koy, besmele çek ve ye.”[9]Taberâni, el-Mu’cemü’l-kebir, III, 68 (2686).
Meyteden alınan mayanın caiz olmadığını gösteren rivayetler ise şunlardır:[10]Bkz. Tavîle, Fikhu’l-et’ime, s. 171-173; Ahmed Refìs, el-Et’imetü ‘l-musannati’l-hadise, s 355,356. Abdullah b. Mesud “Ehl-i kitab ve Müslümanların dışında başkalarının yaptıkları peynirleri yemeyiniz.“[11]Taberâni, el-Mu’cemü’l-kebir, IX, 201 (8980); İbn Ebi Şeybe, Musannef, XII, 377 (24900); Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, X, 6 (19474). demiştir. Benzer ifadeler Abdullah b. Abbas, Enes b. Malik ve ibn Ömer’den de rivayet edilmiştir.[12]Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, VIII, 396 (3999); X, 6 (20185). Hz. Ömer de gönderdiği bir mektubunda, “Ehl-i kitabın dışındaki kimselerin yaptıkları peynirleri yemeyin.” demiştir.[13]Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, X, 6 (20183). Baska bir rivayette ise o şunları söylemiştir: “Sizin peynir ismindeki bir yiyeceği yediğiniz bir yerde olduğunuzun haberi bana ulaştı. Peynirin haramını bırakarak helâl olanını araştırınız.”[14]Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, IX, 320 (19872).
Beyhaki’nin tahriç ettiği başka bir rivayette ibn Ömer’e peynir ve yağların hükmü sorulduğunda, “Besmele çekin ve yiyin.” şeklinde cevap vermiş; bunların meyteden yapılması durumunda hükümlerinin ne olacağı sorulduğunda ise söyle demiştir: “Eğer onların meyteden yapıldığını bilirseniz, onları yemeyiniz.”[15]Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, VIII, 395-396 (3998). Ayrıca bkz. Abdürrezzak, Musannef, IV, 540 (8791); İbn Ebi Şeybe, Musannef, VIII, 101 (24916); Heysemi, Mecmeu’z-zevaid, V, … Okumaya devam et Yine Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas ve Enes b. Malik’e peynir hakkında sorulduğunda onlar, “Müslümanların ve ehl-i kitabın yaptığını ye.” şeklinde cevap vermişlerdir.[16]Beyhaki, es-Sünenü ‘l-kübra, X, 6 (20185). Said b. Cübeyr de sadece Müslüman, Yahudi ve Hristiyanların yaptıkları peynirlerin yenilmesi gerektiğini söyledikten sonra şöyle demiştir: “Mecusilere gelince, onların kestikleri bize helâl değilken, nasıl olur da peynirleri helâl olabilir!”[17]İbn Ebi Şeybe, Musannef, XII, 378 (24904).
Ayrıca Hasan el-Basri, sahabe-i kiramin helâl olup olmadığına dair yağ hakkında bir araştırma yapmadıklarını ancak peyniri araştırdıklarını haber vermiştir.[18]Beyhaki, es-Sünenü’1-kübra, X, 7 (19478). Said b. Müseyyeb de kendisine peynirin hükmü sorulması karşısında şöyle cevap vermiştir: “Şayet peynirin içinde meyte olduğunu bilirsen (yani onun meyteden alınan mayayla yapıldığını bilirsen) yeme. Aksi hâlde besmele çek ve ye.”[19]Beyhaki, es-Sünenü’1-kübra, X, 7 (20186).
