Dini konularda bir şeyin olup olmamasına kendi görüşümüzle değil de ancak dinî delillere -ki bunların başında Kur’ân ve Sünnet gelir- göre karar verebiliriz. Namaz konusu Kur’ân’ın onlarca âyetinde emredilen önemli bir ibadettir ve Müslümanlığın da şartlarındandır. Ancak namazın nasıl kılınacağını bizlere Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) göstermiştir. Bu açıdan baktığımızda Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), Allah tarafından Arapça bir lafızla indirilen Kur’ân ile namazlarını kılmış ve ömür boyu buna devam etmiştir.
Resûlullah’ın halifeleri de aynı şekilde kılmışlardır. Allah Resûlü’nün her davranışını yakından takip eden sahabe de, namazlarında Arapça Kur’ân’dan başkasını okumamıştır. O hâlde, bunun bize de farz olması gerekir. Ayrıca başlangıçtan günümüze bütün İslâm ümmeti memleketlerinde, namazlarını Kur’ân’ın Arapça okunuşuyla kılmıştır ki, bu konuda kesin bir ittifak meydana gelmiştir.
Müslümanlar, namazlarında Kur’ân okumakla emredilmişlerdir. Başka bir dilde Kur’ân okuyan kimse, Kur’ân okumuş olmaz. Okumayınca da bu emrin gereğini yerine getirmiş olamaz. Çünkü Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmuştur:
“Elbette bu Kur’ân, Rabbü’l-âlemin’in indirdiği bir kitaptır. Onu Rûhu’l-emin, uyaran nebîlerden olman için, senin kalbine açık ve vazıh bir Arapça ile indirmiştir.” (Şuârâ Sûresi, 26/192-195).
“De ki: “Yemin ederim! Eğer insanlar ve cinler, bu Kur’ân’ın benzerini yapmak için bir araya toplansalar, hatta birbirlerine destek olup güçlerini birleştirseler bile, yine de onun gibi bir Kitap meydana getiremezler.” (İsrâ Sûresi, 17/88).
âyeti de açıkça göstermektedir ki başka dilde meydana getirilen bir söz, bu konuda kabul edilmeyecektir. Çünkü Kur’ân deyince, Cenâb-ı Hakk tarafından indirildiği şekli kastedilmektedir. Bunun dışındaki bir okuma şekli olunca, Kur’ân okunmuş sayılmaz.
İslâm bilginleri de başlangıçtan günümüze namazda Kur’ân’ın ancak Arapça okunabileceği üzerinde ittifak etmişlerdir. Kişinin, Kur’ân’ı güzel okuyup okuyamaması durumu değiştirmez. Zira Kur’ân-ı Kerim, lafız ve mânâsıyla bir mucizedir. Onda bir değişiklik yapılacak olursa, Allah tarafından indiren söz düzeni bozulur, dolayısıyla Kur’ân olmaz, onun benzeri de olmaz. Olsa olsa onun bir tefsiri olur; tefsir ise tefsir edilenden ayrı bir şeydir.
Kaynak: Muhittin Akgül