İbn Rüşd, şarabın kendiliğinden sirkeye dönüşmesi hâlinde içilmesinin caiz olacağı konusunda müçtehitlerin icma ettiklerini ifade etmiştir.[1]İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid ve nihâyetü’l-muktesid, Mısır: Mektebetü’l-Medeniyye, 1975, I, 475. Fakat insan müdahalesiyle sirkeye dönüştürülen şarabın hükmü hakkında ihtilâf edilmiştir. Hanefî mezhebi başta olmak üzere, meşhur görüşüne göre İmam Malik, Evzaî, Leys b. Sa’d ve bir görüşüne göre Ahmed b. Hanbel bunu caiz görürken; Şafiî ve Zâhirî mezhepleriyle meşhur olan görüşüne göre Hanbelî mezhebi caiz görmemiştir.[2]Bkz. İbn Kudâme, el-Mugnî, Beyrut: Dâru’l-fikr 1405, I, 294; Kurtubî, el-Câmiu liahkâmi’l-Kur’ân, Riyâd: Dâru âlemi’l-kütüb 1952, VI, 290. Hattâbi’nin naklettiğine göre, Ata b. Ebî Rebah ve Ömer b. Abdilaziz de şarabın sirkeleştirilmesini caiz görmüşlerdir.[3]Hattâbî, Meâlimu’s-sünen, Halep: el-Matbaatu’l-ilmiyye 1351, IV, 264. Hasan-ı Basrî ise bunun mekruh olduğunu söylemiş ve haramın helâle, helâlin de harama dönüştürülmesini hoş görmediğini ifade etmiştir.[4]Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm, Kitâbu’l-emvâl, thk. Muhammed İmâra, Beyrut: Dâru’ş-şurûk 1989, s. 185 (284).
İmam Malik’ten bu konuda birbirinden farklı üç görüş gelmiştir. Bunlardan birincisine göre, şarabı sirkeye çevirmek haram olsa da neticede meydana gelen sirke temiz ve helâl olur. Onun diğer bir görüşüne göre şarabı sirke yapmak haram olduğu gibi, böyle bir sirke de necistir. Ondan gelen son görüşe göre ise şarabın sirkeleştirilmesi helâl olduğu gibi, şaraptan yapılan sirke de temizdir. Bu üç görüşün içinde, birincisinin daha sahih olduğu ifade edilmiştir.[5]Karâfi, ez-Zahîra, thk. Muhammed Bu Hubze, Beyrut: Dâru’l-garbi’l-İslâmî 1994, IV, 118-119; Hattâb, Mevâhibü’l-celîl li şerhi Muhtasarı Halil, Riyad: Dâru … Okumaya devam et
Nitekim Hıraşî de, Muhtasaru Halîl’e yazdığı şerhinde, ister insan eliyle isterse kendiliğinden olsun, hamrın sirkeye dönüşmesiyle temiz hâle geleceğini ifade etmiştir. Çünkü şarabın haram ve necis olması ondaki sarhoş edicilik özelliğine bağlanmıştır. Bu özellik ortadan kalktığı zaman ondaki haramlık ve necislik özelliği de yok olacaktır.[6]Hıraşî, Muhtasarı Seyyidi Halil, Beyrut: Dâru’l-fikr, I, 87.
İlke olarak insan müdahalesiyle sirkeleştirilen şarabın helâl olmayacağını söyleyen Şafiîler, teferruatta bazı farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Mesela onlara göre, şarabın içine ekmek, sirke, soğan, maya, tuz gibi bir madde atarak yapılan sirke haram olup, onun temizlenmesi de asla mümkün değildir. Çünkü şarabın içine atılan madde necis hâle geleceği için, bu necislik sirkeleşmeden sonra da devam edecektir. Bununla birlikte Şafiîler, şarabın güneşten gölgeye veya gölgeden güneşe taşınmasıyla oluşan sirke hakkında, temiz ve necis olduğuna dair iki farklı görüş nakletmişlerdir.[7]Nevevî, el-Mecmu’ şerhi’l-Mühezzeb, Beyrut: Daru’l-fikr, II, 575-577.