3- Konuyla ilgili Mezhep İmamlarının Görüşleri
İslâmi usullere göre kesilmiş bir hayvandan elde edilen hayvansal mayanın ve bu mayayla yapılan peynirin caiz olduğu hususunda fukaha arasında icma vardır. Sadece Şafiler, ot otlamaya başlayan bir hayvandan alınan mayanın necis olacağını söylemişlerdir. Yani Şafii mezhebine göre şer’i usullere göre kesilmiş de olsa hayvandan alınan mayanın caiz olması, onun sütle besleniyor olmasına bağlıdır.[20]Şirbini, Mugni’l-muhtâc, 1, 80; Nevevi, Ravdatu’t-tâlibin, 1, 17. Fakat Şafii fukahası, peynir yapımında umum-ı belvâ bulunduğunu ve bundan kaçınmanın zor olduğunu gerekçe göstererek, ot otlayan hayvandan alınan mayaya da müsamaha ile bakılması gerektiğini söylemişlerdir. Zira onlara göre meşakkat, kolaylığı celb eder ve bir iş daraldığında, o konuda genişlik gösterilir. Üstelik meşakkat bulunduğu gerekçesiyle necasetin affedildiği birçok meselede vardır ki buradaki meşakkat onlardan daha ağırdır.[21]Remli, Nihâyetü’l-muhtâc, 1, 245.
Fakat fukaha, meyteden veya meyte hükmünde olan hayvandan alınan mayayla yapılan peynirin hükmü hakkında ihtilâf etmişlerdir. Diğer bir ifadeyle kendiliğinden ölen veya islâmi usullere göre kesilmeyen bir hayvandan alınan mayanın ve bu mayayla yapılan peynirin hükmü ihtilâflıdır. Şafiiler, Malikilerin çoğunluğu ve zahir görüşlerine göre Hanbeliler, meyte hükmündeki hayvan şirdeninden elde edilen mayanın necis olduğuna, ondan yapılacak peynirin de pis olup yenilmesinin helal olmayacağına kail olmuşlardır. Çünkü onlara göre, meytenin haram kılınması, onun bütün parçalarının haram olmasını gerektirir ki maya da hayvanın parçalarından birisidir.[22]Nevevi, el-Mecmu’, II, 570.
İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed, mayanın katı veya sıvı oluşuna göre hükmünün değişeceğini; sıvı olması durumunda içinde bulunduğu kaba (şirdene) tâbi olarak onun da necis olacağını; katı olan mayanın ise dışının yıkanmasından sonra yenilmesinde bir beis olmadığını söylemişlerdir. Çünkü onlara göre mayanın içinde bulunduğu kabin necis olması, onun içini değil sadece dışını necis yapar. Dolayısıyla maya, dışının yıkanmasıyla temiz olur. Sıvı mayanın ise temizlenmesi mümkün değildir.[23]İbn Hümâm, Fethu’l-kadir, I, 96-97; Kâsâni, Bedâiu’s-sanai, 1, 77.
Ebû Hanife ve bir görüşe göre Ahmed b. Hanbel ise şirdenin almadığı hayvanın meyte olup olmamasına bakmaksızın onun mutlak olarak temiz olduğu görüşünü benimsemiş, hayvanın ölmesiyle mayanın murdar hâle gelmeyeceğini savunmuş ve görüşlerini şöyle temellendirmişlerdir: Sahabe-i kiram fethettikleri şehirlere giriyor ve oralarda kuzu ve oğlaktan alınmış mayadan imal edilen peynirleri yiyorlardı. Halbuki bu şehirlerde yaşayan halk Mecusi olduğu için onların kestikleri hayvanlar meyte hükmündeydi.[24]Şerahsi, el-Mebsût, XXIV, 28; Kâsâni, Bedâiu’s-sanai, I, 77; İbn Hümâm, Fethu’l-kadir, I, 96-97.
4- Muasır Araştırmacıların Konuya Yaklaşımları
Maya ve peynir mevzuu, günümüzde helâl gıdayla ilgili tartışılan mevzuların başında yer aldığından, gıdalarla ilgili çalışma yapan pek çok muasır araştırmacı peynirin hükmü üzerinde durmuş ve böylece konuyla ilgili menfi ve müspet olmak üzere farklı mütalaalar serdedilmiştir.
