İçindekiler
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) gerek manevî gerekse maddî hastalıklardan kurtulmak için bizleri tedavi olmaya teşvik etmiştir. Konuyla ilgili bir hadis-i şerifte:
تَدَاوَوْا فَإِنَّ اللّٰهَ عَزَّ وَجَلَّ لَمْ يَضَعْ دَاءً إِلَّا وَضَعَ لَهُ دَوَاءً غَيْرَ دَاءٍ وَاحِدٍ۽ الْهَرَمُ “Tedâvi olunuz. Yüce Allah ihtiyarlık hariç her hastalığın şifasını takdir etmiştir.” (Ebû Dâvud, tıb 1; Tirmizî, tıb 2).
buyurmuş böylece insanları bir taraftan tedavi olmaya teşvik ederken diğer yandan da her hastalığın bir çaresi olduğunu ifade ederek bizleri araştırmaya teşvik etmiştir.
Aynı hususun ifade edildiği bir diğer hadis-i şerif ise şu şekildedir:
مَا أَنْزَلَ اللّٰهُ دَاءً إِلَّا أَنْزَلَ لَهُ شِفَاءً “Allah hiçbir dert göndermemiştir ki dermanını da göndermesin.” (Müslim, selam 69; Buhârî, tıb 1).
Maruz kalınan bir rahatsızlıktan kurtulmak için iki usul vardır: Tıbbî tedavilere başvurmak ve Kur’ân ve sünnette gelen bazı âyet ve duaları okumak. Bunlardan birincisi sebepler planında ilk başvurulması gereken yöntemdir çünkü doktora giderek, ilaç kullanarak veya değişik tedavi yöntemleri uygulayarak hastalığın izalesine çalışmak, sebeplere müraacat bakımından hem bir vazifedir hem de fiilî bir duadır. Bu fiilî duayı yerine getirirken aynı zamanda dilimizle de dua etmeli, böylece Allah’a müracaatta kusur etmemeye çalışmalıyız.
İster maddî isterse manevî tedavi olsun, zikrettiğimiz her iki tedavi usulü de hastalığın iyileşmesi adına başvurulan birer sebeptir yoksa derdi veren Allah olduğu gibi dermanı ve şifayı veren de Allah’tır. Kur’ân’da Hz. İbrahim’in (aleyhisselam):
وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ “Hastalandığımda O’dur bana şifa veren.” (Şuara Sûresi, 26/80).
sözüyle bu hakîkate işaret edilmiştir. Evet, hem hastalığımızda hem de hastalığın iyileşmesi adına müracaat ettiğimiz usullerde, tevhid akidemizi her zaman korumamız gerekir.
Muska takmak dindarlık mıdır?
Elmalılı Hamdi Yazır’ın yaklaşımıyla, muska takarak tedavi olmak, halkın pek çoğunun zannettiği gibi dindarlığın bir gereği ve dinin emrettiği bir şey değildir. Belki bu, bazı hususlar gözetildiği takdirde dinin bir müsaadesidir. Dindarlığın muktezası ise muskaya değil doğrudan Allah’a sığınmak, dua ile Allah’tan yardım istemek ve sadece O’na tevekkül etmektir.
Nitekim Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu hakîkati ifade etmek için:
- “Ümmetimden yetmiş bin kişi hesaba çekilmeden cennete girecektir!” buyurduklarında kendisine: “Ey Allah’ın Resûlü! Bunlar kimlerdir?” diye sual edilmiş ve Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de şöyle cevap vermiştir:لَا يَكْتَوُونَ وَلَا يَسْتَرْقُونَ وَلَا يَتَطَيَّرُونَ وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ “Onlar, kendilerini dağlatmayanlar, rukyeye başvurmayanlar, teşâüm’e (uğursuzluğa) inanmayanlar ve Rabblerine tevekkül edenlerdir!” (Müslim, iman 371).
- Efendimiz (aleyhissalâtu vesselam) başka bir hadislerinde de إِنَّ الرُّقٰى وَالتَّمَائِمَ وَالتِّوَلَةَ شِرْكٌ “Rukyelerde, temîmelerde (muskalarda), tivelelerde (muhabbet muskası) bir nevi şirk vardır.” (Ebû Dâvud, tıb 17) buyurarak tedavi için bu tür yollara başvuran kimselerin karşı karşıya bulunduğu tehlikeye dikkatleri çekmiştir.