Netice itibarıyla dört mezhep arasında sadece Hanefiler şarabın insan eliyle sirkeye dönüştürülmesinin ve böyle bir sirkenin kullanılmasının helâl olduğunu söylemişlerdir. Diğer üç mezhep ise meşhur olan görüşlerine göre kendiliğinen meydana gelen sirkeyi helâl görseler de, insan müdahalesiyle şaraptan yapılan sirkenin caiz olmayacağı kanaatindedirler. Zira onlara göre insanın haramı helâl yapma adına böyle bir teşebbüste bulunması caiz değildir. İbn Rüşd, mezhepler arasındaki bu ihtilafın temel sebebini, konuyla ilgili zâhiren birbirine zıt gibi görünen rivayetlerin bulunmasına ve bu rivayetler hakkındaki yorum farklılığına bağlamıştır.[8]İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, I, 475.
İnsan müdahalesiyle şaraptan sirke yapılmasının caiz olmadığı görüşünü savunanlar, “Hamrdan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” (el-Mâide 4/90.) ayetini delil getirmişlerdir. Zira Yüce Allah bu ayette mübalağalı bir ifadeyle mü’minleri içkiye yaklaşmaktan menetmiştir. Şarabın sirkeleştirilmesi ise bu ayetin emrine muhalif bir davranıştır. Aynı şekilde Allah Resûlü’nün içki içilen kapları kırmayı emretmesi de, şaraptan uzak durma konusunda mübalağa ifade eden bir başka beyandır.[9]Gaznevî, el-Gurretü’l-münîfe fî tahkîki ba’dı mesâili’l-İmâm Ebî Hanife, thk. Zâhid el-Kevserî, Kâhire: el-Mektebetü’l-ezheriyye li’t-türâs 1998, s. 81; … Okumaya devam et
Bunun yanında Hz. Peygamber’in yetimlere miras olarak kalan şarapları dök- melerini emretmesi ve bunlardan sirke yapma talebini reddetmesi,[10]Ebû Dâvud, “Eşribe”, 3; Müslim, “Eşribe”, 11; Tirmizi, “Büyû”, 58. eline aldığı bir bıçakla içinde şarap bulunan bütün kırba ve tulumları kesmesi[11]Bkz. Hâkim, el-Müstedrek, IV, 145; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VIII, 287. ve Hz. Ömer’in insan müdahalesiyle sirkeleştirilen bir şaraptan yapılan sirkenin helâl olmadığı ifade etmesi[12]Abdürrezzâk, Musannef, IX, 253 (17110); Beyaki, es-Sünenü’l-kübrâ, VI, 37 (11532). gibi rivayetler de onların delilleri arasındadır.[13]Nevevî, el-Mecmu’, II, 575; Serahsî, el-Mebsût, XXIV, 22; Hattâbî, Meâlimu’s-sünen, IV, 263; İbn Kudâme, el-Mugnî, I, 294.
Her hâlükârda sirkeye dönüşen bir şarabın helâl olduğunu ifade eden Hanefi mezhebi ve diğer fakihler ise tayyibatın helâl kılındığını bildiren ayetlerin yanı sıra, “Sirke ne güzel katıktır.” (Bkz. Müslim, “Eşribe”, 30; Ebu Davud, “Et’ime”, 39; Nesâî, “Eymân”, 21.), “En iyi sirkeniz, şaraptan yaptığınız sirkedir.” (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VI, 38 (11534).) hadislerini delil getirmiştir. Çünkü ilk hadiste sirke mutlak olarak zikredilirken ikinci hadiste ise açıkça şaraptan yapılan sirkenin helâl olduğu ifade edilmiştir.[14]Serahsî, el-Mebsût, XXIV, 7; Gaznevî, el-Gurretü’l-münîfe, s. 81; İbn Hazm, el-Muhallâ, Beyrut: İhyâu’t-türâsi’l-Arabî, I, 124.
