İçindekiler
Borsa, menkul kıymetlerin tescili, alınıp satılması, değerlerinin belirlenmesi ve kontrol edilmesi gibi faaliyetleri yürüten bir pazar olarak tanımlanabilir. Nitekim borsa kelimesi, Arapçada سُوقُ الأَوْرَاقِ المَالِيَّةِ (malî senetler pazarı) şeklinde ifade edilmektedir.
İslam âleminde, son üç asırda yaşanan durağanlık, her alanda olduğu gibi İslam ekonomisinde de olumsuz etkilerini göstermiştir. Osmanlı Devleti’nin gerileme döneminden itibaren müslümanlar üretken toplum kimliğini kaybetmeye ve günümüzde had safhaya ulaşmış olan tüketen toplum yapısına bürünmeye başlamıştır. İslam toplumunun bu durumu karşısında batı toplumları, coğrafi keşiflerle birlikte ekonomide çok ciddi ilerleme kaydetmişlerdir. Sanayi devrimi sonrası hızla gelişen ekonomik sistem, artık kişileri aşarak şirketler üzerinden yürümeye başlamıştır. İşte bu ticarî birlikler, borsanın doğuşuna zemin hazırlamıştır.
İslam dünyası, ekonomi alanında yeterince söz sahibi olamadığından fıkhî düzenlemeleri yapıp, kurulacak kurumları bu düzenlemelere uygun olarak tanzim etmek yerine, batı tarafından tesis edilen kurumlar üzerinde fıkhî çözümler aramak zorunda kalmıştır. Bugünkü borsa konusu da bunlardan sadece bir tanesidir.
Borsa, yukarıdaki tarife uygun olarak menkul kıymetler piyasasıdır. Menkul kıymetler, kişiye ortaklık veya alacaklı olma haklarını sağlayan kâğıt üzerindeki değerlerdir. Bu değerler, hisse senetleri, tahviller, hazine bonosu ve repo şeklinde sıralanabilir.[1]1 Ali Şafak, (Menkul Kıymetler ve Ticareti mad.), İslam Açısından Borsa, s. 67.
Tahvil, hazine bonosu ve repo gibi menkul kıymetlerin değerlendirilmesinde faiz söz konusu olduğundan bunların caiz olmadığı açıktır. Bu sebeple müslümanların borsada işlem yapabileceği tek menkul kıymet olarak, hisse senetleri kalmaktadır.
Hisse Senetleri Mal Sayılır mı?
İslam hukukunda satışın şartlarından biri de satılan şeyin mütekavvim, yani dinen değerli sayılan bir mal olmasıdır. Buradan hareketle hisse senedinin mütekavvim bir mal olup olmadığı da üzerinde durulması gereken bir husustur.
Hisse senedi, bilindiği gibi kişinin şirkete kâr-zarar ortaklığını bildiren belgedir. Esasen bu senedin satışıyla hedeflenen şey, bu senedin sahibine verdiği menfaatleri satın almaktır. Menfaatlerin de mal gibi alınıp satılacağı konusunda ilk dönem Hanefî âlimleri, mal ile çok alakalı ise caizdir demişlerdir. Mesela geçit hakkı, kullanım hakkı gibi menfaatler satın alınan yerle beraber verilmesi zorunlu olan haklardır. Bununla birlikte bu menfaatleri tek başına bir mal olarak görmeyip satışla el değiştiremeyeceğini de belirtmişlerdir. Daha sonraki dönemlerde gelen Kâsânî gibi âlimlerimiz ise menfaatlerin de aslında bir mal gibi muamele gördüğünü ifade etmişlerdir.[2]2 Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi, 6/189.
Hisse Senedi Değerlerinde Sun’i Dalgalanma (Spekülasyon)
Şirketlerin hisse senetleri, bazı hileli hamlelerle aşırı şekilde değerlenmekte veya tam tersine aşırı değer kaybedebilmektedir. Bu türlü spekülatif hareketler, satışta aldatma, zarara sebebiyet verme gibi dinen yasaklanmış olan fiillerin dairesine girmektedir. Maddi kazanç sağlamak için piyasada sun’î dalgalanmalara sebebiyet verip parasını hisse senetlerine yatıran kişileri mağdur etmek elbette bir müslümanın yapacağı bir iş değildir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de insanların mallarına haksız yollarla el koyma veya bu mallara zarar ver-me şu ayet-i kerimeyle yasaklanmıştır: وَلاَتَاْكُلُٓوا اَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ “Birbirinizin mallarını haksız yollarla yemeyin.”[3]3 Bakara Sûresi, 2/188. Bununla birlikte başkaları tarafından oynanan fiyatlar üzerinden alım satım yapan müslümanlar tabiî olarak bundan sorumlu olmazlar.