Necis ve haram gıdalar hakkında bir kitap telif eden Nezih Hammâd, meytenin maya ve sütünün temiz olduğunu ve dolayısıyla gayr-i müslimlerin yapmış oldukları peynirlerin helâl olduğunu ifade etmiş ve bu görüşünü, Irak’ı fetheden Sahabenin Mecusilerin peynirlerini yemesiyle delillendirmiştir.[25]Nezih Hammad, el-Mevâddü’l-muharreme, s. 65. Tıp Bilimleri İslâm Örgütü de Kuveyt’te yapmış olduğu toplantının tavsiye kararları arasında şu görüşe yer vermiştir: “Eti yenilen meyte durumundaki bir hayvandan elde edilen mayayla yapılan peynir temiz olup, onun yenilmesi de helâldir.”[26]Nezih Hammâd, el-Merçidü’l-muharreme, s. 66.
Meyteden yapılmış mayanın helâl olduğunu ifade eden Yusuf el-Karadavi de bu görüşünü iki delile dayandırmıştır: Birincisi, Fars beldelerini fetheden sahabelerin, Mecusilerin peynirlerini yemeleri. İkincisi ise sütün içine katılan mayanın zikredilmeye bile değmeyecek ölçüde çok az miktarda olduğu için hükümde dikkate alınmaması.[27]el-Karadâvi, Fikhu’t-tahâre, s. 29.
Şer’i usullere göre kesilmemiş bir hayvandan veya meyteden elde edilmiş mayayla yapılan peynirin helâlliğine kail olan Abdünnâsir Ebu’l-Basal ise bu görüşünü şu delillere dayandırmıştır:
- Mecusilerin ve ehl-i kitabın peynirlerini yemenin helâl olduğuna delâlet eden rivayetler gelmiştir.
- Maya yağ ve etten farklı bir maddedir. Dolayısıyla onun hüküm açısından bunlara değil, süte ilhak edilmesi kıyasa daha uygundur.
- Mayanın necis olmasından hareketle onun haram olduğunu söylemek, doğru bir istidlal değildir.
- Süte katılan bir maya hem müstehlek hâle gelmekte hem de istihâle geçirmektedir.[28]Ahmed Refis, el-Et’imeti’l-musannaatü’l-hadise, s. 390. Muhammed Useymin ve Ca’du’l-Hak da meyteden alınan mayanın helalliğine kail olmuşlardır.[29]Yahya Musa, el-Kavâidu’l-fikhiyye fi’ctimail’halâli ve’l-haram ve ta’tbikatuha’l-muâsıra, s.
215.
Konuyla ilgili çalışma yapan Salih Ali el-Ûd da sahabe ve tabiînden gelen rivayetlerin, mayanın meyteden alınıp alınmadığına bakmaksızın peynir yemenin meşruiyetine delâlet ettiğini ifade etmiş, bu görüşünü eşyada asıl olanın mübahlık olduğu ilkesine dayandırmış, mutlak olarak maya ve peynirlerin helâl olduğunu delillendirme adına konuyla ilgili birçok rivayete ve fukaha görüşüne yer vermiş ve son olarak peynirlerin helal olduğuyla ilgili İbn Teymiye’nin görüşünü vermekle yazısını bitirmiştir.[30]Salih Ali el-Ûd, “el-Cübnü’l-Avrubbi keyfe yüsneu mea beyâni hukmihî”, Mecelletü mecmei’l-fikhi’l-İslami, sayı: 7, s. 285-304.
