Öncelikle şunu belirtelim ki, imamla cemaatin mezheplerinin farklı olması namaza engel değildir. Fakat Hanefi ve Şafilere göre, imamın namazının cemaatin mezhebine göre de sahih olması gerekir. Mesela; Hanefi bir kimse, burnu kanadıktan sonra yeniden abdest almadığını gördüğü Şafii bir imamın arkasında namaz kılsa veya Şafii mezhebine mensup bir kimse, bir kadının eline dokunan Hanefi bir imama uysa, namazı batıl olur. Çünkü cemaat, imamın namazının batıl olduğuna inanmaktadır. Ancak kendi mezhebine göre, imamın abdestini bozan bu durumu görmeyen cemaatin namazına zarar gelmez.
Maliki ve Hanbelîlere göre, namazın sıhhati için şart olan konularda sadece imamın bağlı bulunduğu mezhebe itibar edilir. Çünkü imamın namazı sahih olunca cemaatin namazı da sahih olur. Bununla birlikte imam ve cemaatin mezheplerinin aynı olması daha güzeldir.
Görüldüğü gibi mezhepler arasında ihtilaf olmakla beraber, bir imamın mümkün mertebe, imamlık yaptığı cemaatin de mezhebini göz önünde bulundurması, özellikle de cemaatin mezhebinde abdesti veya namazı bozan durumlardan kaçınması en güzelidir. Ama bunun dışında sünnet ve adaptan olan meselelerde kendi mezhebine göre amel etmesinde bir sakınca yoktur.
Bir de imamın namaz kıldırırken, cemaatin durumunu gözetmesi ve onların arasında yanılma ve karışıklıklara meydan vermemesi gerekir.