Bu dalgalanmalarda aşırı talep ve rağbet neticesinde gerçek varlığı bir milyon lira olan şirketin borsadaki varlığı birkaç milyon lira gözükebilmektedir. Yine aynı şekilde şirket hakkındaki gelişmeler de piyasaya aşırı tesir edebilmektedir. Bütün bunların sonucunda bir insanın yatırdığı para bir anda iki üç katına çıkabileceği gibi yine bir anda iki üç kat aşağıya düşebilir. İhtimal dâhilinde olan böyle bir durum için hisse senedi caiz değildir diyerek kestirip atmak pek isabetli bir hüküm olmasa da, bu ihtimalin sık sık yaşanması, bir Müslümanı tedbirli davranmaya sevk etmelidir. Zira Müslümanın alışverişinde, satışa konu olan malın miktarı, sıfatları, teslim tarihi, bedeli, bedelinin teslim tarihi açık ve net bir şekilde belirlenir. Hayalîliğe, spekülasyona meydan verilmez.
Şirketlerin Yapısı ve İşleyişi
Hisse senedi alınacak şirketin yapısı ve işleyişi de bu konuda ehemmiyet arz etmektedir. Çünkü şirketin hisse senedini almakla o şirketin ortağı olan kişiler de o şirketle aynı işi yapmış sayılmaktadır. Bu sebeple hisse senedi alınırken şirketler iyi araştırılmalı ve kazançlarının helal olup olmadığı tetkik edilmelidir.
Hisse senedi satan şirket, faiz alıp verme gibi dinen yasaklanmış bir işi yaparak para kazanıyorsa bu şirketin hisselerini almak caiz olmaz. Zira faizi almak da, vermek de, verene ortak olmak da haramdır.
Şirketin dinen mal sayılmayan ürünler üzerinden ticaret yapması da senetlerinin alımına engel teşkil eder. Mesela şarap, domuz eti gibi dinen mal sayılmayan ve yasaklanmış ürünleri satarak para kazanan şirketlerin hisse senedini almak caiz olmaz. Böyle bir şirkete ortak olmak da onlarla aynı işi yapmak demektir.
Yaptığı iş ve sattığı ürünler helal olup da yaptığı ticarette faizli muameleler bulunan şirketin de hisse senetlerini uzun vadeli almamak gerekir. Kısa vadeli hisse senedi alacak olanlardan ziyade şirketin bir yıllık kârını alacak olanlar için bu kazançta faiz söz konusudur. Çünkü yalnızca hisse senedini alıp satan kişi, şirketin bir parçasını alıp satmış olacaktır fakat şirketin yıllık kârından hissesini alan kişi şirketin faiz bulaşan parasından alacaktır.
Bu gibi mahzurları bünyesinde barındırmayan, gerçek mal varlığıyla piyasadaki mal varlığı konusunda şeffaf olan ve piyasada güvenilirliği bulunan şirketlerin hisse senetleri alınıp satılabilir.
Sonuç
Netice itibarıyla batıdan mülhem olarak bize gelen ve temelleri faiz üzerine kurulmuş olan borsada alım satımı yapılabilecek tek menkul kıymet, hisse senetleridir. Tahvil, repo ve hazine bonosu gibi faizli işlemlerin caiz olmadığı/olmayacağı açıktır.
İlk bakışta müslümanların, batının batıl değerleri üzerine tesis edilmiş borsada işlem yapmaları yadırganabilir. Zira İslâm’da sermayenin esası emek ve alın teridir. Günümüzde ise kolay para kazanma isteği artmıştır ve bu istek insanları faize sevk etmektedir. İşte faizin revaçta olduğu günümüzde hisse senetleri faize alternatif olarak düşünülebilir. Kâr ve zarar ortaklığını esas alan hisse senetleri, borsada işlem yapmak isteyen müslümanlar için bir yatırım aracı olarak görülebilir. Ekonominin batı tarafından kontrol edildiği ve onların kurduğu sistem üzerinden yürütüldüğü günümüzde müslümanların, bu sistemdeki mekanizmalardan dinen mahzurlu olmayanlarını kullanmalarında bir beis olmayabilir.
Ancak borsanın spekülatif tarafı ve hayalî olma yönleri nazara alındığında, gözü kapalı içine girilecek bir sistem olmadığı da bilinmelidir. Meseleyi dinimizin akit şartları açısından ele aldığımızda, daha karmaşık bir yapı ile karşı karşıya kaldığımız görülür. Zira yapılan bir alışverişte, her türlü bilinmezlikten uzak olma, şeffaflık gibi, şer’î olarak konmuş bir dizi şart vardır. Bütün bu şartların borsa işlemlerinde ne kadar gerçekleştiği şüphe götürür bir husustur.
Borsanın bu türlü sıfat ve şartları taşıyıp taşımadığını araştırmak ise herkesin yapacağı bir iş değildir. Bu sebeple, borsanın işleyiş şekillerini araştırma ve orada kendi şartlarını koyma imkanına sahip büyük firmaların, şirketlerin yukarıda sayılan şer’î prensipler çerçevesinde borsaya girmeleri caiz görülse bile, şahısların ve küçük sermayeli şirketlerin girmeleri risk oluşturur. En azından bugünkü şekliyle, şartlarını İslam’ın alışveriş ve ticaret anlayışının oluşturmadığı, büyüklerin küçükleri yuttuğu ve her türlü dalgalanmaya açık bir borsaya girmek caiz olmasa gerektir. Bu kişi ve şirketlerin; borsanın seyrinin ve işleyiş şeklinin değişeceği âna kadar daha bir süre beklemeleri gerekecektir.
Aşağıdaki makalelerimize de göz atabilirsiniz:
Dipnotlar