Prof. Dr. Hamdi Döndüren, meyteden alınan mayanın hükmüyle ilgili mezhep görüşlerini verdikten sonra şöyle demiştir:
- “İbn Teymiyye bu konuda Ebû Hanife’nin görüşünü desteklemiş ve delil olarak sahabenin İran fethedilince Mecusilerin imal ettiği peynirden yemesini delil olarak sunmuştur. Bu görüş ışığında yabancı ülkelerde imal edilse de domuz orijinli gibi haram bir katkı maddesi taşımadığı bilindiği sürece, peynirin yenilebileceğini söylemek mümkündür.”[31]Hamdi Döndüren, “Katkı Maddeleri ve Gıdanın Helalliği-Gıdalardaki Katkı Maddelerinin Durumu”, IV. Dini Meseleler İştişare Toplantısı, Afyon, 2011
Prof. Dr. Faruk Beşer, istihlâkın bir maddenin pis olmasını önleyeceğini belirttikten sonra istihlâkı, “Çok bir maddeye, onun temel vasıflarından hiçbirisini değiştirmeyecek kadar az bir pis maddenin karışıp onda yok olmasıdır.” şeklinde tarif etmiş ve piyasadaki peynirlerin de buna göre değerlendirilmesi gerektiğini, yani onların içine karışan maya necis ve haram olsa bile peynirin içinde müstehlek hâle geleceği için peyniri haram kalmayacağını ifade etmiştir.[32]Faruk Beşer, “Gıdalardaki Helallik Haramlık Ölçüleri”, Helâl Gıda, s. 21.
Prof. Dr. Hayrettin Karaman da peynir mayasının peynirin içinde istihâleye uğradığını ve aynı zamanda tat, renk ve koku itibarıyla da ondan bir eser kalmadığını ifade ederek, şer’i usullere göre kesilmemiş hayvanlardan elde edilen mayalarla yapılan peynirlerin caiz olacağını ifade etmiştir.[33]http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/hayat/0381.htm; 04.12.2012.
Suudi Arabistan’da bulunan el-Lecnetü’d-dâime heyeti ise kendilerine peynirlerin hükmüyle ilgili bir soru sorulduğunda şu şekilde cevap vermiştir:
- “Bu peynirleri yemede bir mahzur yoktur. Hatta bu peynirlerin nasıl bir mayadan yapıldığını sormak da gerekli değildir. Çünkü Müslümanlar sahabe zamanında küffar diyarındaki peynirleri yemişler ve onların nasıl bir mayadan yapıldığını da sormamışlardır. Fakat bir peynirin kesin olarak şer’î usullere göre boğazlanmamış bir hayvandan alınan mayayla yapıldığı bilinirse, bu takdirde onun yenilmesi haram olur.”[34]Düveyş, Fetâva’l-lecneti’ d-dâimeti, XXII, 264-265.
Vehbe Zühayli’nin de konuyla ilgili açıklamalarından, meyteden alınan mayanın caiz olmadığına kail olduğu anlaşılmaktadır.[35]Vehbe Zuhayli, Ahkâmu’l-mevâddi’n-neciseti ve’l-muharremeti, s. 32-33 Meyteden alınan mayanın haram olduğu görüşünü benimseyenlerden biri de et-Tariki‘dir. O şöyle demiştir: “Doğrusu şu ki meyteden alınan maya haram olup yenilmesi caiz değildir. Çünkü meyteyi haram kılan ayetlerin hükmü amm olduğu için mayayı da kapsar. Buna göre meytenin necis olmasıyla maya da necis olur.”[36]Ahmed Refìs, el-Et’imeti’l-musannaatü’l-hadise, s. 391. Ahmed el-Halili de şer’i usullere göre kesilmemiş bir hayvandan alınan mayanın haram olduğunu söylemiştir.[37]Ahmed Refis, el-Et’imetü’l-musannaatü’l-hadise, s. 391.
Modern endüstriyel gıdalar hakkında kapsamlı bir doktora çalışması hazırlayan Ahmed Refis ise şer’i kesime uygun boğazlanmayan hayvanlardan alınan mayaların haram olduğu hükmüne varmıştır. Zira o, meyteden alınan mayanın necisü’l-ayn olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca ona göre peynir yapımında kullanılan mayanın çok az miktarda olmasından hareketle, mayanın peynir içinde müstehlek hâle geleceğini söylemek de mümkün değildir. Çünkü süte katılan maya, sütün katılaşarak peynir hâline gelmesine sebep olduğu için önemsiz görünemeyecek ölçüde bir tesire sahiptir. Aynı şekilde mayanın peynir içinde istihâleye uğramadığı da bilinmektedir. Zira maya süt içinde asla kimyasal bir tepkimeye girerek yok olmamaktadır.[38]Ahmed Refìs, el-Et’imetü’l-musannaatü’l-hadise, s. 762.