مَنْ تَعَلَّقَ شَيْئًا وُكِلَ إِلَيْهِ “Kim bir şey takınırsa, ona havale edilir.” (Tirmizî, tıb 24) hadisi de Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) bu konuda ümmetini ikaz eden ifadelerinden bir diğeridir. Bu hadis-i şerifte anlatılmak istenen husus şudur: Her kim bir menfaati dokunur veya bir zararı uzaklaştırır inanç ve düşüncesiyle bir muska takınır ve bu şeye gönül bağlarsa o kişi taktığı şeye havale edilir çünkü bu kişi kendisine fayda verecek yegâne varlığın Allah olduğunu anlayamamış, yanlış kapıyı çalmıştır. Dolayısıyla bu kişi ne taktığı o şeyden bir fayda görebilir ne de Allah’ın yardım ve inayetine mazhar olabilir.
Dinimizin Tavsiye Ettiği Rukye
Aslında dinimizde okuma ile yani dua yoluyla tedavi (rukye) câizdir çünkü bu konuda varid olmuş onlarca hadis vardır. وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَا هُوَ شِفَۤاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَ “Biz Kur’ân’ı müminlere şifa ve rahmet olarak indiririz” (İsra Sûresi, 17/82) âyetiyle, “Kim Kur’ân’la şifa taleb etmezse, Allah ona şifa vermez” (Ali el-Müttakî, Kenzu’l-ummâl, 10/8) hadisinin de bu hususa işaret ettiğini söyleyebiliriz. Yani gerek Kur’ân’da yer alan bazı âyetleri gerekse Efendimiz’den rivayet edilen me’sur duaları vesile edinerek Allah’tan derdimize derman vermesini dilemek meşrudur. Sahâbe zamanında yaşanan şu hadise genellikle okuyarak tedavi olmanın cevazına delil olarak getirilmiştir:
“Biz, Allah Resûlü’nün gönderdiği askerî bir seferdeydik. Bir yerde konakladık. Yanımıza bir cariye gelip: “Obamızın efendisi Selim’i bir zehirli soktu. Onunla meşgul olacak erkekler de şu anda yoklar. Sizde rukye yapan biri var mı?” dedi. Bunun üzerine bizden rukye hususunda mahâretini bilmediğimiz bir adam kalkıp onunla gitti ve adama okuyuverdi. Adam iyileşti. Kendisine otuz koyun verdiler. Bize sütünden içirdi. Ona: “Yahu sen rukye bilir miydin?” dedik. “Hayır, ben sadece Fatiha okuyarak rukye yaptım” dedi. Biz kendisine “Allah Resûlü’ne sormadan bize verdiklerine dokunma!” dedik. Medine’ye gelince, durumu Efendimiz’e anlattık. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), (rukye yapan zatı tasdik etme edasıyla) “Fatiha’nın rukye olduğunu (tedavi maksadıyla okunacağını) sana kim söyledi? Verdikleri koyunları paylaşın, bana da bir hisse ayırın!” buyurdular.” (Buhârî, tıb 39).
Muska Konusunda Dikkat Edilecek Hususlar
Bununla beraber ulema bir başkasına giderek ondan okumasını istemek veya onun verdiği bir muskayı üzerinde taşımanın meşruluğu üzerinde ihtilaf etmişlerdir. Bazıları bunu belli şartlar altında câiz görürken, diğer bir grup âlim, mutlak olarak muskaya karşı çıkmıştır. Bu konuda varid olan hadislere baktığımızda, her iki tarafın da savunduğu görüşü destekleyecek hadisler bulabiliriz. Genel olarak muskanın mahzurlu olduğunu söyleyenler bunun tevhid akidesine ters olduğunu ve her türlü derde derman olacak tek varlığın Allah olduğunu ifade etmişlerdir.
Muskanın câiz olduğunu söyleyen âlimlerimizin genel olarak ileri sürdüğü şartlar şunlardır:
- 1- Okunan veya yazılan şeyler âyet ve hadislerden olmalıdır.
- 2- Manası bilinmeyen esrarengiz birtakım isim, harf, resim ve işâretler kullanılmamalıdır.
- 3- Bizatihi muskanın bir faydasının olmayacağı ve şifayı verenin Allah olduğu kesinlikle unutulmamalıdır. Yani muska, iyileşmemiz için bir vasıta olmaktan çıkarılarak gaye hâline getirilmemelidir.
- 4- Tedavi dışında değişik gayeler için kullanılmamalıdır. Kadını kocasına sevdirmek veya iki kişiyi birbirinden nefret ettirmek gibi.
- 5- Muska yazdırmak için gittiğimiz kişi, dindar ve müttaki olmalı, yaptığı işi çıkar maksatlı değil Allah rızası için yapmalıdır. Yani bu işi ticarete dökmemelidir.
Bu şartlara uyulduğu takdirde, muska takmanın günah olmayacağını söyleyebiliriz. Ancak yine de evlâ olan, muska takmaktan ziyade o muskanın içindeki duaları okumak, duasının makbul olduğuna inandığımız insanlardan dua istemek ve her türlü ihtiyacımızı Allah’tan talep etmektir.
Hikmet.net