Dinimiz, sahih bir nikahla bir araya gelmiş eşler arasındaki cinsi birlikteliği meşru kılmış, ancak buna bazı sınırlamalar getirmiştir. Mesela kadının adet ve lohusalık dönemlerinde cinsel ilişkiyi yasakladığı gibi makattan birlikteliği de haram kılmıştır.
Cinsi birlikteliğin insanın zevklerini tatmine bakan yönü olduğu gibi insan neslinin devamına bakan yönü de vardır. Hatta bundan asıl maksat ikincisidir, birincisi ise tabiri caizse ona bahşedilen dünyevi bir ücrettir. Dolayısıyla bunu sadece bir zevk ve haz meselesi olarak görüp diğer yanını hesaba katmamak, bazı komplikasyonları da beraberinde getirecek, insanlar zevklerini tatmin için farklı şeylere tevessül edebileceklerdir. Bunlar dinin meşru kıldığı alanda kalabileceği gibi yer yer dinin haram kıldığı alanlara da kayılabilecektir.
Oral ilişki konusunu doğrudan ele alan herhangi bir ayet veya hadis bulunmamaktadır. Ancak Kur’an ve Sünnet’te bu mevzuya nasıl yaklaşmamız gerektiğini gösterecek başka nasslar ve bu nasslardan çıkan genel hükümler vardır. Şöyle ki:
A’râf sûresinde şöyle buyurulur:
“O Peygamber onlara iyilikleri emreder, kötülükleri yasaklar, güzel şeyleri onlara helal, çirkin şeyleri de haram kılar (hükümler getirmiştir.)” (A’râf sûresi, 7/157)
İsrâ sûresindeki bir başka ayette ise Rabbimiz şöyle buyurur:
“Biz insanı kerim olarak yarattık.” (İsrâsûresi, 17/70)
Arapça’da çok geniş bir anlam yelpazesine sahip olan “kerim” kelimesi, üstün, yüce, güzel ahlak sahibi, cömert gibi manalara gelmektedir. Bu manada Allah’ın kerim olarak yarattığı insanın, çirkin ve süfli şeylere tevessül etmesi doğru olmaz.
Bu ve benzeri pek çok ayet ve hadisten hareketle İslam uleması, hakkında doğrudan bir ayet ya da hadis olmayan konularda hükme giderken “selamet-i fıtrat”ı yani insani fıtrata uygunluğu ve “düzgün insan tabiatının güzel ya da çirkin görmesi” hususunu bir ölçü olarak kabul etmişlerdir. [1]Örnek olarak bkz. Kâsânî, Bedâiu’s-sanâyi 1/35; Nevevî, Minhac 1/322; Dehlevî, Huccetullahi’l-Bâliğa, 1/151; 2/279; Kuveyt Fıkıh Ansiklopedisi, 1/130
Özetle Cenab-ı Hak kullarına temiz ve hoş şeyleri helal kılmış, pis şeyleri, insan tabiatının çirkin bulacağı şeyleri ve insan sağlığına zarar veren şeyleri de yasaklamıştır.
Bu açılardan baktığımızda konuyu şöyle değerlendirebiliriz:
Bahsedilen fiil her ne kadar Kur’an ve Sünnet’te doğrudan yasaklanmış fiillerden olmasa da, selim fıtratın tiksineceği bir şey olması hasebiyle mahzurludur. Fıkhi kavramlarla konuşacak olursak, buna belki “haram” diyemeyiz ama en azından “mekruh” olduğunda şüphe yoktur ve mekruh da haram gibi kaçınılması gereken fiillerin hükmüdür. Zira tenasül mahalleri aynı zamanda insan bedeninin ıtrahat mahalleridir yani pis yerlerdir ve cinsi birliktelik esnasında oradan meni, mezi gibi sıvılar salgılanır. İnsanın bu mahallere ve bu sıvılara ağzını sürmesi hem sağlığa zararlıdır hem de çirkin bir şeydir, düzgün insan tabiatının kabul etmeyeceği bir davranıştır. Hele daha ileri gidip ağza boşalma denen çirkinliğin caiz olduğunu söylemek mümkün değildir. O tür sıvıların yutulması haramdır, zira bir başka insanın bedeninin bir parçasının ya da atığının yenmesi/içilmesi haramdır. [2]Bkz. Zeylaî, Tebyînü’l-Hakaik, 2/183; Haskefî, ed-Dürr el-Muhtar s.202
İnsan, dünyevi zevk ve lezzetlerden nasibini ararken bunu “insani” yoldan temin edebileceği gayet geniş bir daire vardır. Bu tür gayri insani ve insani keramete ters yollara tevessül etmek, bir manada insani fıtratı bırakıp, daha düşük seviyedeki varlıkların derecesine inmektir. İnsan, Allah’a kulluk ve güzel ahlak gibi maddeten ve manen mutluluk veren ulvi şeyleri göz ardı edip sadece maddi zevklere odaklandığında kendisini hiçbir lezzet tatmin etmez hale gelebilmektedir. Bunun bir neticesi olarak da hep bir adım öteye, bir adım daha öteye gitme gibi bir ruh haline düçar olmakta, o da onu insani normlardan peyderpey uzaklaştırmaktadır. Bir Müslüman, kerim bir insan olmayı, hatta insaniyette en ileri derecelere ulaşmayı hedeflemeli, “insan-ı kâmil” ufkuna erişmeye çalışmalıdır.
Aynı zamanda bu tür davranışlar insan onuru ve saygıdeğerliğine aykırı olduğu için zamanla eşlerin birbirlerine olan saygılarını da zedeleyecektir. Eşler birbirleri için salt birer cinsel obje değildirler. Birbirlerine karşı duydukları hürmet hisleri, selametli bir yuvanın olmazsa olmazıdır. Hele bir eşin diğerini, hoşlanmadığı halde böyle bir şeye zorlaması kesinlikle caiz değildir.
Dipnotlar