5- Konuyla İlgili Görüş ve Rivayetlerin Değerlendirmesi
Peynirle ilgili sahabe ve tabiinden gelen rivayetlere baktığımızda, bunlar arasında ciddi bir tearuz olduğu görülmektedir. Bazı rivayetlerde peyniri kimin yaptığına ve peynirin yapıldığı mayanın nasıl bir hayvandan alındığına bakılmadan doğrudan ona mubah hükmü verilirken, bazı rivayetlerde ise mubahlığın sadece Müslümanların ve ehl-i kitabın yaptıkları peynirlere münhasır kaldığı anlaşılmaktadır. Kanaatimizde peynirle ilgili bu kadar farklı rivayetin gelmesinin önemli bir sebebi, peynir ve maya hakkında yeterli bilginin bulunmamasıdır. Zira konuyla ilgili rivayetlere bakıldığında, sahabe-i kiramın peyniri fetihlerle birlikte yeni tanıdıkları anlaşılmaktadır.
Bu yönüyle peynir onların alışık oldukları ve kullanageldikleri bir gıda değildir. Onların pek çok defa ısrarla peynir hakkında soru sormaları da bunu göstermektedir. Nitekim Selmân-ı Fârisi, fetihlerle birlikte Arapların ilk defa peynirle karşılaştıklarını ve kendisinin peynirin nasıl yapıldığını onlara anlattığını ifade etmiştir.[39]İbn Ebi Şeybe, Musannef, VIII, 98 (24901).
Peyniri mutlak olarak caiz görenlerin en önemli delillerinden birisi olan Hz. Ömer’in Mecusilerin yapmiş oldukları peynirlerle ilgili caiz hükmünü anlama adına onun şu izah önemlidir: Ona peynirin hükmü sorulduğuna şöyle demiştir: “Şüphesiz peynir sütten yapılır. O hâlde onu yiyin ve Allah’ın adını zikredin. Ve sakın Allah’ın düşmanları sizi aldatmasın.”[40]Beyhaki, es-Sünenü’-kübra, X, 6 (20178). Hz. Ömer’in bu ifadelerinden onun, peynirin sütten ibaret olduğunu düşündüğü ve onda meyteden bir parça bulunmadığına inandığı anlaşılmaktadır. “Allah’ın düşmanları sizi aldatmasın.” ifadesi de bu mânâyı kuvvetlendirmektedir. Zira buradan anlaşılan mânâ şudur: “Peyniri Allah’ın düşmanlarının yapması, bu peynirin helâl olduğu hususunda sizi şüpheye düşürmesin. Zira o, ancak sütten ibarettir.” Diğer taraftan Hz. Ömer’in diğer belde halklarına mektup göndererek Müslüman ve ehl-i kitabın dışındakilerin kestiklerini yemekten onları menetmesi, peynire meyteden bir parça karışacağını düşünerek bu konudaki görüşünde bir değişikliğe gittiğine bir delil olabilir.
Beyhaki, konuyla ilgili birbirine muariz olan pek çok rivayeti naklettikten sonra bunların arasını şu şekilde cem etmiştir:
- “Bazı sahabelerin, peynir hakkında soru sormayarak ondan yemelerinin sebebi, onun temiz olduğu yönünde zann-ı galiplerinin bulunmasıdır. Bazı sahabelerin peynir hakkında araştırma yapmasının sebebi ise ihtiyatı esas almalarıdır. Kısaca sahabe-i kiramdan nakledilen rivayetlerden anlaşılan o ki onlar sadece Hristiyanlara ait olduğunu zannettikleri peynirleri yemişlerdir.[41]Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, X, 7.
- Başka bir yerde ise o, konuyla ilgili şu hükmü vermiştir: “Peynir yapımında kullanılan maya şer’i usullere göre boğazlanan kuzulardan alınırsa bu peynir helal olur. Fakat maya, Mecusilerin veya puta tapan insanların kestikleri hayvanlardan alınırsa onunla yapılan peynir helal olmaz. Aynı şekilde kendiliğinden ölen bir kuzudan alman mayayla yapılan peynir de helâl değildir.”[42]Beyhaki, es-Sünenül Kübra, X, s. 6
Peynirin hükmüyle ilgili gelen rivayetlerin pek çoğunda peynirin doğrudan mubah olduğunun ifade edilmeyerek, bıçakla kesme ve besmele çekme kaydının da bulunması dikkat çekicidir. Sanki söz konusu rivayetlerin üslubu, peynirin helâl olmasında besmele çekmenin ve bıçakla kesmenin bir rolü olduğu hissini vermektedir. Diğer bir tabirle, sahabenin peynirle ilgili verdikleri hükümlerde böyle bir şart ileri sürmeleri, aynı zamanda onların Mecusilerin kestikleri veya kendiliğinden ölen hayvandan alınan mayanın hükmü hakkında bir şüphe içinde olduklarını ve bıçakla kesme ve besmele çekmek suretiyle bu şüphenin zail olacağını düşündüklerini akla getirmektedir.
Konuyla ilgili görüşlere baktığımızda, esasında burada iki farklı mevzu üzerinde durulduğu anlaşılacaktır. Bunlardan birincisi meyteden alınan mayanın hükmü, diğeri de bu mayayla yapılan peynirlerin hükmüdür.
Fukaha “infiha” diye isimlendirilen şirden mayasının hükmü hakkında içtihatta bulunurken, sahabe ve selef ulemasıyla günümüz araştırmacıları ise daha ziyade peynirin hükmü üzerinde durmuşlardır.
Mezhep imamlarının maya hakkındaki izahlarından anlaşılan o ki onlar mayayı (el-infihati) katı veya sıvı hâlde hayvanın midesinde bulunan bir çeşit madde olarak algılamışlardır. Farklı bir tabirle onlara göre maya; oğlak, kuzu veya buzağının emdiği sütün hazmedilmesiyle oluşan ve midenin son bölümünde bulunan katı veya sıvı bir maddedir. Bu sebepledir ki meytenin sütünü helâl görenler, onun mayasını da helâl görmüş; meytenin sütünü haram görenler ise onun mayasını da haram görmüştür. Aynı şekilde İmam Muhammed ve Ebû Yusuf’un katı veya sıvı olmasına göre mayaya farklı hükümler vermeleri de bu yaklaşımı desteklemektedir.
Oysaki günümüzün ilmî çalışmaları göstermiştir ki maya hayvanın şirdeninde yer alan maddelerden değil, şirdenin bizzat kendisinden elde edilen bir sıvıdır. Onu bir yönüyle midenin (şirdenin) öz suyu olarak da görebiliriz. Zira mayayı meydana getiren kimozin ve pepsin enzimleri, şirdenin bizzat kendisinde bulunmaktadır. Bu itibarla mayayı, hayvanın sütüne kıyas etmek çok isabetli görünmemektedir. Bilakis o, hayvanın bir parçasıdır. Bu ölçüler içinde mayaya baktığımızda onun, elde edildiği hayvanın et, yağ ve diğer organlarıyla aynı hükme tâbi olduğunu söyleyebiliriz. Şu hâlde denebilir ki maya, İslâmi usullere göre kesilmiş bir hayvandan alındığında helâl, murdar bir hayvandan alındığında ise haram olacaktır.
