1) Haşir akidesi açısından, her ferdin hesabı, kendi hayatının girinti ve çıkıntılarına göre olacaktır. Buna göre binlerce cesede girmiş-çıkmış bir ruh, hangi şahsiyetle haşrolacak ve hangi durumuna göre ceza veya mükafaat görecektir.
2) Buda ve Brahman dinlerinde tenasüh inancı mistik bir şekle bürünmüş. Neticede şöyle bir itikad benimsenmiştir. Neticede şöyle bir itikad benimsenmiştir: Temizlenen günahsız ruhlar nirvana’ya erişir. Günahkar ruhlar da temizleninceye kadar hayvan cesedlerinde dolaşırlar.
İnsanı aleme halife ve sultan yapan, yer ve gökleri onun emrine veren alemin özü ve özeti olarak onu en yüksek fıtratta, en mükemmel surette yaratan Allah, bu mahiyetteki bir ruhu hiç, binler derece aşağı düşürerek farelerin, köpeklerin, yılanların, maymunların cesedlerinde dolaştırır mı? Adalet ve hikmeti rahmeti ve şefkati buna müsaade eder mi? “Kendisine köpek denildiğinde kızan insanoğlunun ruhunu, Cenab-ı Hakk hiç köpek cesedine sokup da oğlunun kapısına bağlatır mı? Yahut eşeğin bedenine sokup ona bindirir mi? Bu iğrenç safsataya inanan bir insana hiç insan denilir mi?
3) Her cesed için ayrı bir ruh kabul etme, kudreti sonsuz olan Allah’ın sonsuz yaratıcılığına imanın ifadesedir. Bunun yerine bir tabur ruhu bütün cesetlere sokup çıkarma Kudret-i Sonsuz’a acizlik isnad etme olur. Bu da ayrı bir mantıksızlıktır.
4) Peygamberlere uyan kimseler arasında ilk hayatları itibariyle çok şerli kimseler de bulunuyordu. Bu insanlar uzun, kirli bir geçmişten sonra, velileri çok geride bırakacak kadar mualla bir mevkiye yükselmeleri o kadar vakidir ki aksine fikir beyan etmek adeta imkansızdır.
5) Bundan başka yeryüzünde yaşayan yedi milyar insanın hiç olmazsa birkaç milyonunda başka ceseddeki hayat hikayesine dair bir kısım işaretler bulunmalı değil miydi?