“Düşman süvarisi kovalasa bile sabah namazının iki rekât sünnetini terk etmeyin” (Ebu Davud, Salât 291)
“Sizi atlılar kovalayacak bile olsa o iki rekâti terk etmeyin.” (Buharî, Teheccüd 27; Müslim, Salâtu’l-Müsafirin 96)
“Sabah namazından önce kılınacak iki rek’at nafile namaz dünyanın tamamından daha hayırlıdır.” denmiştir. (Müslim, Salâtu’l-Müsâfirîn 96; Ebû Dâvud, Salât 291, 292)
Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) nafilelerden hiçbirine, sabah namazının iki rek’atlik nafilesi kadar aşırı ilgi göstermemiştir.”
Saban namazının sünnetiyle ilgili Peygamber Efendimizden (s.a.s) vârid olan başka hadisler de vardır. Yine Efendimiz ve sahabe-i kiram bir sefer esnasında sabah namazına kalkamamışlar ve güneş doğduktan sonra biraz zaman geçince sünnetiyle birlikte kaza etmişlerdir.
Bundan dolayı fukahây-ı izam da sabah namazının sünnetini, en kuvvetli sünnet namaz olarak görmüşlerdir.
Bu gibi hadisler sebebiyle, başka hiç bir sünnet kaza edilmezken, sabah namazını kılamayan kişi aynı gün zevalden önce onu kaza ederken sünnetini de birlikte kılar. Kişi sabah namazının sadece farzını kılmışsa o gün öğleden önce kaza ederken sadece sünneti kaza eder, farzı kaza etmez. Görüldüğü gibi sabah namazının sünneti tek başına kaçmışsa bile kazası yapılabiliyor.
Bir kimse sabah namazının sünnetini kılmadan cemaat farza başlasa, eğer ikinci rekâtta bile olsa, farza yetişme imkânı varsa sünneti kılar. Eğer farzın ikinci rekâtına bile yetişemeyeceğini anlarsa sünneti terk ederek imama uyar ve artık farzdan sonra sünneti kaza etmez.
Yani sünnet kılınmadan farz kılınamaz diye bir hüküm yoktur, çünkü netice itibariyle sabahın sünneti, sünneti müekkede olan bir namazdır. Fakat cemaati kaçırma veya vaktin darlığından dolayı farzı yetiştirememe gibi bir endişe olmaksızın sabah namazının sünneti terk edilmemelidir.