İçinde mahzurlu başka bir katkı maddesi olmadığı sürece, helâl olan bir mayayla yapılan peynirin helâl olacağı da izahtan varestedir. Caiz olmayan bir mayaya gelince, bazılar, böyle bir mayanın sütün içinde renk, tat ve koku vasıflarının yok olmasından hareketle onun müstehlek hâle geldiğini ve dolayısıyla caiz olduğunu söylemişlerdir. Dahası bazıları meyteden alınan bir mayayla yapılan peynirin helâl hükmünü, mayanın istihâle geçirmesine bağlamışlardır. Ulemadan diğer bir kesim ise böyle bir peynirin caiz olmadığı hükmünü benimsemiştir.
Tespit edebildiğimiz kadarıyla maya, sütün peynir olma aşamasında istihâle geçirmemekte ve temel yapısını korumaktadır. Bu yüzden istihâleye dayanarak, haram olan bir mayayla yapılan peynirin caiz olduğuna hükmetmek çok isabetli görünmemektedir. İstihlâk açısından meseleye yaklaşarak, caiz olmayan bir mayayla yapılan peynirin helâl olduğunu söylemek de bazı açılardan problemli görünmektedir. Bir kere böyle bir hüküm kabul edildiği takdirde, domuz, kan ve meyte gibi islâm’ın haram kıldığı yiyeceklerin az miktarlarda gıdalarda kullanılmasına da bir kapı açılacaktır ki bu takdirde haram kılınan gıdalar bir şekilde Müslümanlar tarafından kullanılmış olacaktır.
*Dr. Yüksel Çayıroğlu, İslam Hukuku’a Göre Helal Gıda
Dipnotlar
⇡1 | Bkz. Tavîle, Fikhu’l-et’ime, s. 170-171; Ahmed Refîs, el-Et’imetü’l-musannati’l-hadise, s. 354-355. |
---|---|
⇡2 | Tirmizi, bu hadisin “garib” olduğunu ve merfu olarak bilinen bundan başka rivayet zincirinin bulunmadığını ifade etmiştir. Tirmizi’nin naklettiğine göre Buhari de bu hadisin mahfuz olmadığını yani şaz bir rivayet olduğunu söylemiştir. Ayrıca hadisin senedinde bulunan Seyf b. Hârun da hadis âlimlerince cerh edilmiştir. Meselâ Yahya b. Main onun hakkında “leyse bi şeyin” diyerek onun rivayet ettiği hadislerin hiçbir surette alınamayacağını ifade etmiş, Nesai onun zayıf, Dârakutni de zayıf ve metruk bir ravi olduğunu söylemiş, İbn Hibban ise onun mevzu rivayetlerde bulunduğunu ifade etmiştir. Bkz. Ahmed Refis, el-Et’imetü’l-musannaatü’l-hadise, s. 357-359 |
⇡3 | Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 482; Abdürrezzâk, Musannef, IV, 542 (8795); İbn Ebi Şeybe, Musannef, XII, 379 (24913); Taberâni, el-Mu’cemù’1-kebir, XI, 303; Beyhaki, es-Sünenü’l-kübrâ, X, 6. |
⇡4 | İlgili hadisler için bkz. İbn Ebi Şeybe, Musannef, XII, 366-377; Abdürrezzak, Musannef, IV, 538 (8782); Beyhaki, es-Sünen’ül-kübrâ, X, 6-7 (20178; 20179; 20186); Taberâni, el- Mu’сеm’üI-kebir, II, 63. |
⇡5 | Abdurrezzak, Musannef, VI, 109 (10156). |
⇡6 | İbn Ebi Şeybe, Musannef, XII, 367 (24858). |
⇡7 | Abdurrezzak, Musannef, IV, 539 (8784). |
⇡8 | Abdurrezzak, Musannef, IV, 540 (8788). |
