Kurban için gerekli olan zenginliğin ölçüsü nedir?
Kurban; Müslüman, akıllı, ergin ve mukim olan kimselere vaciptir. Kurbanın vacip olması için bu şartların yanı sıra kişinin belirli bir mali güce sahip olması gerekir. Biz bu yazımızda kurban kesmeyi vacip kılan zenginliğin ölçüsü üzerinde duracağız.
Fıkıh kitaplarında ifade edildiği üzere üç tür zenginlik vardır.[1]Burhanuddin Maze, el-Muhitu’l-Burhani, Daru İhyau’t-turasi’l-arabi, 5/657; Fetavay-ı Hindiyye, Daru’l-fikr, 5/292; İbn Abidin, Haşiyetü Reddi’l-muhtar, Daru’l-fikr, 6/312. Kişiye zekât vermeyi farz kılan zenginlik, Kurban ve fitre vermeyi vacip kılan ve aynı zamanda zekât almayı da haram kılan zenginlik, Dilenmeyi haram kılan zenginlik.
Birincisinin ölçüsü kişinin asli ihtiyaçlarının dışında 85 gr. altına veya bu miktar bir mala sahip olmasıdır. Aynı zamanda zekâtın farz olması için bu malın üzerinden bir kameri yılın geçmesi ve bu malın nami (artan, çoğalan) bir mal olması gerekir. Bu tür bir zenginliğe fıkıh ıstılahında mal-ı gına denir. Ayrıca zekâtın farz olması için sahip olunun hayvanların ve toprak mahsullerinin de kendine göre bazı şartları vardır. Ancak konumuz bu olmadığı için geçiyoruz.
İkinci tür zenginliğe gelince bunun da miktarı birincisiyle aynıdır. Ancak zekâtın farz olmasında aranan bazı şartlar burada aranmaz. Sahip olunan malın üzerinden bir sene geçesi gerekmez. Yani kurban bayramının ilk üç gününde nisap miktarı mala (85 gr. altın veya bu değerde mala) sahip olan kimsenin kurban kesmesi vacip olur. Mesela bir kişi kurban bayramının ilk iki gününde fakir olsa ancak üçüncü gününde eline nisap miktarı bir mal geçse bu kişinin kurban kesmesi vaciptir. Ayrıca sahip olunan malda nema (artıcı ve çoğalıcı olma) özelliği de aranmaz. İşte böyle bir mala sahip olan kimsenin kurban kesmesi vacip olacağı gibi, zekât alması da caiz olmaz. Bu tür zenginliğe mal-ı istiğna denir. Yani kişiyi başkalarına muhtaç olmaktan koruyan onu müstağni hale getiren zenginlik demektir.
Son olarak kişiyi başkalarına el avuç açmaktan, dilenmekten men eden zenginlik vardır ki, bunun miktarı da kişinin ve ailesinin sabah akşam karnını doyuracağı yiyeceğe sahip olmasıdır. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde kendisini müstağni kılacak ölçüde malı olduğu halde insanlardan bir şey isteyen kimsenin ancak cehennemdeki ateşini arttıracağını buyurmuştur. Bunun üzerine sahabe efendilerimiz kişiyi müstağni kılan malın ölçüsünün ne oldukları sorumuşlar; Efendimiz de (s.a.s.):
أَنْ يَعْلَمَ أَنَّ عِنْدَ أَهْلِهِ مَا يُغَدِّيهِمْ وَمَا يُعَشِّيهِمْ “Ehlinin yanında sabah ve akşam onlara yetecek miktarda mal olduğunu bilmesidir.” şeklinde cevap vermiştir.[2]Tahavi, Şerhu meâni’l-âsâr,4/371
Kurbanın vacip olması için sahip olunan malın para, altın, ticaret malları, hayvanlar vs. zekât malları gibi nami (artıcı, çoğalıcı) özelliğinin bulunmasının şart olmadığını söylemiştik. Buna göre havaic-i asliye dediğimiz asli ve zaruri ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı malı bulunan kimsenin kurban kesmesi vacip olur. Asli ihtiyaçlara gelince bunlar; kişinin oturduğu evi, arabası, evde kullandığı zaruri ev eşyaları, elbiseleri, sanatkârın kullandığı malzemeleri, âlimin kitapları vs. mallardır.
Hanefi fıkıh kitaplarında, asli ihtiyaçların dışında malı bulunan ve bu malın kıymeti nisap miktarına ulaşan bir kimsenin kurban kesmesi gerekeceğini ifade babında geçen misallerden bazılarını burada zikretmekte fayda var: “Dört elbisesi olan bir kimsenin bir elbisesinin fiyatı nisaba ulaşırsa zengin sayılır kurban keser. Ama dört değil, üç elbisesi olursa, kesmesi vacib değildir. Zira elbisesinin birisi devamlı giymek için, bir diğeri de iş içindir. Üçüncü elbisesi ise bayramlarda, toplantılarda veya ziyaretlerde giyeceği elbisedir. Bir adamın yanında, maddi değeri iki yüz dirhem eden, bir mushafı (Kur’an-ı Kerîm’i) bulunduğunda, bu şahıs onu okuyorsa, ona kurban kesmek gerekmez. Eğer onu okumayı bilmiyorsa, ona kurban kesmek gerekir. Çünkü o Mushaf, onun hâli hazırda ihtiyacı değildir. Hadis, fıkıh ve diğer ilim kitapları da böyledir, bu hükümdedir.
Keza, bir adamın, biri kışlık biri de yazlık olmak üzere iki evi ve ona göre de ev eşyası olursa, o şahıs bu yüzden zengin sayılmaz. Eğer, üçüncü bir evi bulunur ve onun da kıymeti iki yüz dirhem olursa, bu şahsa kurban vacip olur. Üçüncü evin, eşyası da böyledir. Bir gazinin iki atı olmakla, o zengin sayılmaz. Üçüncü atı olursa, zengin sayılır. Gazinin her cinsten iki adet harp âleti olur ve ikinci silahların kıymeti iki yüz dirhem olursa, zengin sayılır. Bir ziraatçı, iki öküz ve gerekli ziraat aletiyle zengin sayılmaz; bir de ineği olursa, zengin sayılır. Bir kimsenin sahibi olduğu bağın değeri iki yüz dirheme müsâvî ise, o adam zengindir.”
Bütün bu misallerden de anlaşıldığı üzere kurban bayramı günlerinde, asli ihtiyaçlarının ve borçlarının dışında nisap miktarı bir mala (85gr. altın ve değerine) sahip olan kimseye, zengin sayıldığından dolayı kurban kesmek vacip olur.
Kaynak: Kadın ve Aile İlmihali
Dipnotlar