Değerli kardeşimiz,
Tarih boyunca âdet kanaması birçok toplumda ters yorumlanmış, çeşitli kültürlerin ve yanlış inanışların etkisiyle adet gören kadın, toplumdan ve beşerî ilişkilerden dışlanmıştır. İslâm bu yanlışlıkları düzeltmiş, hayız gören kadını günlük hayattan, özel ve sosyal ilişkilerden uzak tutmamış, âdet kanamasının yaratılış gereği bir hâdise olduğunu belirtmiş, kadını bedenen ve ruhen rahatsız eden bu özel durumda ona gayet normal davranılmasını, beşerî ilişkilerini ve hayatını etkilememesini istemiştir.
Yetişkin bir kadının cinsel organından üç türlü kan gelir. Birincisi yaratılışları gereği belirli yaşlar arasında ve belirli periyotlarla gelen hayız kanıdır. İkincisi, doğumdan sonra belirli bir süre gelen nifas kanıdır. Üçüncüsü de bu ikisi dışında kalan ve genelde bir hastalıktan kaynaklanan istihaze (özür) kanıdır.
a) Hayız
Hayız ergenlik çağına giren sağlıklı kadının rahminden düzenli aralıklarla akan kanı ifade eder. Kadınlarda ergenlikten menopoza kadar görülen bu fizyolojik olaya da hayız hali (aybaşı, âdet kanaması) denir.
Hayzın başlama yaşı ile bitiş yaşı fiziki bünye, kalıtım, çevre ve iklim şartlarına göre kadından kadına değişiklik gösterebilir. Âdet kanamalarının ortalama olarak 11-13 yaşlarından başlayıp 45-50 yaşlarında sona erdiği bilinmektedir.
Hanefî mezhebine göre adetin (hayzın) en az süresi 3, en uzun süresi ise 10 gündür. Peygamber Efendimiz’in (aleyhissalatu vesselâm) bu hususta şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Hayzın en azı üç, en çoğu on gündür.”(Taberanî, Mucemu’l-Evsat, 1/90) Üç günden az, on günden çok olan ise özür (istihaze) kabul edilmiştir. İki adet arasında kalan en az temizlik süresi de 15 gündür.
Hayız süresince terk edilen namazların kaza edilmesi gerekmez, oruçların ise temizlendikten sonra kaza edilmesi gerekir. Bu konuda Allah Resûlünün onayı ve bilgisi dahilindeki uygulamalar esas alınmıştır.(Bkz. Buharî, hayz 20; Müslim, hayz 69) Hayızlı kadınla cinsel ilişkide bulunmak, haramdır. (Bakara 2/222)
Kadınların hayız dönemlerinde bedenen ve ruhen hassasiyet kazandıkları, onlara karşı çevresindekilerin daha anlayışlı davranması gerektiği açıktır. Kadınlar da âdet dönemlerinde beden temizliğine ve sağlık kurallarına daha çok önem vermeli ve uymalı, mümkünse sık sık banyo yapmalı, etrafındaki insanları rahatsız etmemek için gerekli tedbirleri almalıdır. Kadının hayız sebebi ile ibadet etmemesi, Kur’ân okuyamaması dinin kendisine tanıdığı bir muafiyettir.
b) Nifas
Doğumdan sonra gelen kana nifas denir. Nifas süresinin alt sınırı yoktur. Üst sınırı ise 40 gündür. Nifas hali en fazla kırk gün devam eder.
Nifasın bitmesiyle namaz ve oruç gibi ibadetler yapılmaya başlanır. Kırk günü geçtiğinde hâlâ kanama devam ediyorsa bu nifas değil özür kanı kapsamına girer.
c) İstihaze
İstihaze, kadının âdet ve loğusalık dışındaki kanamalarının genel adıdır. Rahim içi damarlardan hayız ve nifas durumları dışında bir rahatsızlık sebebiyle gelen kana istihaze kanı denir.
Hayız ve nifas konusunda sürelerin tesbit edilmesi bir bakıma istihaze kanını diğerlerinden ayırt etmeye yöneliktir. İstihaze, sürekli burun kanaması gibi yalnız abdesti bozan bir özür halidir.
Peygamber Efendimizin ifadesiyle istihaze ‘damar çatlamasından’ meydana gelen ve iyileşinceye kadar süreklilik arz eden bir hastalıktır. (Nesai, taharet, 133; Darimi, vudu 847.)
Asr-ı saadette bilebildiğimiz kadarıyla 3 veya 5 tane istihaze hastalığına yakalanmış kadın vardır. Bunlardan birisi de, ezvâc-ı tâhirâttan Zeyneb binti Cahş vâlidemizdir. Allah Resulü (s.a.s) bu validemize, hastalığı ile ilgili olarak şu tavsiyede bulunuyor;
“Sabah namazına kalktığında boy abdesti al, ikindiye az bir zaman kala tekrar boy abdesti al, onunla öğle ve ikindi namazını kıl, akşam vaktinin sonuna doğru bir daha boy abdesti al, onunla da akşam ve peşi sıra yatsı namazını kıl.”
Burada görüldüğü gibi, kadın günde 3 defa boy abdesti alıyor ve her namazı vakti içinde eda etmiş oluyor. Allah Resulü bunun arkasından “Gücün yeterse böyle yap; aksi takdirde her namaz için ayrı namaz abdesti al.” buyuruyor. (Ebu Davut, taharet, 110.)
Burada hemen herkesin kabul edebileceği gibi birinci şık daha faziletlidir ama hayata tatbiki olabildiğine zor ve yıpratıcıdır. Ama her şeye rağmen “Ben, Allah Resulünün hanımına tavsiye ettiği yolu tercih ederim.” diyenlere diyeceğimiz hiçbir şey yoktur.
Selametle kalınız.