İnsanın dünyevileşmesinde mühim noktalardan birisi, dünyevî şeylerin, özellikle de servetin insan psikolojisi üzerindeki etkisi, diğer bir ifadeyle dünya metâı’nın insan aklı ve duygusuna negatif baskısıdır. Kur’ân, bu durumu “istiğna“, yani kendini yeterli görme, Allah’a -hâşâ- muhtaç hissetmeme olarak tasvir eder. Bu his ve kabul, bir başkaldırıyı, tuğyanı, fesadı ve neticede inkârı sinesinde barındırır.
Negatif anlamda insan-metâ’ ilişkisini ortaya koyan çok anlamlı âyetler vardır. “Hayır, insan kendisini müstağni görerek azıp haddi aştı” (Alâk, 96/6-7) âyeti, insanın, kendini yeterli görmekle, Allah’ı ve Âhiret’i unuttuğu, neticede dünyevileşme batağına saplandığını belirtir. “Malının kendisini ebedileştirdiğini zanneder.“ (Hümeze, 104/3) âyeti, mal ve mülkün insanı ebediyet vehmine sürüklediği, fakat herkes gibi onu da ölümden kurtaramaması bir yana, dünyada onu hapsettiği maddenin boğucu duvarlarının Âhiret’te de Cehennem olarak tecelli edeceği ikazında bulunur.
“Ey kavmim! Mısır’ın mülkü ve yönetimi, ayaklarımın altından akan şu nehirler, kanallar benim değil mi? Görmüyor musunuz?” (Zuhruf, 43/51)
diyen Firavun, ülkesinde zorbalık yaptı, büyüklük tasladı, halkını çeşitli fırkalara ayırdı, tanrılık iddiasında bulundu ve helâk oldu. Yine Karun, “‘Bu servete ilmim sayesinde kavuştum.’ dedi.” (Kasas, 28/78) Allah’ın kendisine verdiğinden insanlara vermedi, sadece dünyalık peşinde koşup cimrilik yaptı. Neticede yerin dibine geçirildi.
İşte, dünya metâ’ının insan üzerindeki söz konusu menfî, boğucu baskısına karşı, insanın sinesini imana ve yüzünü uhrevî âleme yöneltici en mühim faktörlerden birisi infaktır. Kur’ân’da mü’min olmakla infak etmek arasında sıkı bir ilişki kurulur. Vermek (infak), kişiyi iman etmeye götüren önemli bir etken, yine cimrilik, inancın önündeki mühim bir engel olarak anlatılır. Riyadan uzak, insanların başına kakmaksızın, Allah rızası gözetilerek ve inanarak yapılan bir infak, imanın göstergesi olduğu gibi, onu kuvvetlendirici bir tesire de sahiptir. Ayrıca onun ahlakî kişiliği ve psikolojik yapısında da önemli etkilerde bulunur. İnfak eden bir kişinin kalbi daha duyarlı olup, müsbet tepkiler verebilme özelliğine sahiptir.[1]Seyyid Kutub, Fî Zilâli’l-Kur’ân, 1/309. O, dinî öğretilere karşı daha şuurlu, inancının gereğini daha yoğun hisseden, yaşayabilen ve Âhiret’te de yaptıklarının karşılığını kat kat görecek bir insandır:
Allah’ın rızasını kazanmak ve ruhlarındaki imanı kökleştirmek için mallarını hayra sarf edenlerin durumu, bir tepede kurulmuş güzel bir bahçeye benzer ki, üzerine bol yağmur yağmış da iki kat ürün vermiştir. Bol yağmur yağmasa bile, bir çisenti düşer (de yine ürün verir). Allah, yaptıklarınızı görmektedir. (Bakara, 2/265)
İnfak, yukarda belirtildiği gibi, kişinin inancına katkıda bulunmakla kalmamakta, inanmayanların da, İslâm’a ve İlâhî çağrıya icabet etmelerine zemin hazırlamakta, kişilerin ön yargı ve dünyevî ihtiraslardan kurtularak iman etmelerini kolaylaştırmaktadır:
“Malını Allah yolunda harcayan, O’na saygı duyarak haramdan sakınan ve en güzel kelimeyi (Kelime-i Tevhid’i) tasdik eden kimseyi Biz de en kolay yola muvaffak ederiz. Cimri davranan, bir de kendini güçlü sanıp Allah’tan müstağni gören ve en güzel kelimeyi, yalanlayanı ise en güç yola sardırırız.” (Leyl, 92/5-10)
Nitekim bu âyetlerde, “i’tâ, ittika ve tasdîk” kelimeleri sıralanmak suretiyle infakın, iyilik etmenin, zulümden ve kötülüklerden ise sakınmanın imana götürücü rolüne işaret edilirken, “buhl, istiğnâ ve tekzib” kelimeleriyle de, cimriliğin ve bencilliğin inkâra sevk edici veya zemin hazırlayıcı niteliğine dikkat çekilmektedir. Nitekim Hz. Peygamber de (sav),
“Bir Müslüman’ın kalbinde cimrilik ve iman bir arada bulunmaz.” (Nesaî, Cihad, 8; Müsned, 2/256)
buyurmak suretiyle, iman ile infak, inkâr ile cimrilik arasındaki ilişkiyi nazara verir.
Gerçekten, mülkünü başkalarıyla paylaşabilmek ve yardımlaşmak, kişiye kulluk şuurunda yardımcı olan bir faktördür. Zira, cimrilik ve cimriliği besleyen ve doğuran insandaki bencillik duygusu (şuhh) ve mal-mülk hırsı, ubudiyeti ve insanın ebedî kurtuluşunu baltalayan önemli etkenlerden,[2]Firuzâbadî, Besâiru Zevi’t-Temyiz, 3/300 engebelerden ve sarp geçitlerden biridir. (Beled, 90/11-16) Nitekim şu âyette cimrilik, takvâ, itaat ve ilahî çağrıya kulak vermek gibi erdemlerin önünde bir engel olarak takdim edilmektedir:
“O hâlde, gücünüz yettiğince Allah’a isyandan kaçının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar, kurtuluşa erenlerdir.” (Teğâbün, 64/16)
Kaynak: Yunus Ekin, Dünyevileşmeye Bir Çözüm Olarak İnfak Anlayışı
Dipnotlar