Onların istidlâl ettiği diğer bir hadis-i şerif ise şu şekildedir: “Şaraptan yapılan sirke helâl olduğu gibi, meyteden yapılan tabakalama da (meytenin derisi) helâl olur.” (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VI, 37 (11533).) Öte yandan Hanefiler, şarabın sirkeleşmesini, derinin tabaklanmasına kıyas etmiş ve tabaklanan deri temiz olduğu gibi sirkeleşen şarabın da temiz olacağını söylemişlerdir. Ayrıca onlara göre istihâle neticesinde şarabın sarhoşluk vasfı kaybolduğu için, ona bağlanan haramlık da ortadan kalkmaktadır.[15]İbnü’l-Cevzî, Îsâru’l-insâf fî âsâri’l-hılâf, Kâhire: Dâru’s-selâm 1408, I, 376.
Kaynak: Yüksel Çayıroğlu, İslâm Hukukuna Göre Gıda Katkı Maddeleri, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy. 26, 2015, s. 331-368.
Dipnotlar
⇡1 | İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid ve nihâyetü’l-muktesid, Mısır: Mektebetü’l-Medeniyye, 1975, I, 475. |
---|---|
⇡2 | Bkz. İbn Kudâme, el-Mugnî, Beyrut: Dâru’l-fikr 1405, I, 294; Kurtubî, el-Câmiu liahkâmi’l-Kur’ân, Riyâd: Dâru âlemi’l-kütüb 1952, VI, 290. |
⇡3 | Hattâbî, Meâlimu’s-sünen, Halep: el-Matbaatu’l-ilmiyye 1351, IV, 264. |
⇡4 | Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm, Kitâbu’l-emvâl, thk. Muhammed İmâra, Beyrut: Dâru’ş-şurûk 1989, s. 185 (284). |
⇡5 | Karâfi, ez-Zahîra, thk. Muhammed Bu Hubze, Beyrut: Dâru’l-garbi’l-İslâmî 1994, IV, 118-119; Hattâb, Mevâhibü’l-celîl li şerhi Muhtasarı Halil, Riyad: Dâru âlemi’l-kütüb 2003, I, 138-139. |
⇡6 | Hıraşî, Muhtasarı Seyyidi Halil, Beyrut: Dâru’l-fikr, I, 87. |
⇡7 | Nevevî, el-Mecmu’ şerhi’l-Mühezzeb, Beyrut: Daru’l-fikr, II, 575-577. |
⇡8 | İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, I, 475. |
⇡9 | Gaznevî, el-Gurretü’l-münîfe fî tahkîki ba’dı mesâili’l-İmâm Ebî Hanife, thk. Zâhid el-Kevserî, Kâhire: el-Mektebetü’l-ezheriyye li’t-türâs 1998, s. 81; Serahsî, el-Mebsût, Beyrut: Dâru’l-ma’rife, XXIV, 22. |
⇡10 | Ebû Dâvud, “Eşribe”, 3; Müslim, “Eşribe”, 11; Tirmizi, “Büyû”, 58. |
⇡11 | Bkz. Hâkim, el-Müstedrek, IV, 145; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VIII, 287. |
⇡12 | Abdürrezzâk, Musannef, IX, 253 (17110); Beyaki, es-Sünenü’l-kübrâ, VI, 37 (11532). |
⇡13 | Nevevî, el-Mecmu’, II, 575; Serahsî, el-Mebsût, XXIV, 22; Hattâbî, Meâlimu’s-sünen, IV, 263; İbn Kudâme, el-Mugnî, I, 294. |
⇡14 | Serahsî, el-Mebsût, XXIV, 7; Gaznevî, el-Gurretü’l-münîfe, s. 81; İbn Hazm, el-Muhallâ, Beyrut: İhyâu’t-türâsi’l-Arabî, I, 124. |
⇡15 | İbnü’l-Cevzî, Îsâru’l-insâf fî âsâri’l-hılâf, Kâhire: Dâru’s-selâm 1408, I, 376. |