Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hayvanlara Merhameti
Âlemlere rahmet olarak gönderilen ve bir merhamet denizi olan Sevgili Peygamberimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) şefkat ve merhameti sadece insanlara mahsus değildi, hayvanları da kapsıyordu. Çünkü onlar da can ve ruh taşıyordu. İki Cihan Serveri’nin rahmeti sadece insanlığı değil bütün varlığı kuşatmıştır. Onun “Rahmet Peygamberi” oluşundan hayvanlar bile pay almışlardır. Mesela:
Abdullah b. Abbas anlatıyor: “Allah Resulüyle bir yere gidiyorduk. Birisi, kesmek üzere bir koyunu bağlamış, hayvanın gözü önünde bıçağını biliyordu. Allah Resulü bu şahsa: ‘Onu defalarca mı öldürmek istiyorsun?’ diyerek o şahsı bu yaptığından dolayı azarladı.” (Hâkim, Müstedrek, IV, 231, 233.)
Mekke’yi fetih için Medine’den çıkıp Mekke yakınlarına kadar on bir kişilik ordusuyla gelen Hz. Peygamber’in (sallallahü aleyhi ve sellem), yeni yavrulamış bir köpeğin askerler tarafından ezilmesin diye başına bir nöbetçi dikmesi Efendimiz’in hayvanlara olan merhametinin çok açık bir göstergesidir.8
Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) Cansız Varlıklara, Bitkilere ve Ağaçlara Merhameti
O’nun (sallallahü aleyhi ve sellem) her şeye şamil olan merhameti, cansız varlıklar ve bitkilere kadar bütün varlıkları kapsamaktadır. İnsanların bir dağ ve kaya parçası olarak gördüğü Uhud Dağı için Hz. Peygamber’in (sallallahü aleyhi ve sellem) söyledikleri bu manada çok çarpıcıdır. “Biz Uhudu severiz. Uhud da bizi sever.”(Buharî, Cihad, 71; Müslim, Hac, 504.) Allah Resulü bizim cansız gördüğümüz bir dağı canlı gibi sevgi duygusunu anlayacak ve pozitif enerjisini kavrayacak bir tarzda değerlendirmektedir.
Rahmet Peygamberi’nin bütün varlıklara şamil rahmet ve merhametinin bitkileri, ağaçları ve çiçekleri de kuşattığını görüyoruz. Nitekim o şöyle buyuruyor: “Kim bir sidre ağacını keserse, Allah onun başını cehenneme uzatır.”9 O’nun anlayışına göre korunmaya muhtaç ve hayatın devamı için gerekli olan her şeye şefkat ve merhametle davranılmalıdır.
Nitekim Mute savaşı için gönderdiği ashabına: “…Gideceğiniz yerde rahipler de göreceksiniz. Onlara asla dokunmayınız. Kadınlara, çocuklara şefkatle davranınız. Hurma ağaçlarını, yeşillikleri kesmeyiniz. Evleri yıkmayınız…” diye talimatta bulunmuştur.
Hz. Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), âlemlere rahmet olmasının bir sonucu olarak insanlara birbirlerini, hayvanları, bitkileri sevmelerini; ekolojik dengeyi korumalarını tavsiye etmiştir.
Netice
Efendimiz’in hayatına baktığımızda insanlar, hayvanlar, bitkiler velhâsıl canlı cansız bütün varlıklarla münasebetlerinde şefkat, rahmet ve merhamet esasına bağlı kaldığını görmekteyiz. Nitekim Efendimiz, şefkat ve merhamet ekseninde bir hayat yaşamış ve ümmetine de bunu tavsiye etmiştir.
İnsanlık o İlâhî ışıktan uzaklaştıkça yine eski cahilî örf ve âdetlere tekrar dönmeye başlamıştır. Çağımızda ilim ve teknik ilerlemesine rağmen, insanlığın vardığı ahlâkî durum pek iç açıcı değildir. İnsanlık yine bir sıkıntı, stres ve buhran içindedir. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, büyüklerin küçüklere sevgisi ve tahammülü kalmamış, küçüklerin büyüklere saygısı yok olmuştur. Gençler dünyaya gelmelerine vesile olan anne babalarını hiç göz kırpmadan canice öldürebilmektedirler. İnsanlar kendileri gibi düşünmeyenlere âdeta hayat hakkı tanımamaktadırlar. İnsanların birbirine karşı, hayvanlara ve bitkilere karşı rahmet ve merhameti kalmamıştır. İnsanlar nereye gitmektedirler. Nerede hata yapıldı da insanlar bu hale gelmişlerdir. Bu durumu hep birlikte durup düşünmeliyiz.
Müslümanlar olarak mutlu ve huzurlu bir dünya hayatı yaşamak istiyorsak, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’i (sallallahü aleyhi ve sellem) kendimize örnek almalıyız ve canlı-cansız bütün varlıklarla münasebetlerimizi bir “merhamet bestesi” hâline dönüştürmeliyiz.
Prof. Dr. Mehmet Soysaldı