Değerli kardeşimiz,
Öncelikle şu hususun anlaşılması lazım. Ahirete intikal eden bir kişi hakkında “cennete gitti veya cehenneme gitti” şeklinde bir değerlendirmede bulunmak doğru değildir. Çünkü Peygamberimiz ashabını bu konuda uyarmış ve kendisinin bile ölen kişinin cennete mi yoksa cehenneme mi gittiğini bilmediğini söylemiştir. Çünkü bizlerin her ne kadar bir kimsenin yaşantısına, ibadetlerine bakarak bir fikre varmamız mümkün gibi görünse de, diğer yandan biz kimsenin kalbini, Allah’la münasebetini ve son anında nasıl bir halde ahirete intikal ettiğini bilemeyiz. Bundan dolayı bu hususta kesin şeyler konuşmak hatalıdır.
Ancak sizin soruda da bahsettiğiniz gibi, bir insanın böyle mübarek bir gecede vefat etmesi ve rüyalarınızda onu güzel bir halde görmeniz, onun hakkında hüsnü zanda bulunmanız için bir işaret olabilir. Hatta bizler, Allah’ın rahmet ve merhametinin genişliğini mülahazaya alarak, Müslüman olarak ölen herkes için hüsnü zanda bulunuruz ve hakkında Cenab-ı Hakk’a dua ederiz.
Son olarak Ebu Davud’da geçen bir hadisi ve açıklamasını aktaralım:
“Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Benî İsrail’de birbirine zıd maksad güden iki kişi vardı: Biri günahkârdı, diğeri de ibadette gayret gösteriyordu. Âbid olan diğerine günah işlerken rastlardı da: “Vazgeç!” derdi. Bir gün, yine onu günah üzerinde yakaladı. Yine, “vazgeç” dedi. Öbürü:
“Beni Allah’la baş başa bırak. Sen benim başıma müfettiş misin?” dedi. Öbürü: “Vallahi Allah seni mağfiret etmez. Veya: “Allah seni cennetine koymaz!” dedi. Bunun üzerine Allah ikisinin de ruhlarını kabzetti. Bunlar Rabbülâlemînin huzurunda bir araya geldiler. Allah Teâlâ Hazretleri ibadette gayret edene: “Sen benim elimdekine kâdir misin?” dedi. Günahkâra da dönerek: “Git, rahmetimle cennete gir!” buyurdu. Diğeri için de: “Bunu ateşe götürün!” emretti.”
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) der ki: “(Adamcağız Allah’ın gadabına dokunan münâsebetsiz) bir kelime konuştu, bu kelime dünyasını da, âhiretini de heba etti.” (Ebu Dâvud, edeb 51)
Hadisin Açıklaması:
Bu hadis, amele güvenmemek gerektiğine dair canlı bir örnek sunmaktadır. Yapılan hayırlı amellere rağmen nasıl bir sonla karşılaşacağını kimse bilemez. Keza şer üzere olan kimselere karşı da peşin hükümlü olmamak, onların da hayırlı bir sonla bahtiyarlar zümresinden olabileceğini nazar-ı dikkate almak gerekmektedir.
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir Müslim hadisinde: “Kendisinden başka ilah olmayan zata yemin olsun, biriniz cennet ehlinin amelini işler işler, cennetle arasında bir zira’lık bir mesafe kala, kader galebe çalar, ateş ehlinin amelini işleyiverir ve ateşe gider. Biriniz cehennem ehlininin amelini işler işler, cehennemle arasında bir zirâ mesafe kala kader galebe çalar ve cennet ehlinin amelini işler ve cennete girer.”
Şu halde dinimizde amele güvenmemek, ölünceye kadar, Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinden ümid, gadabından da korku üzere olmak esastır. Âlimler, kesinlikle “cennetliğim” veya kesinlikle “cehennemliğim” demeyi büyük günahlardan addetmişlerdir. Bir başkası hakkında verilecek hüküm de böyle.
Kimse hakkında kesinlikle “cennetliktir”, “cehennemliktir” gibi kesin hüküm verilemez. Bu gayba âşinâlık iddası olur. Dinimizde cennetlik olduğu belirtilen belli sayıda insan vardır ki, bunların bir kısmı meşhur Aşere-i Mübeşşere (on müjdelenmişler) adıyla bilinen on sahabidir. (Kütübü Sitte Tercümesi, c.11, s.540)
Selametle kalın.