Değerli kardeşimiz,
Bütün ibadetlerde olduğu gibi namazda da niyet şarttır. Niyet aslen bir azimden ve kesin bir iradeden ibarettir. Kalbin bir şeyi kastetmesi ve bir işin ne için yapıldığını bilmesi demektir.
Namazla ilgili niyet, Yüce Allah’ın rızası için namaz kılmayı istemek ve hangi namazın kılınacağını bilmektir. Yapılan işlerin önemleri ve sevabları niyetlere göredir. İnsanın niyeti halis, sırf Allah rızası için olmalıdır. İnsan yapacağı bir ibadeti şuurlu bir halde yapmalıdır. Yapacağı işle, Allah rızası gibi, yüksek bir gaye gözetmeli ve gaflet içinde bulunmamalıdır.
Niyet kalbe aittir. Kalbden niyet olmaksızın dil ile yapılan niyet geçerli değildir. Namaza başlarken yapılacak olan niyetin illa dille söylenmesi yani niyet edilen şeyin telaffuz edilmesi şart değildir. Niyetin mahalli kalptir. Niyet, yapılacak olan şeyi kalbin kast etmesidir.
Hanefî fıkıh âlimleri kalbin kastettiği o ibadete, dilin tercüman olmasını müstehap görmüştür. (Tirmizi, fezailü’l-cihad,12.) Yalnız İmam Rabbani’nin bu konuyla ilgili bir görüşü vardır;
“Gafletin hüküm-fermâ olduğu şu devirde, niyet ağızla yapılmamalı, dilin telaffuzu terk edilmeli. Çünkü ağız bunu söylerken, asıl kalp yapması gerekli olan kastı terk edebilir.”
Buradan hareketle, ağzı ile niyeti söylerken, kalbi ile de bu akdi yapacak ve namaz sonuna kadar şuurluca akdine sadık kalacak olanların Arapça veya Türkçe niyetini söylemesinde bir mahzur yoktur. Aksi halde, dil ile söyleyeyim derken kalp bundan gafil ise bu durum tehlikelidir. Bir müstehap yapayım derken, farz olan niyet terk edilmiş ve namaz batıl olmuş olur. (Kaynak: Bir Müslümanın Yol Haritası)
Selametle kalın.
İlave biligi için: