İçindekiler
İlahi kitaplar, umumiyetle hacimleri ve hitap ettikleri kitlenin büyüklüğüne göre, suhuf (sahifeler) ve kitaplar olmak üzere iki grupta değerlendirilir:
a. Sahifeler
Dar bir çevrede küçük topluluklara, ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde indirilen birkaç sayfadan oluşmuş küçük kitap ve risalelerdir.
Kur’an’ı Kerim’de peygamberlere verilen suhuf-il-ûla’dan (ilk sahifeler’den) (Bkz. Taha, 20/133; A’la suresi, 87/18) bahsedilir. Ayrıca Kur’an’da Hz. İbrahim’e verilen sahifelerden (Bkz. Necm suresi, 53/37; A’la suresi, 87/18) ve onun soyundan gelen İshak, Yakub, Süleyman, Yusuf ve Zekeriyya (aleyhimusselam) gibi peygamberlere verilen kitaplardan söz edilir ki bu da, suhuf şeklindeki küçük kitapların varlığını te’yit etmektedir.[1]Bkz. Nisa suresi, 4/54; En’am suresi, 6/89; Hadid suresi, 57/26
Kur’an’da bunun dışında hangi peygambere ne kadar sahife verildiği açıklanmamıştır. Peygamber Efendimiz’den (sallallahu aleyhi ve sellem), Hz. Adem’e on, Hz. Şit’e elli, Hz. İdris’e otuz, Hz. İbrahim’e on sahife verildiği nakledilmiştir.[2] İbn-i Hibban, Sahih, 2/77; Taberi, Tarih, 1/187; Heyseni, Mevaridü’z-Zem’an, 1/53 Peygamberlere verilen suhuflarda Cenab-ı Allah’ı tevhid ve tenzih, ahiretin dünyadan daha hayırlı ve baki olması, namaz ile kurtuluşa erme, saygı, vaaz u nasihat gibi her dinin esası olan konular vardı.
b. Kitaplar
Sahifelere göre daha hacimli ve kitap şeklinde olan, evrensel mesajlar içeren ve özel bir isimle zikredilen kitaplar ise, Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an olmak üzere dört tanedir:
Tevrat: İbranice bir kelime olan Tevrat, ‘kanun, şeriat ve öğreti’ anlamına gelir. Hz. Musa’ya indirilmiştir. Bu kitabın aslının Allah kelamı olduğuna inanmak her Müslüman’a farz olup, bunu inkar etmek kişiyi küfre götürür. Zira, Kur’an’da, Tevrat’ın Allah’ın mukaddes kitaplarından biri olduğu açıkça belirtilen bir husustur:
“İçinde (insanlara) hidayet ve nur olan Tevrat’ı biz indirdik.” (Maide suresi, 5/44)
Bugün Ahd-i Atik adıyla Tevrat’ın üç nüshası meşhur olmuştur. Bunlar, Yahudiler ve Protestanlarca kabul edilen İbranice nüsha, Roma ve Doğu Hıristiyan kiliselerince kabul edilen Yunanca nüsha ve Samirilerce kabul edilen Samirice nüshadır.
Zebur: İbranice’de mektup, Arapça’da kitap anlamına gelen Zebur, Hz. Davud’a (aleyhissalatu vesselam) indirilmiş ilahi kitabın adıdır. Kur’an’da bu hususla ilgili olarak “Davud’a da Zebur’u verdik.” (İsra suresi, 17/55) buyrulur. Zebur’un nazil olduğu şekliyle Allah kelamı olduğuna inanmak iman esaslarındandır
İncil: Kelime olarak ‘müjde, öğreti’ anlamına gelen İncil, Hz. İsa’ya (aleyhissalatu vesselam) indirilmiş kutsal kitabın adıdır. Bu kitaba da -Allah’tan Hz. İsa’ya indirildiği şekliyle- inanmak, imanın gereklerindendir. Kur’an-ı Kerim’de bu ilahi kitapla ilgili olarak şöyle buyrulur:
“(Evvelki) peygamberlerin yolunu takiben, Meryem oğlu İsa’yı, kendisinden önceki Tevrat’ı tasdik edici olarak gönderdik. Ona, kendisinden önceki Tevrat’ı tasdik edici ve de müttakilere bir hidayet ve öğüt olmak üzere -içinde hidayet ve aydınlığın bulunduğu- İncil’i verdik.“ (Maide suresi, 5/46.)