⇡9 | Taberâni, el-Mu’cemü’l-kebir, III, 68 (2686). |
⇡10 | Bkz. Tavîle, Fikhu’l-et’ime, s. 171-173; Ahmed Refìs, el-Et’imetü ‘l-musannati’l-hadise, s 355,356. |
⇡11 | Taberâni, el-Mu’cemü’l-kebir, IX, 201 (8980); İbn Ebi Şeybe, Musannef, XII, 377 (24900); Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, X, 6 (19474). |
⇡12 | Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, VIII, 396 (3999); X, 6 (20185). |
⇡13 | Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, X, 6 (20183). |
⇡14 | Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, IX, 320 (19872). |
⇡15 | Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, VIII, 395-396 (3998). Ayrıca bkz. Abdürrezzak, Musannef, IV, 540 (8791); İbn Ebi Şeybe, Musannef, VIII, 101 (24916); Heysemi, Mecmeu’z-zevaid, V, 55 (8027). |
⇡16 | Beyhaki, es-Sünenü ‘l-kübra, X, 6 (20185). |
⇡17 | İbn Ebi Şeybe, Musannef, XII, 378 (24904). |
⇡18 | Beyhaki, es-Sünenü’1-kübra, X, 7 (19478). |
⇡19 | Beyhaki, es-Sünenü’1-kübra, X, 7 (20186). |
⇡20 | Şirbini, Mugni’l-muhtâc, 1, 80; Nevevi, Ravdatu’t-tâlibin, 1, 17. |
⇡21 | Remli, Nihâyetü’l-muhtâc, 1, 245. |
⇡22 | Nevevi, el-Mecmu’, II, 570. |
⇡23 | İbn Hümâm, Fethu’l-kadir, I, 96-97; Kâsâni, Bedâiu’s-sanai, 1, 77. |
⇡24 | Şerahsi, el-Mebsût, XXIV, 28; Kâsâni, Bedâiu’s-sanai, I, 77; İbn Hümâm, Fethu’l-kadir, I, 96-97. |
⇡25 | Nezih Hammad, el-Mevâddü’l-muharreme, s. 65. |
⇡26 | Nezih Hammâd, el-Merçidü’l-muharreme, s. 66. |
⇡27 | el-Karadâvi, Fikhu’t-tahâre, s. 29. |
⇡28 | Ahmed Refis, el-Et’imeti’l-musannaatü’l-hadise, s. 390. |
⇡29 | Yahya Musa, el-Kavâidu’l-fikhiyye fi’ctimail’halâli ve’l-haram ve ta’tbikatuha’l-muâsıra, s. 215. |
⇡30 | Salih Ali el-Ûd, “el-Cübnü’l-Avrubbi keyfe yüsneu mea beyâni hukmihî”, Mecelletü mecmei’l-fikhi’l-İslami, sayı: 7, s. 285-304. |
⇡31 | Hamdi Döndüren, “Katkı Maddeleri ve Gıdanın Helalliği-Gıdalardaki Katkı Maddelerinin Durumu”, IV. Dini Meseleler İştişare Toplantısı, Afyon, 2011 |
⇡32 | Faruk Beşer, “Gıdalardaki Helallik Haramlık Ölçüleri”, Helâl Gıda, s. 21. |
⇡33 | http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/hayat/0381.htm; 04.12.2012. |
⇡34 | Düveyş, Fetâva’l-lecneti’ d-dâimeti, XXII, 264-265. |
⇡35 | Vehbe Zuhayli, Ahkâmu’l-mevâddi’n-neciseti ve’l-muharremeti, s. 32-33 |
⇡36 | Ahmed Refìs, el-Et’imeti’l-musannaatü’l-hadise, s. 391. |
⇡37 | Ahmed Refis, el-Et’imetü’l-musannaatü’l-hadise, s. 391. |
⇡38 | Ahmed Refìs, el-Et’imetü’l-musannaatü’l-hadise, s. 762. |
⇡39 | İbn Ebi Şeybe, Musannef, VIII, 98 (24901). |
⇡40 | Beyhaki, es-Sünenü’-kübra, X, 6 (20178). |
⇡41 | Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, X, 7. |
⇡42 | Beyhaki, es-Sünenül Kübra, X, s. 6 |