Allah’ın İnsanlığa Son ve En Kapsamlı Hitabı: KUR’AN
‘Kur’an’ Lafzının Anlamı
Kur’an kelimesi, en tercih edilen görüşe göre, ( قرأ) / karae fiilinden fu’lan vezninde mastar olup ‘okumak, tilavet etmek’ demektir. Kıyame suresinin on yedinci ve on sekizinci ayetlerinde bu mana söz konusudur. Kur’an kelimesi, ism-i mef’ul olarak ‘okunan, tilavet edilen’ anlamına da gelir. İslam’ın zuhuru ile bu kelime Allah’ın kitabının özel adı haline gelmiştir.
Allah ( c.c. ), insanlığa gönderdiği bu son kitabını, değişik isimlerle de adlandırmıştır. Kur’an’dan sonra bunların en meşhuru, el-Kitab kelimesidir. Diğer meşhur olan isimleri arasında el-Furkan (gerçeği, yanlış ve batıldan ayırt eden) ve et-Tenzil (kısım kısım indirilen vahiy), gibi isimlerini zikredebiliriz. Bunların dışında ez-Zikr, en-Nur, eş-Şifa gibi Kur’an’dan alınan ve sayıları bazı alimlerce elli beşe hatta doksana çıkarılan isimleri de vardır ki, bunların çoğunluğu isim olmayıp, onun özelliklerini belirten vasıflarıdır.
Kur’an’ın Farklı Açılardan Tarifi
Kur’an-ı Kerim’in farklı açılardan tarifleri yapılmıştır. Bunlardan birkaçını burada zikredebiliriz. Klasik eserlerde Kur’an’la alakalı serdedilen tarifler şöyledir:
- Kur’an “Hz. Muhammed’ e vahiy yoluyla indirilmiş, mushaflarda yazılmış, tevatürle nakledilmiş, tilavetiyle ibadet edilen ilahi kelamdır.”
- Kur’an, “Miladi 610-632 tarihleri arasındaki yirmi üç yıllık risalet devresinde Hz. Peygamber’e (sallallahu aleyhi ve sellem) çeşitli vesilelerle Allah tarafından gönderilmiş -tilavet olunan-vahiylerin mecmuudur.”
Kimden, hangi makamdan, kime ne için geldiği göz önünde bulundurularak yapılmış olan diğer tarifler ise karşımıza şu ifadelerle çıkar:
- “Kur’an, beşerin ruh ve cismaniyetini birlikte nazar-ı itibara alarak, yüksekler yükseğinden nüzul ile insanlık ufkunda tulu etmiş en mükemmel mesajlar ve ilahi kanunlar mecmuasıdır.”
- “Kur’an, bütün mevcudatın Sahib’i unvanıyla Allah’ın ezeli kelamı ve fermanıdır.”
- “Kur’an, bütün alemlerin Rabbi olması itibarıyla Allah’ın kullarına tenezzül buyurduğu eşsiz bir iltifat ve ihsanıdır.”
- “Kur’an, ebedi ve değişmeyen ilahi prensipleriyle, topyekun beşer mutluluğunun ve o mutluluğa ulaştıran en kestirme, en aydınlık yolun göstericisi olarak, eşi, benzeri olmayan ilahi bir hitaptır.”
- “Kur’an, varlığın tercümesi; hadiselerin tercümanı; makro ve mikro alemlerin müfessiri; bu dünyada alem-i gaybın lisanı; insanoğluna ilahi iltifatların senedi; İslamiyet’in özü, esası, nur ve ziyası; uhrevi alemlerin haritası ve ona inananların vesile-i saadeti olduğu gibi aynı zamanda açık-kapalı, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak bir dua mecmuasıdır.”
Kainatı bir düzen ve ahenk içinde kuran Allah olduğu gibi, onu Kur’an’la konuşturan da Allah’tır. Buna göre, Allah’tan başkalarının kainat hakkındaki hükmü nasıl yanlışsa, insan hakkındaki hükümleri de yanlıştır. Zira, varlık/mülk kime aitse o varlık ile alakalı doğru hükmü de ancak o verebilir.
Hikmet.net
Dipnotlar